Gecenin bir yarısı yetimhanenin kapısı yumruklanarak çalındı. Kapıya bakan orta yaşlardaki yetimhane görevlisi karşısında doğum yapmak üzere olan, genç ama olduğundan daha yaşlı görünen bir kadınla karşılaştı. Kapı açılınca kadın yıkılırcasına içeri dalıp bir koltuğa oturdu.
"Hey George, burada doğum yapmak üzere olan genç bir kadın var. Hemen doktor çağır. Ben onu içeri alıyorum." Bir akşam yetimhanede doğum yapanlarda sıkça karşılaştıkları için ne yapacaklarını biliyordu. Genç kadının çığlığı yetimhanenin basık tavanını inletti. Yetimhane görevlisi genç kadını doğum odası olarak kullandıkları odaya sürüklercesine götürdü. Az sonra doktor gelmişti. Kadının haykırışları bütün yetimhaneyi kapladı. Doktor işini yaparken yetimhane görevlisi de kadını sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Tamam, iyi olacaksın sık dişini" Genç kadın başını iki yana salladı. Ağlamamalı bir sesle konuştu.
"Soyadı Riddle. Ahh. Adını Tom Marvolo koyun. Lütfen Tom Marvolo Riddle koyun adını." Ardından bir haykırış daha yükseldi. Ama bu seferki bir kadın sesi değildi. Bu yeni doğmuş bir çocuğun ağlayışıydı. Kadın ilk ve son kez sevgili oğluna baktı. Ne hayallerle kendine aşık ettiği kocası onu ve bu bebeği bırakıp gitmişti. Bu ilk ve aynı zamanda son bakışı olmuştu...
"Öldü!"
XXXXXXXXXX
Mavi gözleri bir bağırışla açılıverdi. Yetimhane görevlisi Kate yine onları uyandırıyordu. Kadının işi sanki hayatı onlara zindan etmekti. Söylenerek kalktı yatağından. Tam kalkmıştı ki kendinden yaşça büyük bir çocuğun ona omuz atması bir oldu. Arkasından nefretle bağırdı. Fakat çocuk çoktan gitmişti. Sinirlenerek yemekhaneye indi. Bir eliyle önceki gün aşırdığı yoyoyla oynuyordu. Yemek sırasına girdi. Yemeklere baktı. Kupkuru bir ekmeğin yanında dışkı renginde bir lapa veriyorlardı. Tom burun kıvırarak:
"Insan besliyorsunuz, domuz değil" dedi aşçıya. Aşçı onu takmayarak:
"Beğenmiyorsan yeme Riddle!" Tom elindeki tepsiyi atarlanarak yerine bıraktı ve hiç arkadaşı olmadığı için tek başına bir masada oturmaya başladı. Etrafındakileri süzmeye başladı. Fakat yaşlı Kate'in önünde dikilmesiyle rahatlığı bozuldu.
"Riddle, yemek yemiyorsan odana çıkabilirsin." Tom gözlerini devirerek masadan kalktı.
"Çekilsene önümden velet!" Tom ona çarpanın yüzünü görebilmek için başını kaldırmak zorunda kaldı. fakat buna aldırmadan:
"Çeksene!" Ona çarpan iri çocuk etrafını süzüp kimsenin olmadığından emin olunca bir kahkaha patlattı. Sonra aniden küçük Tom'un suratına bir yumruk attı. Tom'un dudağı kanıyordu. Bu kadarı da fazlaydı. İçindeki nefret giderek arttı. gözlerinde şimşekler çakıyordu. Çocuk bir yumruk atmaya daha hazırlanırken birden elinde büyük bir yanık oluştu. Adıyla böğürdü ve kendini yere atıp yaralanmamış eliyle Tom'u işaret etti.
"Sen yaptın, bunu sen yaptın!" Tom soğukça gülümsedi. Bunun garip olduğunun farkındaydı. Ama bunu kendisinin yaptığının da farkındaydı ve bu güçle istediği her şeyi yapabilirdi. Neden sonra çocuğun sorusunu cevapladı.
"Sana değmedim bile, bunu nasıl yapabilirim ki?" Dedikten sonra buz gibi bir kahkaha atıp odasına çıktı.
"Kapa çeneni aptal Billy!"
"Tom, şansını zorluyorsun." Billy bir yandan da elinde tuttuğu küçük beyaz tavşanının başını okşuyordu. Tom sinirle duvarı yumrukladı ve
"Sen bittin" diyebildi. Beş dakika sonra aptal bir derse girmişlerdi. Tom bu dersleri asla dinlemezdi. Ona göre saçmalıktan başka bir şey değildi bunlar. Ders boyunca Bill'i uzaktan uzağa izliyedi. Dersten sonra hemen Bill'in odasına çıktı. Küçük beyaz tavşanı yatağın üstünde, kafesinde duruyordu. Tom etrafını kolaçan ettikten sonra tavşanı kafesinden çıkarıp camın önüne koydu. Daha sonra önceden de yaptığı gibi tavşanı dokunmadan havalandırdı. Daha sonra yükseltti. Çatının üstündeki sivri demirin tam üstüne gelince bıraktı.
"Bakalım Bill tavşanının asıldığını öğrenince üzülecek mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Slytherin'in varisi
FantasyKüçük Tom Riddle ne olacağını biliyor muydu? Ilerde insanların onun adını bile söylemekten korktuğu Lord Voldemort Olacağını?