Abla N'olur Gitme!

3 0 0
                                    


Bugün son ders geçmek bilmiyordu, neyse ki zilin çalmasına yalınızca beş dakika kalmıştı. Her bir kaç saniyede kolumdaki saate bakmaktan gözlerim yorulmuştu. Zilin sesini duyduğumda, çantamı kaptığım gibi nefesim kesilene kadar koşmaya başlamıştım. Bir an önce eve gitmeliydim, bu yüzden vücudumdaki tüm enerjiyi dizlerimin emrine amade etmiş durumdaydım. Yeni aldığım kitabı ablama okumak için sabırsızlanıyordum. Bir kaç haftadır biriktirmiş olduğum haçlıklarımla nihayet yeni bir kitap alabilmiştim. Umarım ablam yeni aldığım kitabı beğenir (bu konuda bu zamana kadar bir fikir beyan etmese de ben her zaman okuduğum kitapları beğendiğini umuyorum.) Eve yaklaştığımda gömleğimin düğmelerinin birçoğu çözülmüş vaziyette, iki yakamı sıkıca saran kravat ise çoktan elimde tespih gibi sallanır olmuştu. Bu yüzden üzerimi değiştirmek fazla vaktimi almamış, bir çırpıda üzerime yeni bir şeyler giyip evden çıkmak için hazır hale gelmiştim. Annem evde yoktu. Bu sabah evden ayrıldığımda teyzemlere gideceğini söylemişti, sanırım gitmiş olmalıydı. Ev oldukça sessiz görünüyordu. Yinede babamın evde olma ihtimalini göze alarak odalara bir göz attım usulca. Pis sarhoşun ne zaman işte, ne zaman evde olduğunu kimse bilemezdi. Kafasına estiği gibi hareket etmek konusunda oldukça iyi sayılırdı. Neyse ki şimdilik her şey tam da istediğim gibi gidiyordu. Evde fazla oyalanmadan yeni aldığım kitabımı sırt çantama yerleştirerek ablamın yanına doğru yola koyuldum. Allah'tan çok uzak değildi bize. Bu yüzden her fırsatta kitap okumak için onun yanına koşuyordum. Annem ve babam (en çok babam) buna karşı gelse de yine de ben gizli gizli evden kaçıp onun yanına gidiyordum. Ablam bizim evin ardındaki tepenin biraz aşağısında kalıyordu. Babam ve annem oraya gitmemem konusunda beni defalarca uyarsalar da – hatta bir kaç kez bu yüzden babamdan dayak bile yedim- oraya gitmekten asla vazgeçmemiştim. Kitaplarımı hep ablamın yanında okuyordum. Tıpkı bir zamanlar ablamın benim başucumda kitap okuması gibi. Şimdi sadece roller yer değiştirmişti, hepsi bu. Bana bu güzel alışkanlığı aşılayan ablam olmuştu. Onun okuduğu masallar ve hikâyeler çocukluğumun en güzel günleriydi. En kötü karanlık kâbus dolu gecelerde bile ablamın sesiyle huzur buluyordum. Nihayet geldim sayılır, güneşin altın ışıkları beyaz mermerler üzerindeki yansıması gözlerimin bir an olsun kısılmasına neden olsa da bu geçici körlüğe alışmış ve aldırış etmiyordum artık. Muhtemelen ablam bana göz kırpıyordu, beni gördüğüne sevinmiş olmalıydı. Güneşin sıcaklığına meydan okuyan yalnızlığın soğukluğu üzerine çökmüş olan bu beyaz mermerler üzerinden esen rüzgâr saçlarımı okşuyordu. Derin bir nefes aldım ve ablamın evinin o mis gibi çiçek kokusunu içime çektim , "Hoş buldum abla, " dedim. İşte ablam beni hep böyle karşılardı. Canım benim, daha bir hafta oldu ne çabuk uzuyor bu otlar anlamıyorum. Geçen gelişimde pırıl pırıl temizlemiştim, eh biraz iş çıktı bana ama olsun. Önce şunları halledeyim sonra hemen okumaya başlayacağım. Yeni aldığım kitabı umarım beğenirsin abla, küçük bir çocuğun öyküsünü anlatıyor. Hah işte az kaldı sayılır, şunları da kopardım mı bitti işte. Biraz dinlenmen gerek dediğini duyar gibiyim, ama buna vakit yok. Biran önce okumaya başlasam sanırım iyi olacak. Biliyorsun bizimkiler gelmeden evde olmam gerek. O yüzden hemen okumaya başlıyorum.

Şeker portakalı: "Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü." Okumaya başlayalı ne kadar zaman olmuştu bilmiyordum. Ta ki bir ara başımı yukarı kaldırıp güneşin gökyüzünden kaybolmuş olduğunu fark edene kadar. O ana kadar ağzımdan akan salyalara aldırmadan heyecanla sayfaları çeviriyor, okumaya devam ediyordum. Ama sanırım artık gitme vakti gelmişti. Ablamın başucundan kalktığımda dizlerimin ayakta durmaktaki isteksizliği ile karşılaştım. Uzun süredir oturuyor olmamadan dolayı dizlerim karıncalanmaya başlamış, ayaklarım uyuşmuştu. Bu fiziksel değişim ruhumdaki veda sahnesinin oyuncuları gibiydi. Bedenimin orada daha fazla kalma isteğine cevap verememem ne kadar acıydı. Ruhum hep onunlaydı, bunu biliyordu. Onu hiç bir zaman yanıma almadım, o hep orada ablamla kaldı. Şimdi ben bu ruhsuz bedeni isteksizce eve taşımak zorundaydım. A, gitmeden az kalsın söylemeyi unutuyordum. Bir dahaki gelişime sana bir sürprizim olacak, ama meraklanmaman için şimdiden söyleyeyim. Geçenlerde komşumuz Mehmet amca bahçesindeki küçük çam ağacı fidesinden bana bir tane vereceğini söyledi, öyle mutlu oldum ki. Onu senin başucundaki şu güllerin yanına dikeceğim. Bundan sonra güneş seni yakamayacak, yağmur bedenini ıslatamayacak. Abla, o küçük çam ağacının büyüdüğünde kışın üzerindeki karlarla ne kadar güzel görüneceğini bir hayal etsene. Ah abla, yüreğim ne çok acı çekiyor bir bilsen. Seninle birlikte hayalini kurduğumuz şeyler geliyor aklıma. Ve hepsini birden kaybettiğimiz o gece, seni ve hayallerimizi benden alan o kâbus gibi gece. Unutamıyorum, unutmakta istemiyorum. Hepsine birden lanet okuyorum.

Beyazlamış SaçlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin