Derin nedenini anlayamadığı bir Yorgunlukla açtı gözlerini. Halbuki dışarıda güneş parıldıyor, yeni gelen yaz kendini hissettiriyordu. Derin'in 1 sene boyunca hayalini kurduğu tatile çok az kalmıştı. Bir süre yatağında hareketsizce yatarak bu halinin nedenini düşündü. Dün olanları hatırlayınca istemsizce gözleri doldu. Dün anne ve babası boşanmıştı. Derin 19 yaşında olduğu için de istediği kişiyle kalıyordu. Genç bir kız için anne ne demektir biliyordu. daha doğrusu bunu arkadaşlarından duyduğu şeyler yardımıyla anlamaya çalışıyordu ama hiçbir zaman bunu tam olarak hissedememişti. Baba ne demektir onu çok iyi bilirdi ama. İlk aşk, son aşk, en yakın dost, güç kaynağı, umut ışığı yani her şey demekti. Bu yüzden şimdi bu evdeydi ya zaten. Bu yüzden annesinin anlata anlata bitiremediği yeni hayatında ona eşlik etmeyi reddetmişti. Ama şimdi acaba annemle mi gitseydim diyordu. Babasının sesini duymasıyla birlikte burada kalmaya karar verdiği için içinden şükretti. Onun yeri babasının yanıydı. Bir kez daha babasının sesini duymasıyla yatağından kalktı ve banyoya yöneldi. Bu sırada da düşünmeden edemiyordu. Normalde babası odasına gelir ve onu öperek uyandırırdı. Şu ansa zoraki neşeli tutmaya çalıştığı sesiyle ona sadece sesleniyordu. Ne bekliyordu ki zaten? Babasının annesine ne kadar aşık olduğunu biliyordu ve bu aşkını da kolay kolay unutamayacağı gün gibi ortadaydı. Derin biraz da bunun için buradaydı. Annesi hayatı babası kadar önemsemiyordu. Haliyle babası kadar da aşık değildi. Yani desteğe ihtiyacı olan babasıydı. İşi bitince olağan üstü bir yavaşlıkla alt kata indi. Karşılaşacağı manzaradan korkuyordu aslında. Her ne kadar babama destek olmak için buradayım diye kendini telkinlese de kendisinin de desteğe ihtiyacı vardı. Ama bunu kabullenemiyordu. Yani desteğe ihtiyacı olduğunu. Sonuçta karısını kaybeden o değildi. Derin'in beklentili bakışları,babasının tepkisiz yüzü eşliğinde kahvaltılarını ettiler. Daha doğrusu kahvaltlarını eder gibi yaptılar. Derin bugünü baba-kız günü yaparlar diye planlamıştı ama babasını gördükten sonra yalnız kalmasının daha iyi olacağına karar verdi ve okula doğru yola koyuldu. Okuldayken de her zamanki neşeli,delidolu hallerinin aksine sessiz,sürekli dalgındı. Ama bunun nedeni anne ve babasının boşanması değil babasının dün akşamki ve bu sabahki haliydi. Bu yaptığı bencillikti. Utanç içinde annesini aradı. Annesi telefonu açtığında gürültülü bir müzik doldurdu kulaklarını. Arkadan da kahkaha sesleri geliyordu. Üstüne annesinin umursamaz bir şekilde sonra ara şimdi meşgulum demesi üzerine sinirle telefonu kapattı. Ne çok isterdi babasının karşısına dikilip de o kadın seni hak etmiyor demeyi. Ama bu babasının zaten kırık kalbini tuzla buz etmekten başka bir işe yaramazdı. Bu sefer de en yakın arkadaşı Serra'yı aradı. Ne gariptir ki haberi olmasına rağmen Derin'i bir kez olsun aramamıştı. En iyi arkadaşlar böyle mi yapardı? En azından kendisi asla böyle bir şey yapmazdı. Serra telefonu açmıyordu. Acaba başına bir şey mi geldi diye de düşünmeden edemedi. Sonuçta bir insan dostunu ancak böyle bir nedenden dolayı böyle bir günde