"Seni çok özlicem Jona".
bende seni aşkım dedim ve kocaman sarıldım Grell'e.
Evet çok özleyeceğim doğruydu ama o sabırsızdır çok özlerse geleceğini biliyordum.Okulumun tatile girmesi beni çok mutlu etmişti.Çünkü sonunda yalan dostluklardan uzakta annemin yanında olacaktım.Sadece Grell den uzak kalmak beni zorluyordu..Otobüse binmeden dudaklarımı dudaklarına kilitledi ve gözleri hüzün doluydu sanki.Benim bedenim hafif titriyordu.Zaten bu otobüse bindirmedeki ayrılıklar hiç bana göre değildi ama neyse.
Onu çok seviyorum, daha yeni bir araya gelmiştik oysaki, her zaman böyle küçük ayrılıklar ilişkimi zedelermiydi acaba?
Ben ona güveniyordum yinede, oda bana..
Salak gibi oturduğum koltukta ağlamaya başladım neden ağlıyordum bilmiyordum.Kulaklığım kulağımda son ses müzik dinliyordum.Sanki ebediyen ayrılmıştık ne kadar aptalım.Ama ağlama nedenim tek o değil gibiydi bi insan hiç boşu boşuna nedensiz ağlarmıydı.Bu bende çok oluyordu anlamsızca ağlamak gelebiliyordu içimden.Benzinliğe geldiğimizde su almak için markete girdim ve bi sandelyeye oturdum.İki üç kişilik erkek grubu beni gözetliyordu.Asılacakları çok belliydi.Alışkınım böyle şeylere ama havada karardığı için içimde ürpermiyo değildi.
Ayağa kalktım ve otobüse doğru hızlı adımlar atmaya başladım.İçlerinden biri "heyy" diye bana doğru seslendi.Hiç oralı olmadan yürümeye devam ettim ama onlar aralarında yüksek sesle konuşuyolardı ve benim hakkımda.
Arkamı döndüm ve "ne var birinemi benzettin " diye çıkıştım.Keşke demeseydim ama ağzımı tutamıyordum işte.Biri yanıma hızlıca yürümeye başladı.Bir elinde bira şişesi vardı ve belli sarhoştu.Korkuğumu belli etmemek için olduğum yerde durdum.Adam o kadar çok yaklaştı ki ağzındaki o iğrenç bira kokusunu alabiliyordum.
"Bir sorunmu var" dedim.
Ah bu ne kadar saçma bi soruydu.Evet onların bi sorunu vardı ve o sorun benimle değil onlarla ilgiliydi.Adam dağınık saçlarımı arkaya doğru attı ve "katılmak istemezmisin?" diye saçma bi soru sordu.
Yüzümdeki hafif alaycı gülümsemeyle "sen kim oluyorsun yaa" dedim ve arkamı dönüp yürümeye başladım.Arkamı dönmem ve adım atmamla beraber omzumdaki eli hissettim.Sıkıca kavramıştı ve anladımki kurtuluş yoktu.Etrafta kimse de görünmüyordu.Telefonuma sarılmak saçmalık olurdu çünkü elimden alınacağını biliyordum.İçimden bi ses bittin demeye başlamıştı bile.Kalbim okadar çok hızlı atıyor ki kaçman lazım diyor gibiydi..
Ordan bir ses "aşkımm" diye seslendi. Evet beni çağırıyordu.Otobüsten geliyordu o ses.Otobüs ve aşkım diye ikilemde kaldım ama ikinci sesi duymamla rahatlamış gibiydim.
"Hadi gell otobüs kalkıyor"
Hiç bozuntuya vermeden yüzümü otobüse çevirdim ve el salladım.
Uzun boylu baya bi kalıplı adam indi otobüsten uzun paltosu vardı ve bana doğru yürümeye başladı.O anda o adama tutunup kaçmak istiyordum ama hiç gerek yoktu sanırım.
Adam, "bir sorunmu var aşkım" dedi meraklı bir bakışla.
Hayır dedim ve kolunu kavrayarak onu çekiştirdim.Ama o kararlıydı hesap sormak istiyordu aslında gerekte yoktu.Onun şuan burda olması bile benim için çok büyük bir mucize.Ben hayatımda sanki ikinci kez böyle mutlu olmuştum.Ellerim buz gibi olmuştu ve ayaklarım titriyordu.Çabucak otobüse binmek ve inmek istiyordum.
Arkadaki arkadaş grubundan bi kaç kişi daha gelmeye başlamıştı bile ve ordan otobüsün kornası çaldı.
Adamın kolunu çekerek koşmaya başladım.Oda bana karşılık verdi ve koştu otobüse.
Adamları geçmiştik ama bu kimdi?
Ayakta ikimiz yüz yüze durduk ve benim yüzümde kocaman bi tebessüm vardı.Asalak gibi tanımadığım bi adama gülüyordum.
Elini uzattı " Ben Eric " dedi.
Eric hımmm hayatımı kurtaran bu yakışıklı Eric de kimdi acaba.Buz gibi ellerimi onun sıcacık ellerine uzattım.Muhteşem sıcaktı.İçime rahatlık vermişti, hiç bırakmak istemesemde bir iki saniye sıkıp çektim.
