Ahmet Kaya- Penceresiz kaldım anne
Annemin sin dediklerinden sonra odamdan bir daha çıkmamıştım. Yarın pazartesiydi ve ben o lanet yere gitmek zorundaydım. Peki kim yüzünden beni doğuran ama babam öldükten sonra beni fazlalık olarak gören annem yüzündendi. Hala bana bunu nasıl yapar demekten kendimi alı koyamıyordum. Ona anne demek bile içimden gelmiyordu. Fazla eşyam olmadığı için eşyalarını toplamak kolay olmuştu. Yetimhane nasıl bir yerdi acaba televizyonda ki gibi miydi yoksa. Eğer öyleyse orda nasıl yaşayacaktı ki. Bu düşüncelerle derin bir uykuya dalmıştım.
Sabah gözleri açtığımda annem başım da dikilmiş kalkma mı bekliyordu.
" günaydın "
Daha bide günaydın diyordu. Kalkıp hemen banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp aynadan kendime baktım gözlerim iyice çukurlaşmıştı ve baya zayıflamıştım. Banyodan çıktığım da annemin mutfakta kahvaltı hazırladığını gördüm. Vicdanı aç gitmemi istemiyordu galiba. Hangi anne bu kadar korkak olup kızını yetimhaneye verecek kadar acizleşirdiki.
Odama girip üstüme lacivert kot pantolonumu ve kırmızı kazağımı giydim. Saçlarıma sekil vermek gelmiyordu içimden bu yüzden normal bir topuz yaptım valizimi de alıp küçük ama anılarla dolu odama baktım. Babam her aksam beni öpmede uyumazdı. Onun yokluğuna alısamamışken simdi annemi de kaybetmiştim. Oturma odasına girdiğim de beni beklediğini gördüm.
" Kahvaltını yap çıkalım."
Bu benim annem değildi benim annem benimle böyle soğuk konuşmazdı. Ama üzülerek ona bi zevki yaşatmayacaktım.
" Yemek yemeyeceğim çıkalım" dedim aynı soğuklukla.
"Peki aldın mı her seyini?"
" Evet "
"Tamam çıkalım."
Yol boyunca ne annem konuştu ne de ben konuştum. Durduğunda geldiğimizi far ettim. Büyük bir binanın önünde duruyorduk.
" Burası" dedi.
İçeri girdiğimiz de erkekli kızlı grupların bakışları benim üstümdeydi. Daha fazla bu baskıya dayanamadığım için hemen binaya girip annemin gelmesini bekledim. O önden ben arkadan merdivenleri çıkmaya başladık. Kapının önünde yurt müdürü yazan yerde durduk. Annem kapıyı çalıp içeri girdi.
İçeri girdiğimizde ellili yaşlarında saçları beyazlaşmış bir adam vardı.
"Hoş geldiniz "
" Hoş bulduk" dedi annem
" Hatice hanım demi "
"Evet buda kızım Asya "
" Merhaba Asya " dedi adam.
Başımı sallamakla yetindim sadece.
" Gerekli evrakları doldurmuşsunuz yapılacak bir işlem yok kızınızla vedalaşın bende ona odasını göstereyim."
Akmayı hazır bekleyen göz yaşlarımı daha fazla tutamamıştım ayağa kalktı hemen.
" Vedalaşmaya gerek yok siz bana odamı gösterin" deyip odadan koşarcasına kaçtım daha fazla orda duramazdım. Müdür odadan çıktı ama annem hala çıkmamıştı. Demek ki oda vedalaşmak istemiyormuş bu düşünce canımı daha fazla yakmıştı." Ağlama Küçüğüm bu kalp acısı geçmez ama alışacaksın."
Bir kat merdiven çıktık adını bilmediğim müdürle ve bu adam babam gibi sıcak gelmişti ya da benim şevkate ihtiyacım vardı bilmiyorum.
" Oran burası küçük hanım bu ranzada yatacaksın bu dolap artık sana ait sen eşyalarını yerleştir ben sana yardım etmesi için bir arkadaşını gondereyim yanına tamam mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARIZA
Dla nastolatkówküçük yaşta babasını kaybetmiş bir kızın daha fazla ne yaşayabilir ki diyeceginiz bir kitap