" Anlaştık mı çocuklar?" Müdürün teklifiyle hem Atay hem de ben çok şaşırdık. " Bu yarışma bizim için bir ilk olacak. Lütfen geri çevirmeyin teklifimi. Sizler için çok iyi bir Üniversite hazırlığı da olur. Yarışmaya daha çok var hazırlanırsınız hem o zamana kadar siz. " Şu anda müdür karşımızda durmuş kolejler arası bilgi yarışması için sadece ikimizin katılması için dil döküyor. Evet doğru duydunuz Kolejler arası. Çünkü bu devlet okullarına değilde Kolejler için hazırlanmış bir yarışmaymış. Ben bunun üzerine aklımdaki o soruyu sordum. " Peki neden biz hocam? Yani buna çok sevgili öğrencileriniz ne der ama?" Atay bana sanki onun da aklında olan soruyu sormuşum gibi baktı. " Çok sevgili öğrencilerim sadece bu okula yaptığı bağışlardan başka bir işe yaramıyorlar. Ve okulun en yüksek ortalamaları sizde. Bu sene kaybet istemiyorum. " Aslında sırf şu gıcık öğrenciler için yarışmaya girecektim. " Hemen karar vermenize gerek yok. Yarın bana kesin cevabınızı verirsiniz. Şimdi buyurun derslerinize girebilirsiniz. Ama kimseye şimdilik bir şey söylemeyin lütfen. " deyip gülümsedi. Bizde odadan çıktık ve birbirimize baktık. Aynı anda soruyu sorduk.
" Şimdi ne olacak?"Atay ile sınıflarımıza girince herkes bana baktı. Hocadan özür dileyip sırama geçtim. O sırada Burak bana bakıyordu. " Bir şey mi oldu Burak? Neden bana öyle bakıyorsun?" hocayı kontrol edip bana döndü tekrardan.
" Okuldan mı atıldınız?" Ne alakası vardı şimdi okuldan atılmamızın anlamadım ben. Anlamsızca ona baktım. " Hayır tabii. Sadece imza falan gerekiyordu da onun için. " diyerek yalan söylemek zorunda kaldım." Emin misin?" neden bu kadar üstlendi anlamadım. " Evet. " deyip sustum bende. Bu Boran denilen şahıs bir şeyler çevirmiyor ise bende ne olayım. Umarım saçma şeyler yapmaz. Ders Matematikti ve seviyordum. Aslında lisenin ilk iki yılında zor geçtiğim matematikten 11.sınıfta zevk almaya başlamıştım. Ve hocayla daha tanışmamıştım. Bana doğru gelmeye başladı. " Yenisin galiba sen?" dedi. Herkes tekrardan bana dönerken cevap verdim. " Evet hocam Mutlu ben. Bursluyum." diyerek başım dik bir şekilde cevap verdim. " Tamam canım. Şimdi ben tahtaya bir soru yazacağım. Biliyorsunuz ki çok nadir tahtaya soru yazarım ve doğru yapana da verdiğim not kaç ay uğraşsanız bile alamayacağınız nottur. Evet bakalım şanslı kişi kim olacak?" deyip tahtaya geçti o sırada Burak bana döndü.
" Ve yazdığı soruları da kimse yapamıyor. " deyip güldü. Tahtaya soru yazması bitince bizlere döndü.
" Evet hadi bakalım kim gelmek istiyor? " deyince sınıftan çıt çıkmadı. O sırada teneffüste yanıma gelen kız konuştu. " Yeni gelen arkadaş kalkmak istiyormuş hocam ama utanıyormuş. " demesiyle şaşkınca ona baktım. Neden yalan söylüyor ve benim adıma karar alıyor amacı ne bunun ya? Hoca da dahil herkes bana bakmaya başladı. Kız ve arkadaşları da gülüyordu sinsice. " Neden uyanıyorsun tatlım yapabilir misin bakalım? " O sırada gülerek tahtaya kalktım. " Benim için çocuk oyuncağı hocam." herkesten bir ' Ooo' nidaları yükseldi. Soruya baktığım da o kadar da zorlanacağım bir soru değildi. Kalem oynamadan bile cevabı bulmuştum. " Cevabı buldum bile hocam. " Bu sefer daha çok ' Oo' lamaya başladılar. " Yalan söylüyor hocam çözmemek için böyle yapıyor o." dedi yine kız. İnadına kalemi aldım sol elime. Evet solaktım ben.
" O zaman başkalarının adına da karar veren insan dışı varlıklara göstereyim ben hocam " deyip yazmaya başladım. Hepsi bu sefer kime demek istediğimi anladılar. " Öncelikle şöyle anlatarak yapayım hocam. Her sayının bir eksili bir artılısı var bu da birbirlerini götürmemiz gerektiği hakkında güzel bir kopya veriyor. Sadece 2/2 kalıyor bu da kocaman 1 rakamını bize veriyor." diyerek çözdüm soruyu. Herkes alkışlarken o kız grubu ve Boran'ın tayfası hariç herkes alkışlıyordu. Kalemi hocaya uzattım. Hoca da bana gülümsedi ve kağıda adımı soy adımı yazdı hemende. " Hepinizin bir dönem boyunca almaya çalıştığı notu Mutlu iki dakika bile sürmeden aldı. Arkadaşınızla gurur duymanız gerekiyor. Otur tatlım sen şimdi." kıza giderken şu sözleri söyledim. " Başka bir soru da görüşmek dileğiyle." deyip yerime oturdum. " Bir soru yapınca da burslu kalıyorsun unutma. " dedi Boran denen çocuk. Sinirle sustum onunla uğraşmayacaktım. Hoca derse devam etmeye başladı ve zilin çalmasına 5 dakika kala bizlere o surat asan haberi verdi." Haftaya sözlü yapacağım. İyi çalışın." İşte buna şimdi hazır değildim. Herkes oflarken hoca iyi dersler deyip sınıftan çıktı. Kitapları çantama dizerken yanıma Sinem geldi. " Nasılsın Mutlu?" Abisi onu uyarmasına rağmen yanıma geliyordu. " Teşekkür ederim iyiyim şükür sen nasılsın? " Boran'a bakmadan cevap verdi bana. " bende iyiyim. Kantine inelim mi?" Hâlâ şaşkındım. " Şey, gerek yok aslında. Ben bir şe--" diyemeden lafımı kolumdan tuttu ve ayağa kaldırdı.
" İtiraz istemiyorum hadi." Koluma girdi ve sınıftan çıktık." Bak Sinem abin ile aranızda sorun çıksın istemiyorum benim yüzümden. İstersen konuşmayalım sen zor durumda kalma. " diye uyardım baştan. " Saçmalama olur mu öyle şey. Hem hiç arkadaşım yok benim. Sadece Boran'ın kardeşiyim diye arkadaş olmak istiyorlar ve bundan nefret ediyorum. Benimle sırf bu sebepten dolayı arkadaş olmaya çalışmadın ve bu beni çok mutlu etti biliyor musun? Hadi şimdi kantine" deyip aşağıya indik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NASİP
Teen FictionEyvallah ne güzel sözdür. Bazen kabulleniş, bazen boş veriş, bazen yol veriş. Ama sonunda hep bir rahata eriş. O zaman her şeye, herkese 'eyvallah! ' " Tamam, hadi söyle Boran Kahran. Benden ne istiyorsun? " Gülümsedi. Gülümsedim. " Çocuklarımın...