"Bende Jona, beni nasıl gördün nerden anladın bilmiyorum ama sana çok büyük bir teşekkür borcum var heralde" dedim yüzümdeki bi hayli garip gülümsemeyle.Neden bu kadar çok gülümsüyordum anlamamıştım.Tabi k*çımı kurtarması beni çok mutlu etmişti ama adam yani Eric yanlış anlayabilirdi.
"Küçük bir teşekkürü kabul ederim" dedi gülümseyerek.Yüzü muhteşemdi, hafif kirli sakal ve mavi gözleri, koyu sarı saçları alnına doğru hafif dağınıktı.
Gülümserken sağ yanağında hafif bi gamzesi vardı, sakallarının altına saklanmıştı.Ben neden bu kadar süzdüysem adamı onuda anlamadım tabi.
"Böyle olmadı ama çok teşekkür ederim, beni onların içinden kurtardığın için Eric " dedim.Oda bi kaç rica cümlesi kurup oturdu yerine.
Iki arka tarafımda oturuyormuş demekki olanları oradan görmüş, acaba benimi izliyordu, neden izliyordu.Belki sadece dikkatini çekmiştir diye düşündüm.
Ya benim içimi nedense saçma bi heyecan kaplamıştı, ben onu tekrar görmek istiyordum.Neden olmuştu bu acaba..Belkide sadece kahramanım olduğu içindir.Ahh evet benim ineceğim yere yaklaştık ve hatta gelmiştik..
İçim hafif buruk olmuştu.Eric ile tekrar konuşmak istiyordum ama bu saçmalık olurdu.O ne öyle hemen dibim düşmüş gibi hareketler, kendime gelmeliydim.
Nede olsa benim bi bekleyenim vardı.
Ama yinede aklımı ondan alamıyordum.Ayağa kalktım ve yanımdaki ceketimi aldım ve üstüme giydim.Küçük bi sırt çantam vardı sadece.Zaten annemde eski kıyafetlerim vardı.Onuda sırtıma geçirdim ve arkamı dönüp hafif bi ben gidiyorum gülümsemeseyli Eric 'e el salladım.Oda hafif bi hoşçakal gülümsemesiyle elini havaya kaldırdı.İşte bu kadardı.Otobüsten inmiştim ama aklım sadece onda kalmıştı.Offff bir daha nasıl biraraya gelecektik ki biz.Şimdiden biz demeye başladım ama düşüncelerime hakim olamıyordum.Belkide bu sadece minnettarlık hissiydi.
Yok değildi ben bu hissi çok iyi biliyordum ama yinede unutmam gerekti.
Taksiye bindim ve annemin evinin yolunu tuttum.Evin önüne iki sandalye atmıştı annem ve hafif bi mum yanıyordu kapalı camın içinde.Anlamıştımki annem az önce burda oturmuştu.
Kapıyı çaldım ve annem beş on saniye sonra kapıyı açtı.Kocaman sarıldım.
"Hoşgeldin evine benim güzel kızım" dedi annem.
"Canım annem hoşbuldum seni"dedim ve içeriye girdim.
İçeride iki şarap bardağı vardı.
İç çektim ve "kimi yolculadın" diyip güldüm hafifçe.
"Biliyorsun beni boşver sen kendinden bahset" dedi ve öptü yanağımdan kocaman.Kendimin neyinden bahsedebilirdimki.Ben aynı bendim değişen tek şey yanımda kim olduğuydu.Annem de heralde onu merak ediyordu zaten.
Koltuğa oturup kafamı arkaya doğru attım " biliyorsun beni " dedin ve güldüm.
Gözlerim ağrıyordu, yorulmuştum ve aklımda hala Eric vardı.Telefonun sesiyle doğruldum, arayan Grell di.Off onu unutmuştum, haber ver demişti.Zaman kaybetmeden açtım ve vardığımı söyledim.Merak ettiğini ve neden aramadığımı falan filan sordu ve azarladı.Onu şuan hiç dinleyecek havamda değildim ve biraz aşk cümleleri kurarak telefonu kapattım.
Merdivenlerden yavaş yavaş çıkıyordum, gözlerim duvardaki resimlerime gitmişti.Nekadar da mutluyum çocukken diye iç geçirdim.Ahh ben,her bu eve gelişimde bu cümleyi söylerim.
Odamın kapısını açtım hala aynı sesi vardı.
Perdem açıktı ve içeriye hafif ayın yansıması vuruyordu.Sakince yatağıma oturup kendimi arkaya doğru attım.Kafamın içinde hala tek bişey vardı o güzel gülümseyiş..
Eric...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜVAH
Mystery / ThrillerBeni izliyordu.. Aylarca, yıllarca beklemiş ve sonunda sahip olmuştu.. Bu aşkın içinden nasıl kurtulabilirdim. Bana sahip olmaya çalışan bir şizofrenin aşkımı, yada şizofren benmiydim.. Adımlarım hızlanmıştı. Birden ara sokaktan karşıma çıktı ve sa...