Ve sonra ne mi oldu? Anlatayım size. Bay bilmiş olduğu yerde cevap vermeden kaldı. Burak ise şaşkınca bana baktı ve uyardı.
" Yerinde olsam Boran'a karşı gelmem Mutlu." demesiyle ona anlamaz gözlerle baktım. " Nedenmiş o?" diye sordum bende. Arkasına dönüp o çocuğa baktı ve tekrar bana yöneldi.
" Boran bu okulun sahibidir. Ve hayal edemeyeceğin kadar güçlüdür." bu ne saçma bir amaçtı." Bu çok saçmadır. Benim bildiğim tek güç Rabbimdedir. Kulunda değil." diyerek söylendim bende. Burak gülümsedi ve o da bana baktı. " Mutlu, Mutlu, Mutlu... Sen benim dediğimi yap yine de ki üzülme. " daha da cevap vermeden çantamdan çıkardığım kitabımı okumaya başladım.Zilin çalmasıyla o Boran denen çocuğun ayaklanması bir oldu. Arkasından da Burak kalktı. Ve tam yanımda durdu. " Saçma şeyler yapıp bana karşı gelme papatya kafalı. " dedi ve gitti. Benim bir adım vardı ve onun benimle böyle konuşmaya da hakkı yoktu. İçimden sabır çekip yarıda kalan kitabımı okumaya başladım. O sırada yanıma bir kız grubu geldi ve önümde durdular. Ben ise aldırış etmeden kitabı okumaya devam etti. Bir anda kitabımın elimden çekilmesiyle sinirlendim. En nefret ettiğim şeylerden biri kitabımın elimden çekilmesi. Kafamı kaldırıp yavaşça onlara baktım.
" Tanışalım bakalım." deyip aralarından kızıl saçlı olan bana döndü. " Size de selamünaleyküm." dedim bende edebimi koruyarak. Hepsi birden güldüler. " Bir de dindar ha." İşte bakın ya gel de sinirlenme.
" İkinci bir burslu okulumuzda ha. Ne o Atay ile tanışmadın mı? Kesin arkadaş bile olmuşsunuzdur. Ama sana şöyle diyeyim tatlım. Bizim Kolejimizde burslular pek sevilmez. Dışlarız." demesiyle şaşkınca ona baktım. Böyle beyin fakirlerinin hepsini neden bir yerde topluyorlar anlamıyorum. " Yani?" diyerek sordum bende. Suratları kızgın bir şekil aldı." Yanisi şu Boran ile az önce atıştığını gördüm. Baştan söyleyeyim de sonra demedi deme. Onunla muhatap olmayacaksın. Konuşmayacaksın." gülümsedim bunun üzerine. Daha da sinirlendiler hepsi. Ben dedim düşmanıma zor gelir diye. " Sinirimi bozacağını mı sanıyorsun?" bu sorusunun üzerine kitabımı elime aldım. Ve tekrar ona baktım." Hayırlısı ya. " dedim. Çok konuşmayı değil kısa ve öz konuşmayı severdim ben. Bana öfkeyle bakıp yanımdan uzaklaştılar. Rahat bırakılınca kitabıma yöneldim. Öğretmenler zili çalınca herkes sınıflara gelmeye başladı. O sırada aklıma bir şey Takıldı. O kızın bahsettiği Atay kimdi? Benim gibi burslu olan çocuktu galiba. Daha fazla düşünmeden devam ettim.
Başımda hareketlilik hissedince oraya baktım. Burak tepemde geçmeyi bekliyordu. Ayağa kalkarak geçmesini bekledim. O geçince tam oturacaktım ki o Boran denen oğlanın bana omuz atması bir oldu. Erkeklerle temas halinde olmayı sevmezdim. Sinirli bir şekilde ona döndüm.
" Sen ne yaptığını sanıyorsun?" oturduğu yerden kafasını yukarı kaldırarak bana baktı. " Yerime geçmeye çalışıyordum bir sorun mu var?" Bir insan bu kadar mı yüzsüz olur ya. " Dikkatli olursan biraz daha mutlu olacağım." dememle o da gülümsedi. Bunun üzerine bende gülümsedim. Seviyordum gülümsemeyi. " O zaman hiç mutlu olamayacaksın." onu ilgilendirmezdi bu." Mutlu olup olmamam senin düşüncenin yanından geçmez." deyip yerime oturdum. O ise yine sessiz kaldı. Tam öğretmenler zili çalarken nöbetçi öğrenci geldi. "Arkadaşlar Tarih öğretmeninin işi çıkmış. Serbestsiniz." demesiyle sınıfta sevinç çığlıkları koptu. Herkes sınıfta oturmuş yüksek sesle sohbet ediyorlardı. Kitabımı alıp kütüphane bulma umuduyla sınıftan çıktım. Şimdi çıkmasına çıktım da nasıl bulacağım ben kütüphaneyi? Bari okuyarak gideyim. O sırada bizim sınıfın kapısının açıldığını gördüm. Kimin olduğuna bakmadan devam ettim. Tam yürürken biriyle çarpışmam bir oldu. Kafamı kaldırıp baktığımda bu kişinin otobüsteki çocuk olduğunu gördüm.
