BÖ - Nenni
Okula ilk girdiğim de binanın rengi dikkatimi çekmişti. Gökyüzü mavisi duvarlar yesil şeritlerle renklendirilmisti. Bu iki renk özgürlüğü anlatırdı bana.
"Herkes sıraya geçsin" diye biri bağırıyordu.
" Bu kim Elif ?"
"O okulun müdür yardımcısı. "
Hafif kır saçlı, çıkık elmacıklar, 1.75 civarı boyu vardı. Ve keskin bakışlı gözleri vardı.
Sınıfımı yurt Müdürümüz söylemişti okula gelmeden önce ve Elifle aynı sınıftaydık bu bile beni biraz olsun mutlu etmişti. 10-A sınıfındaydık ve sıramıza gectik. Okulun baya öğrencisi vardı. Etrafı incelemeye başladım. Okulun güzel bir bahcesi vardı. Tam o sırada
birinin beni dürtmesiyle arkamı döndüm. Ve karşımda Barış denen o çocuk vardı.
"Ne var ?"
" Benle düzgün konuş " dedi. Gözlerinden öfke çıkıyordu resmen. Bi an affallasamda tavrımdan taviz verecek değildim.
" Konusmazsam ne olur ?" dedim aynı kızgınlıkla söylemeye çalışarak. Bu onu daha da sinirlendirmisti kasılan cenesinden bunu anlayabiliyordum.
" Ne olacağını görürsün birazdan."
Yine beni sinirlendirmeyi başarmıştı. Ama bu sefer yapacağı şeyi bekleyeceğim. Ona gözümü devirip önüme döndüm.
Sınıfa girdiğimiz de herkesin gözü bana çevrilmişti. Bu durumu beklesemde yine kendimi kötü hissetmistim.
" Asya ben burda Zehrayla oturuyorum. Arkama da sen otur istersen."
Aslında Elifle oturacağımı düşünmüştüm. Ama onun da düzenini bozamazdım. Ve başımı sallayarak arkasına oturdum. Oturduğumuz yer pencere kenarıydı ve en son sıraydı. Pencere kenarına oturmayı hep sevmiştim canım sıkıldığın da hep gökyüzüne bakardım. Ve yine bana huzur veren gökyüzüne başımı çevirdim.
Yanı başım da bir hareketlilik olunca başımı o yöne çevirdim.
Ve bana alayla bakan iki çift göz. Şaşırdım mı hayır.
" Ne var anlamında başımı salladım."
"Yerime oturmuşsun. Ve hemen kalk" dedi.
Gözlerindeki öfkeyi gorebiliyordum. Ama onu bu kadar öfkelendirmemin bu sıraya oturmam olduğunu düşünmüyorum bana böyle davranmasının başka bir açıklaması olmalı.
" Başka boş sıra yok oturmak istemiyorsan başka biriyle yer değiştirebilirsin".
Bu onu daha da öfkelendirmisti bunun farkındayım ama birinin ona dur demesi gerekiyordu böyle herkese emir veremezdi.
" Sana kalk dedim" diyerek bana bağırmıştı. Bu bağırma ben dahil sınıftaki çoğu kisiyi yerinden sıçratmıştı.
Hayır hayır aglamamalıydım kendimi daha da küçük gösteremezdim.
" Bende sana kalkmayacağımı soyledim". Sesimin titremesine engel olmaya çalışarak.
Sadece benim duyacağım şekilde tıslamıştı.
" Bunu sen istedin".
"Evet arkadaşlar yeni kız bana gelir gelmez aşkını ilan etti. Sabah da bana yalvardı ne olur senle oturayım ne olur aşkıma karşılık ver falan dedi.
