Garson gidince gözlerimi Sinan'a dikip usulca baktım. Oda aynı şekilde yüzümün her ince noktasını inceleyerek bakıyordu.
"hala beni seviyorsun, biliyorum..."
"ne?"
Fazla müzik sesi olduğu için beni duymamıştı.
"hiç..."
Hiçbişey dememişti,garson içkilerimizi getirdiğinde iki içkiyide önüne çekti. Kaşımı kaldırıp ona baktım.
"veririm ama bir şartla."
"neymiş?"
"benimle dans edeceksin..."
Güldüm.
"istesen hayır mı diyecektim sanki?"
Başını eğip gülümsedi.
"ne bileyim ya..."
Gülümseyip ellerimi onun saçlarına daldırıp, saçlarını düzelttim. Saçlarındaki ellerimi avuçlarının içine alıp usulca öptü. Kendine çekerek dans eden insanların arasına yürüdü. Müziğin ritmi o kadar coşkuluyduki kafam ayıkken bile sallanıyordum. Ellerimi bırkmadan benimle birlikte dans etmeye başladı. Bi süre aynı şekilde dans ediyorduk. Gözlerini bir an olsun gözlerimden çekmemişti. Sağ elimdeki elini çekip belime koyup beni kendine çekmişti. Burun burunaydık. Nefesini yumuşak esen rüzgar misali yüzümde hissediyordum. Onu kendime bu kadar bağlayamazdım. Onu seviyorum evet, fakat benim ona olan sevgim aşk denilecek değil sadece oma olan güvenimdendi. Elini yavaşça tutup geriye çektim. aynı şekilde kendimde geri çekildim. Gülümseyip içki tezgahına yürüyüp içki şişesini elime aldım. Gözlerimi tüm günahlardan soyutlanırmışcasıma kapatıp şişeyi kafama diktim. Tadı berbat!
Sinan yanıma gelmişti. Sadece dikilip beni izliyordu. Gözlerimi açıp ona baktım.
"Özge, siktir et içmeyi. Seninle güneşin doğuşuna kadar sahilde oturalım mı?"
İçkimden bir yudum daha içip ona baktım.
"ben bana iyi gelecek herşeye varım."
Gülümsedi masumca.
"iyi gelecek, söz..."
İçki şişesini bırakıp beraber oradan çıkmıştık. Hemen sahil iki adımlık yerdeydi. Arabaya binmek istemedik.
Gökyüzünün efsanevi karanlığına diktim gözümü.
"Bak sinan..." elimle gökyüzünü gösterdim.
"gökyüzünün bu günde yüzü asık..."
Derince bir iç çekti.
"prensesim..." yüzümü avuçlarının arasına alıp alnını alnıma dayadı.
Gözlerim dolmuştu.
"Beni niye sevmedin?"
Kafamı kaldırıp ona baktım.
"ne demek bu?"
"duydun, beni niye sevmedin. Niye Özge?"
Başımı sıkıntıya sola çevirip düşünürcesine yola baktım. Sonra tekrar ona baktım.
"sorduğun soruların cevaplarını bildiğin halde soru sormaya bayılıyorsun."
Gülüp ellerini yüzümden çekti. Sinirlenmiş gibi elini yumruk yaptı.
"o piç kurusu yüzünden değil mi?
" Düzgün konuş Sinan... " kaşlarım sertçe çatılmıştı
" Konuşmazsam nolur lan!? "
" Sana düzgün konuş dedim... "
Sinirle soluyup arkasını bana döndü. Konuşmaha başladı ;
" Beni bir kez sevseydin... " işaret parmağını gösterip ;
"bir kez ulan! Bir kez beni sevseydin! O piçin sana yaşattıklarını yaşatmazdım! Seni dövmezdim! Lan ben sana kıyamazken bir tane orospu çocuğu geliyor, hem kalbini çalıyor hem it gibi kullanıyor hemde dövüyor!"
O anlar gözümün önüne geliyordu. Hatırladıkça ürperiyordum.
" sus artık... "
" susmayacağım! Artık yok Özge hanım hayır! Susmayacağım. Konuşacağım!"
Hiçbir şey demedim. Konuşmaya devam etti.
" ölüyordun özge. Özge ölüyordun! "
Yüzümü tekrar avuçlarının arasına aldı gözlerimin içine delirmişcesine bakıp. Tıslayarak konuşmaya başladı.
" ben kurtardım seni elinden özge. Ben! Ve sen hala bir pezevenk için kendini hesaba ediyorsun."
Onu bir anda sertçe ittim.
" Kimsin sen he! Kimsinde benimle böyle konuşuyorsun! Sıçtığın boka kadar biliyorum sinan! Bana masumluk rolü yapma. Bana masumluk rolü yapma!! "
Çığırmaya başlıyordum artık sinirden.
Parmak uçlarım uyuşmaya başlıyordu artık.
Hayır! Hayır, hayır, hayır...
Dizlerimin üstüne çökmeye başladım.
O gelicek! Öldürücek beni! Öldürücek lime lime edecek beni!
" geliyo,geliyo, geliyo, sinan!! Ölüyorum sinan nefesim gidiyor sinan!"
Allahım...
O sinirli gözlerinden eser kalmamıştı korkuyla yanıma çökmüştü.
"Özge! Özge iyimisin özge!"
Beni silkeleyip kendime getirmeye çalışıyordu.
Kalbim... Kalbim...
Allahım ölüyorum!
Boğazlarım yırtılacak, son nefesimi veriyorum!
" aaa!! " son sesimle çığlık atmaya başladım.
Gözlerimin kenarları..
Kararıyor. Ne oluyor bana?*
*
*
" Mert? Buradasın..."
"Buradayım bitanem."
Gözlerini gözlerime dikti. Ne güzelsin sen öyle? Nede güzel gülüyor gözlerin gözlerime? Sesin... Sesin kulağıma en güzel melodilerden de harika geliyor.
Uçurumdaydık.
Ve onun sadece bir adımlık yeri vardı.
"hadi birtanem, tut elimi ve gidelim."
Yüzündeki gülümseme... Allahım! sanki dünyanın bütün çiçeklerini gülümsemesinde yetiştirilmiş gibiydi.
Ellerini bana uzattı. Ellerimizin değmesine az bir mesafe vardı. Yaklaşmıyordu sadece ellerini uzatıp tutmamı bekliyordu. Tutamadım...
Arkamdan bir el gelip onu göğsünden iterek aşağı itti. Çığlık atıyordum ama sesim çıkmıyordu.