İki okka et alır bir gün Hoca,
Karısı bir kapama yapsın diye;
Oysa ki karısı, yalnız kalınca,
Ziyafet çeker bütün mahalleye.
Akşam Hoca gelir, sofra kurulur;
Üzerine konur bir sahan bulgur.
Hoca sorar: - "Bu ne böyle, be kadın?
Et almıştım, kapama yapacaktın?
Hani nerde kapama?"
- "Ah, efendi! der karısı, hiç sorma;
Hınzır kedi yemiş etin hepsini."
- "Ne? Yemiş mi? Gidi külhani seni!"
Yaralanmış gibi ta ciğerinden,
Hoca fırlar yerinden.
- "Değnek yok mu? Benzeteyim şunu bir!"
O ara bizim Tekir
Görünür; ama bir kemik, bir deri.
Hoca görünce bunu şüphelenir.
Sorar - "Nerde bunun yedikleri?
Çabuk! Koş bana teraziyi getir."
Kedi tartılır, iki okka çeker;
Bunu gören Hocaefendi şöyle der:
- "Kadın! Bu bizim kedi; kasabın eti nerde?
Diyelim ki et budur; o halde kedi nerde?"