Hatta benle yatmayı bile teklif etti".Sınıftaki herkes ağzı o şeklini almış bana bakıyordu. Benim de onlardan kalır bir yanım da yoktu. Ne hakla benim namusuma laf söylerdi. Akmamaya direnen göz yaşlarımı setbest bırakmıştım. Elimi hızla kaldırıp yanağına tokat attım. Bunu beklemediginden sendelemisti. Hızla sınıftan koşarak çıktım. Nereye gidecektim kime sığınacaktım. Yine beni en iyi anlayacak olan babamın mezarına doğru yol aldım.
Canım çok yaniyordu. O söylenen lafların hiç birini hak etmemistim. Nasıl söylerdi bunları.
Koşarak gelmiştim kabristana. Hemen babamın mezarinin başına çöküp ağlamaya devam ettim.
" Baba dayanamıyorum artık ne yapacağımı bilmiyorum nereye gideceğimi bilmiyorum. Sana o kadar çok ihtiyacim varki. Yanımda olmana bana sarilmana geçti kızım demene o kadar çok ihtiyacım var ki".
Saatin kaç olduğundan haberim yoktu ama güneşin batmaya başlamasından saatin geç olduğunu anlatmıştım. Bu yüzden yònümü yurda çevirdim. Oraya gitmek hiç istemiyordum. Ama malesef annem yüzünden bu olanlara katlanmak zorundayım. Yurda girer girmez Songül Hanım beni kapıda karşılamıştı. Ama yüz ifadesinden bunun sıcak bir karşılama olmadığını anlatmıştım.
"Nerdesin sen daha gelir gelmez bu kaçıncı vukuatın bu senin hee nerede sürttün bu saate kadar ananızın babanızın sokağa attığı sizleri daha besliyoruz daha bide sizi mi takip edecegiz hee".
Acı gerçek bir kez daha yüzüme vurulmuştu. Ve ben yine küçük düşmüştüm ve son dediğinde haklıydı. Annem bile beni istememisti. Yanaklarimdan dökülen yaşa engel olamadım.
Kekeleyerek " bee nn ö ö öz ür dii ler im " diyerek yurda odama koştum. Daha fazla aşşalanmayı vücudum kaldıramazdı. Arkamdan bağırdığını duyabiliyordum ama onu tatmin edecek bir cevabım yoktu. Merdivenleri hızlı bir şekilde tırmanıp kendimi yatağa bıraktım aglmaya bile gücüm yoktu. Üstümdekileri indirmeden bugünün yorgunluğuyla kendimi uykuya teslim ettim.
Sabab Elifin beni dürtmesiyle uyandım ama kalkacak dermanı bulamamıştım ve oda buz gibiydi.
"Asya hadi elinin yüzünü yıka kahvaltıya inelim ve çantan burda" dedi.
Dünden beri bir şey yemedigim için midem bana uyarı veriyordu.
Ve ben bugün okula nasıl gideceğim nasıl bakacam okuldakilerin yüzüne yaa off.
Okul kıyafetleriyle uyuduğum için direk ders programını ayarladım. Bu hayattan kurtulmam için baya bir ders çalışıp ana okulu öğretmenliğini kazanmalıydım.
Elif ile birlikte yemekhaneye indik. Herkes bana sanki bir bok yemişim gibi bakıyorlardı.
Hiçbir zaman haksızlığa boyun eğmeyen ben tek cümle edecek hali kendimde bulamadım.
Elifin omzuma dokunması ve bana sıcak bir gülümseme sunması biraz olsun kendime getirmişti.
İnsanların hakkımda konuşmalarını yok saymaya çalışarak yetimhaneden çıktık.
Tam dış kapıdan cıkarken birinin bana seslenmesiyle arkamı döndüm.
Arkamı dönmemele simsiyah gözlerle karşılaşmam bir oldu. Onu ilk defa gördüğüme emindim kim bu yaa.
Evet arkadaslar bir bölümün daha sonuna geldik. Hatam varsa aff ola yorum yapmayı unutmayın.
İnstagram adresim a.nurkilinc1907
☺☺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARIZA
Teen Fictionküçük yaşta babasını kaybetmiş bir kızın daha fazla ne yaşayabilir ki diyeceginiz bir kitap