" Kusura bakmayın lütfen. Yanlışlıkla oldu." dememle gülümsedi. " Sorun değil. Asıl siz kusura bakmayın." neyse ki kitabım düşmemişti. Bana dikkatle bakmaya başladı. " Sen otobüsteki kızsın değil mi? Sabahki otobüsteki?" hemen hatırlamasına şaşırdım açıkçası." Sende mi burslusun yoksa?" Bunu söyleyen kaçıncı kişiydi saymayacağım artık ama." Bak kalbini kırmak istemiyorum ama dalga geçilecek bir şey değil bu." uyarıcı bir tonda konuşmam iyi oldu. " Saçmalama neden dalga geçeyim. İnsan değil miyiz sanki biz. Bende bu kolejinde ilk burslu öğrencisiyim. Atay ben memnun oldum." diyerek elini uzattı. Bir ona bir eline baktım." Yanlış anlama sende lütfen sana ayrı bir şey değil bu. Erkeklerle tokalaşmayı sevmiyorum. " elini indirip gülümsedi. Bende ona karşılık gülümsedim." Sorun yok benim için. Senin adın ne ve hangi sınıftasın?" Kitap ayracımı kaldığım sayfanın içine koyup tekrar ona döndüm bende." Mutlu ben 12/E sınıfındayım. Hemen şuradaki. " Birden yüzü düşmüştü sanki Atay'ın. " Bir sorun mu var?" ellerini saçlarının arasında geçirdi." Yok, hayır. Sadece o sınıftan Boran ile pek anlaşamıyorum da onun için." Bu çocuğun ya burslulara bir garezi var ya da geni böyle. " Evet, bende gelir gelmez onunla hafif tartıştım." dememle hiç şaşırmadı.
" İnan hiç şaşırmadım. Bekliyordum bunu ondan." deyip kafasıyla bir yeri gösterdi. Bende o yöne doğru bakınca Boran ve arkadaşlarını gördük. Bize bakıp gülüyorlardı. " Acaba ne konuşuyorlar? " diye söylendi Atay. İşte tam bu devrede benim yeteneğim giriyor araya. Ağız okumayı biliyordum. Evet yanlış bir şey ama bazen istemsizce yapıyorum. Dikkatlice Boran ve arkadaşlarına baktım. Konuştukları şeyi okumaya başladım. Beyefendinin söylediği saçma şeyler sınırı aşıyor. " Bence bu ikisi yakında çıkar. Burslu bursluyu çekiyor nede olsa." biz sanki ne yaptık ya bunlara. " Burslu bursluyu çekermiş. Yakında ikimiz çıkarmışız gibi saçma şeyler." dememle bana inanmayan gözlerle baktı. " Sen ağız okuyabiliyor musun?" Sorduğu soru üzerine gülümsedim. " Evet. Yani istemsizce. Aman ya neyse ne hayırlısı olsun." diyerek gülmeye başladık. Saatine bakınca aklına bir şey gelmiş gibi hemen yüzüme baktı. " Bu okulda otobüsle giden sadece sen ve ben varız. O yüzden çıkışta otobüsü kaçırma istersen beraber bineriz. Yanlış anlama lütfen. Kimse arkadaşlık etmez benimle de ondan dolayı seninle konuşuyorum." Gerçekten bunlar insan değildi. Bir insan burslu diye konuşulmaz mı yani onunla? Anlamıyorum gerçekten hiçbir şey." Hayır tabii ki yanlış anlamıyorum merak etme. Kimsenin merhametine de ihtiyacım yok benim. Çıkışta beraber gideriz o zaman. " Tam o sırada Atay'ın sınıfından bir kız çıktı ve ona seslendi. " Hey! Hadi gel, yoklama alınacak." Atay başıyla onaylayıp bana döndü. " Gördün işte. Neyse sen beni çıkışta burada beklersin beraber gideriz o zaman. " deyip gülümsedi ve gitti. Bende o sırada sınıfa gitmek için dönmüştüm ki Boran ve tayfası bana bakıp haykırmaya başladı. Bir erkeğin kahkaha atarak gülmesinden haz etmezdim. Hele ki gerçek bir gülüş değil de içten olmayan şekilde gülerlerse. Tam sınıfın kapı kolundan tutmuştum ki aklıma gelen fikirle onların yanına gittim. Hepsi bana baktı. " İnsanlar hakkında asparagas şeyler uydurmayı kesin. Kimsenin hayatı sizi ilgilendirmez. Burslu bursluyu çeker nede olsa." dedim ve sınıfa girdim. En son duyduğum ' Nereden duydu bu kız bunları?' gibi cümleler oldu. Sıraya geçip otururken kitabımı çantama koydum ve camdan dışarıya bakmaya başladım. Bir süre sonra zil çaldı zaten.
