Prologue 12

558 24 24
                                    

Multimedia: Demi Lovato - Smoke & Mirrors

Ortamda kendini yer yer belli eden gerginliğe rağmen kendini saklamayan alaycı bakışların sahibinde gezdirdim gözlerimi bir süre. Ne olduğunu anlayamadığım zamam boyunca etraftaki belirsizlik, iki kişi arasında sürüyordu. Chanyeol'ün gülmemek için kendini kastığı belliydi ve bu konuyu bilmeyen ben için fazladan karın ağrısıydı. Kaşlarımı çatarak karşımda duran bedene diktim gözlerimi cevap bekler gibi. Eğlendiği her ifadesinden belli olurken kırptığı gözü her an kusmamı sağlayabilirdi ki sorasında bakışlarımı cevapsız bırakarak önüne döndü.

Bu içimi olması gerektiğinden daha fazla sıkarken gözlerimi o taraftan inatla çekmemiştim ama bakışlarıma karşılık verme zahmetine bile girmemişti. Sanki bana bakmaktan kaçar gibi sadece o ikisini izliyor ve elinde bir patlamış mısır olsa diye içinden geçiriyormuş gibi duruyordu.

Gerilimin hat safada olduğunu titreyen parmak uçlarımda bile hissederken derin bir nefes almıştım ki yeni gelen çocuk hareketsizliği bozarcasına ellerini saçlarına çıkarıp dağıtmış ve gözlerini benim gibi Chanyeol'e çevirmişti.

"Harikasın dostum, gerçekten..."

Kyungsoo'nun yanına birkaç minik adımla ulaşmış ve bel boşluğuna elimi koyup onlar konuşurken usulca sıvazlamıştım. "Sanırım bilmediğim bir şeyler var." sessizce mırıldanırken sinirine rağmen gülümsedi bana eşlik edercesine.

"Ne var? Onu görmek istiyordun?" Chanyeol hiçbir suçu yokmuş gibi -ve benim hala anlamadığım bir suç- omuz silktiğinde Kai kaşlarını çattı. "Tariflerine uyuyordu ve ben de seni çağırabileceğimi düşündüm. Haklı çıkmışım."

"Bir bok bildiğin yok şuna bak beni öldürecek, tanrım."

Kai sesini biraz alçaltarak söylese de duyulmadığını sanıyor olsa gerekti. Kyungsoo elimin altında daha fazla gerilirken bir an önce bir şey yapma hissiyle dolup taşıyordum. "Biz kendimiz gideriz."

Ağzımdan bir anda çıkan cümleyle kendim bile şaşırsam da bunu söylediğimde aslında uzaklaşmak istediğimi anlamıştım.

Ayrıca hey, hala yatağımın altına girip ağlamam gereken konular vardı.

İçeride olanları düşünmeden...

Tanrım, sanki hala yüzüme doğru vuran esintide dudaklarım yokluğuyla üşüyordu.

Tırnaklarımı, kendimi bu düşüncelerden uzaklaştırmak istercesine avucuma batırırken daha kararlı bir şekilde yüzüne bakmaya başladım. Onunla gitmek istemiyordum. Beni yine kendimi kaybettiğim bir konuşmaya çeksin, alayla baksın istemiyordum.

"Başka komik bir şey söylemeden arabaya bin Baekhyun."

"Kyungsoo ile gideceğim." Sesimin kuyruğuna basılı bir kedi gibi çıkmasına lanet ederken aklıma gelen fikirle "Otobüsle." diye söylenip gülümsedim sanki sorun yokmuş gibi.

Chanyeol histerik bir gülüş bıraktığında dudağımı içten ısırarak yüzümdeki ifadeyi bozmamaya çalıştım. "Evet, işte bundan bahsediyordum." Gözlerini karşımda utanmazca devirirken sinirle ona baktım ama bunun onu etkilemediği belliydi.

"Seninle ben bir yere gideceğiz. Kai, sen hallet." dediğinde Kyungsoo ilk kez konuşarak "Sen git Baek. Ben hallederim." diye yanıtlamış ve Kai'nin bile iç çekmesine neden olmuştu.

Ses tonuna bakılırsa azar yiyeceği belliydi ve bundan haberi olmayan tek kişi hala bendim.

Ortamda bir cinayet işlenecekmiş gibi bakışmaları beni hayretler içerisinde bırakırken o an tanıdığımı düşündüğüm arkadaşımın bilmediğim kirli çamaşırlarını fark etmiştim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 21, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Black CaseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin