Her zamanki yerimde. Okuldaki diğer insanlar saçma sapan şeyler yaparken ben okulun arka bahçesindeki büyük ağacın altında şarkı dinliyorum. Sınıfımızdaki çoğu kişiye göre daha çok asosyal bir insanım. Ya da davranışlarım öyle. A- evet nerde kalmıştım... Şarkı dinliyordum. Her zaman yemek yedikten sonra geldiğim yerde.Tam şarkının en güzel yerindeyken zilin çalması. En sevmediğim şeylerden biri. İçimden Umarım bir gün bozulursun da şarkımı bölemezsin diye geçirdim ve ardından sınıfıma gidip sırama oturup öğretmenin gelmesini bekledim.
❁❁❁
Okuldan çıkarken arkamdan gelen "Yarın Görüşürüz Ha Neul!" seslerine dönüp el salladım ve önüme dönüp yürümeye devam ettim. Otobüs durağına oturup otobüsü beklemeye başladım. O sırada biraz K-pop ile ilgili haber okudum. Jonghyun ile ilgili bir haber vardı. Birden kalp atışlarım hızlandı. Ayağa kalkıp haberi okuyacaktım ki telefonuma bir mesaj geldi.
Mrs.Jiminnie: Jonghyun...O intihar etmiş...
Şaka yapabilceklerini düşündüm. Bu yüzden mesaja aldırmayıp haberi okumaya devam ettim. Haberi okurken bir an duraksadım... Jonghyun... O intihar etmiş... Şaka değilmiymiş... Öldüğü ablası tarafından falan onaylandığını okuyunca telefon ellerimden düştü. Gözümden bir yaş geldi. O...Gerçekten de ölmüşmüydü... Dizlerimin üzerine çöküp sessizce ağlamaya başladım... O sırada otobüs durağına siyah maskeli bir adam geldi. Onu görmezden gelerek telefonumu yerden aldım. Twitter'a girip benim gibi yıkılan fanların tweetlerini okudum. Ayağa kalkıp üstümü düzelttim ve siyah maskeli adamın yanına oturdum. Kulaklıklarımı takıp BTS şarkı maratonuma geçiş yapıp bütün olanları unutmak istedim. Ama olmuyordu. Araya karışmış olan bir SHİNee şarkısı çalınca daha da beter oldum. Artık gözlerimdeki yaşları tutamıyordum. Dayanamayıp göz yaşlarımı bıraktım. Şarkı bitince ekranı açtım. BTS şarkısına geri dönmüştü. Yoongi'nin sesini özlemiştim. Sanki sesini dinleyince huzura kavuşuyordum. JongHyun da öyleydi. O güzel sesi... Beni büyülüyordu. Ya Yoongi'ye bişey olsaydı... Dayanamazdım galiba. Ekran kilidini açtım. Yoongi'nin fotoğrafı arka planımda durunca böyle şeyleri düşünmeden edemiyordum.Yanımdaki siyah maskeli adam bana hafifçe döndü. Bir ekrana bir de bana bakıp "Niye ağlıyorsun?" diye sordu. Susmayı tercih ettim. Sesi... Yoongi'nin sesine çok benziyordu. Ama o olamazdı. Çünkü benim böyle şeylerde şansız %2 falandır. O da tuttuysa böyle bir günde tutar anca. Pff'leyip maskesini çıkardı ve "Bana bak" dedi. "Senin ağlamanın nedeni ben miyim?". Bunu söyleyince yüzüne baktım. Yoongi?
❁❁❁
Şaşkınlığım yüzünden konuşamıyordum. Gerçekten o muydu? Bir süre sessiz kaldım. Gerçekten o ise bile cevap veremezdim. Ne diyecektim "Evet senim yüzünden ağlıyorum" falan mı? Zaten utandığım için konuşamazdım bile. Hafif bir gülümseme ile "Sanırım gerçekten ben olduğum için şaşırdın." dedi. "Army misin?" diye de ekledi. Kafamı olumlu şekilde salladım. Gülümseyip "Biasın kim?" diye sordu. Böyle bir soru soracağını hiç tahmin etmemiştim. Bir yandan Yoongi ile konuşup mutlu oluyor, bir yandan ise JongHyun öldü diye üzülüyordum. Duygularım beni deli ediyordu. Hafifçe ona dönerek "Min Yoongi" dedim. Yutkunup "Gerçekten sen misin?" diye sordum. Sakin bir şekilde "Evet" diyip gülümsedi. Tanrım çok tatlıydı.
Oluşan sessizlikten sonra Yoongi dayanamayıp konuştu. "Eee niçin ağladığını hala söylemedin..". Önüme dönüp "Jonghyun...O ölmüş..." dedim. Yoongi yüzündeki gülümsemeyi silip ciddileşti. "Evet...Fanı mıydın?" diye sordu. "E-Evet..Biasımdı.." diyince yanıma yaklaşıp sarıldı ve saçlarımı sevdi. "Senin için çok acı olmalı değil mi?" dedi. Gözlerim doldu. "Evet. Sana bakarak ağlamamın nedeni de oydu." dedim ve anlatmaya devam ettim. "Eğer sen ölürsen napardım hiç bilmiyorum. Sensiz ben napardım hiç bilmiyorum". Bunları derken gözyaşlarım çoktan kendini serbest bırakmıştı bile. Hafifçe çekilerek bana baktı. Gözyaşlarımı silip "Hey...Ağlama..." dedi. Elimde değildi. Böyle şeyleri düşündükçe kendimi tutamıyordum. "Baksana..Gel bir kafeye falan bişeyler içmeye gidelim." dedi. Bu hiçbir army nin hayır diyemeyeceği bir soruydu. Tabii ben de hayır diyemedim.
❁❁❁
Abime geç kalacağımı söyleyip telefonumu kapadım ve önümdeki kahveden bir yudum aldım. Yoongi yüzüme bakıyordu. Ve bu utanmama sebep oluyordu. Ona baktığımda baktığımda bana gülümsüyordu. Ona baktığımı farkedip öksürdü ve yerinde düzeldi. "Eee.." diyince boş boş baktım. Yoongi "Napalım..- Numaralarımızı alalım mı?" diyince bir an bayılcam sandım. Numara almak?! Bu soruya hayır demek büyük aptallık olurdu. "N-Numara A- şey...Peki" diyip telefonumu uzattım. Numarasını girip telefonu bana geri uzattı. Numarayı arayıp geri kapattım. "Kaç yaşındasın?" diye sordu. Şirinliğine tebessüm edip, " Yirmi iki." diye cevapladım. Aramızda iki yaş vardı. (Y.N: Hiç şey etmeyin Kore yaşı şeysine hala alışamadım ajsjsj). Aradan 1 buçuk saat falan geçince Yoongi "Benim gitmem gerek Hoseok'lar beni çağırıyor" dedi. "Görüşürüz! İstediğin zaman beni arayabilirsin!" diyince başımla onaylayıp "Görüşürüz" dedim.
❁❁❁
Otobüs durağına gidip oturdum ve yine SHİNee ve Jonghyun şarkıları açıp dinlemeye başladım. Otobüs gelince arada istemsizce akam gözyaşlarımı silip otobüse bindim ve eve gittim.
안녕하세요! Uzun zamandır hiç hikaye yazmıyordum. Önceden bir hikaye yazmıştım fakat onu silmiştim. Saçmalamıştım. Genellikle bütün hikayelerimde saçmalıyorum. Bu arada ön bilgi vereyim. Kitapta smut olabilir. Eğer Yoongi ile Ha Neul' u ship yaparsam. Smut yazmadan rahat edemem. Bu hikaye normalde SHİNee ile ilgili olacaktı. Ama Yoongi ile ilgili yazmak istedim. Sonraki bölüme veya ondan sonraki bölüme BTS dışındaki karakterlerin tiplerini atabilirim.
Sevgili Okurlarım!
사랑해요!!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Without you [Ara verildi]
Fiksi Penggemar"Bazı intiharlar, büyük acılara yol açar." "Sebepsiz yere yapılan bir intihar yoktur." -「いずみはなこ」 Tüm Hakları BTS'in mükemmel şarkılarında saklıdır.