Kapıya doğru bakınca sabah bana müdürün odasını gösteren kızı görmem bir oldu. O da beni görünce şok oldu. Ve hemen yanıma geldi.
" Sen bu sınıfta mısın?" Buna aşırı tepki vermesi biraz tuhaf oldu. " Evet sen ne arıyorsun burada? Birine falan mı baktın?" Oda arka sıraya baktı. " Ve sen burada Burak'ın yanına oturuyorsun öyle mi? O zaman kesin abimler ile tanışmışsındır." bir dakika bir dakika abim dedi, Burak dedi. Lütfen bu kız tahmin ettiğim kişinin kardeşi olmasın. Lütfen Allah'ım lütfen. İçten içe dua ederken korktuğum cümleyi söyledi. " Boran benim abim. " demesiyle uzun olmayan kısa bir süreli şok geçirdim. Böyle kaba birinin bu kadar tatlı bir kardeşi olması çok tuhaftı. " Ben, yani çok şaşırdım. Çünkü çok farklısınız siz. O biraz daha kaba sen ise çok kibarsın. Ama takdiri ilahi." deyip gülümsedim." Sende bu sınıfa gelen en tatlı insansın. Burslu olup olmaman umurumda değil. Ben insanları böyle yargılamayı sevmem merak etme. " işte aradığım insan tipi bu ya. " Sonunda Atay'dan sonra karşıma çıkan kibar bir insansın. " o da gözlerini kocaman açtı. " Atay ile tanıştınız mı? İnan bana aslında bu kolejde tüm erkeklerden daha adamdır o cidden. " Atayı'ı da savunması hemde böyle bir şekilde savunması aklımda değişik resimler uyandırdı. Ama yine de sonunda iyi biri. Ama bakalım zaman gösterecek.
" Ya çok tatlısın sen. Umarım abimle anlaşırsınız ve ço-" cümlesini bitirmeden içeriye Boran girdi ve direk kardeşine baktı. " Ne işin var senin burada? Hemde bu kızın yanında?" Bak abisine, bir de kardeşine. " Abi onun bir adı var ve böyle konuşma lütfen. Sana bakmaya geldim. Mutlu ile de sabah tanıştık ve gayet tatlı bir kız." Burak ve arkadaşları da buna şaşırırken Boran sinirlenmişti. Daha fazla benim yüzümden tartışma olmaması için izin istedim. " Tartışmayın lütfen. Ben gideyim izninizle. " tam gidecekken Boran kolumdan tuttu ve hemen elini ittim. Hepsi buna şaşırırken ben ise sinirlenmiştim. " Temas olmadan da söyleyebilirsin demen gereken şeyi." telefonunu masaya koydu ve tam bir şey söyleyecekti ki kapıdan Atay bana seslendi." Mutlu, benimle gelmen gerekiyor. Bir işimiz var." hepsi gülmeye başladı. Bunda ne vardı bu kadar komik olacak? " Tamam geliyorum. " tam giderken arkamdan seslendi Boran.
" Git ya git. Belki bursunuz yanmıştır." demesiyle kalbime bir bıçak saplandı sanki birden. Eğer bursum yanarsa her şey biter. Ailem, hayallerim, emeklerim, ve bunu yapan kişi ise benden ve yapacaklarımdan hayatta kurtulamaz o kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NASİP
Teen FictionEyvallah ne güzel sözdür. Bazen kabulleniş, bazen boş veriş, bazen yol veriş. Ama sonunda hep bir rahata eriş. O zaman her şeye, herkese 'eyvallah! ' " Tamam, hadi söyle Boran Kahran. Benden ne istiyorsun? " Gülümsedi. Gülümsedim. " Çocuklarımın...