yalnız bırakabilirdi değil mi? Umarım böyle geçerli bir nedeni vardır diye düşündü ve son günlerde pekçok defa olduğu gibi yine bencillik yaptığını fark etti. Az önce resmen Serra'nın başına kötü bir şey gelsin diye dua etmiş ya da onun gibi bir şeyler yapmıştı. Utançla başını önüne eğdi. Ve tekrar Serra'yı arasa da yine cevap alamadı. Bir süre bahçedeki masada yalnız oturdu. Uzaktan gelen Serra'yı görünce içi sevinçle doldu. Ama Serra Derin'i görünce yolunu değiştirdi. Derin ise son günlerde tavırlarına çeşitli değişikler olan arkadaşının yanına yürüdü. Bu işi bugün bitirecekti. Sırtını dayayamayacağı bir arkadaşın yararından çok zararının dokunacağını bilecek kadar zeki bir kızdı. Serra'yla yaptığı konuşma ise hayatında köklü değişimlere neden olacaktı. Serra ona hiç beklemediği şeyler söylemişti. Derin bir özür beklerken Serra üste çıkmış ve aynen şunları söylemişti: Senin sadece kendini düşünmenden bıktım (Derin de aynı fikideydi) . Kendi sorunlarımın arasında senin gibi hayatı sorun olan bir kıza ayıracak zamanım yok demiş ve onu orada öylece bırakmıştı. Derin artık yalnızdı. Eve döndü. Babasının bıraktığından biraz daha iyi olduğunu görünce uzun zamandır uzak kaldığı mutluluğa sanki bir adım yaklaşmış gibi hissetti. Babası her şey normalmiş gibi davranıyordu en azından öyle yapmaya çalışıyordu. Babası akşam yemeğinde-kahvaltıdan çok da farklı sayılmazdı- Derin'le konuşmaya başladı. Sözü bir yere getirmeye çalıştığı belliydi. En sonunda ağzındaki baklayı çıkardı. " Senin için psikologdan randevu aldım. şimdilik haftada 2 defa gideceksin. İleride de seanslarını duruma göre azaltabiliriz. " dedi. Derin tam hayır diyecekti ki aklına bu sabah geldi. Bu sabah kendine itiraf etmemiş miydi desteğe ihtiyacı olduğunu? Üstüne en iyi arkadaşının söylediklerinin üzerine de iyiden iyiye çöktüğünü hissetmişti. Babasına kabul ettiğini söyledi ve onun yüzünde son 1 aydır ilk defa bir tebessüm görür gibi oldu. İlk seansın yarın olduğunu öğrenince de hemen uyumak üzere yatağına yöneldi. Sabah olduğunda hazırlandı ve babasıyla birlikte kliniğin yolunu tuttu. Klinik gerçekten güzel bir yerdi. Rahat bekleme koltukları ve birbirinden camlarla ayrılmış odalar. Sıra kendisine geldiğinde tam içeri girecekken babasına sarılmış ve ağlayan bir kız gördü. Bir süre orada öylece onu seyretse de babası omzuna dokunup onu içeri yönlendirince isteksizce içeri girdi. Aklı o kızda kalmıştı. Ne derdi vardı acaba? psikoloğu konuşuyor arada kendisine de sorular soruyor, Derin de bilinçizce soruları yanıtlıyordu. Bir süre sonra yan odada bir hareketlilik gözüne çarptı. O kız odaya girmişti. Az önceki halinin aksine çok sessizdi. Hatta kendisine sorulan hiçbir soruyu yanıtlamıyordu. Bu kız şimdiden dikkatini çekmişti. Bu kız
Hakkında her şeyi öğrenmeliydi. Aslında bunun için çok çaba harcamasına gerek yoktu ama ileride zaten hayatlarının kesişeceğini nereden bilebilirdi ki ....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABALAR VE KIZLARI
Teen FictionSeneler sürecek dostluğun temeli bu şekilde atılmıştı. Artık ikisi de başından beri olmak istedikleri yerdeydi. Bir dostun kalbinde...