Şaşırmış gözükürken, yüzüne tükürür.Eee... bu kızı anlamayana sakız kokulu bir duş kendine getirir. Bana ne kokar. hem de, yakıcısından.
Annem gün evde çalıştı. Bugün iş yerine gitti. Bir gün iş, bir gün ev. Parmaklarım gün hesabına iyice uyum sağladı artık. Annem çeviri bürosunda haftada 3 gün çalışmasa,
işim bitik. Evde kalınca, vıdı vıdısı başımı ağrıtıyor, midemi kasıyor, soğuk ter döktürüyor. Biten çaya, silgiye , süte, kayıp kitaba, terliğe söy- lenmesine bile alıştım. Odasının kapısına 15 dakikada bir çıkıp, "Göksu ne Cehennemde?" diye beni sorguya çekmesi yok mu? İşte bu ses illet oluyorum.
Kızım bir anını gözetleyemez de kaçırırsam, "şurada" diyemezsem Vay halime! Dört yaşından beri göksu'yu gölgesi gibi izledim sanki! 11 yıllık ömrümün dört yılı, kardeş bekçiliği ile geçti.
"Annen" dediler mi, çuf çuf trenler gibi Oflama sesi dolar kulağıma. Bulamadığı zaman da, sigarasını puflatır. Duman altı eder bizi.
"Of dünyanın zorlukları beni buluyor... ne çok sorunum var!" Demediği, sızlanmadığı günü hatırlamıyorum.
Göksu, onun evde çalıştığı zamanlar da, dört saatliğine özel eğitim okuluna gidiyor. İki Cambazın aynı ipte değil, aynı sahnede bile Erol alamayacağını sayelerinde öğrendim.
Kardeşim yarı otistik.Farklı çocuk yani özel eğitim alırsa, bizim gibi düşünmeye öğrenecekmiş. Ben umutlu değilim ama Doktorlar umutlu.