2. Bölüm

456 26 1
                                    

     Dün gece olanların verdiği acı yüzünden hafifçe sendeledim. SeHun kolumdan tuttu. 

"Dostum iyi misin? Kötü gözüküyorsun." dedi endişeli bir şekilde.

"Dün sanırım önemli bişey üstünde çalışıyorlardı uyandığımda bağlanmıştım." diyip gözlerimi devirdim.

"O..oh." 

"Beni boş ver de uzun zamandır çok iyisin Lu bana hiç böyle davranmazdı sanırım senden hoşlanıyor." diye alay ettim. Ama o ciddiye aldı.

"Kai böyle konuşma Xiu bizi duyabilir ve neler yapacağını tahmin bile edemiyorum." dedi gözlerini genişçe açarak.

"Ayrıca senin için de kötü olabilir."diye devam etti beni süzerken. Ah düşünüyorum da...

~~

"Bu gün sana üçüncü kolunu çıkartacak ilacı enjekte edeceğim çünkü sevgilim en yakın arkadaşından hoşlanıyor"

~~

   İrkildim. "Tamam sustum." dedim XiuMin'in orda olmadığından emin olmak için etrafa bakarak. SeHun birden koluma vurmaya başladı "Kai o geliyor." dedi heyecanla. Kendimi gözlerimi devirmekten alıkoyamadım.

"Ne zamandan beri aptal aşıksın SeHun?" dedim alayla.

"Tao'yla arkadaş olmaya başladığınızdan beri içimde tutmak zorlaşıyor. Sürekli birliktesiniz ve ben de senin yanındayım. Kalbim ağrıyor cidden...umpp" elimle ağzını kapadım.

"Yeter!! gökkuşağı kusmak istemiyorum." diye çıkıştım. Tao yanımıza geldi ve yeni bulduğumuz asla tek seferde başaramadığımız selamlaşmamızı denedik ama her zamanki gibi yine olmadı. Elini saçına götürdü ve karıştırdı.

"Tamam olmuyor denemeyelim." dedi sırıtarak. SeHun'un kolumu morarttığını hissedebiliyordum. Ah bu aptal aşık. Bana gerçekten çok saçma geliyor. Hayır erkeklerden hoşlanması değil. Birinden hoşlanması. Tamam cinsel olarak çekim hissedebilir ama. Bu... çok farklı. Bana 'Senin de başına gelirse görürüm ben' diyor ama hiç sanmıyorum. Tch.

    

   Birlikte yemekhaneye yürüdük. Giderken Tao'nun da sendelediğni fark ettim. Bir masa bulup oturduk. Tao'ya bakıp:

"Kötü gözüküyorsun ne oldu?" dedim kolumu omzuna atarak.

"Kris dün çok kötüydü yeni bir uzvum çıkacak diye çok korktum. En sevdiği deneğiyim sanıyordum." diye sızlandı.

"Yixing'le kavga etmiştir belki." diye tahminde bulundum.

"Sanmıyorum, uyandığımda koltukta yiyişiyorlardı." dedi. Aynı anda gözlerimizi devirdik. 

     SeHun bize ters ters bakmakla meşgulken yanımıza Suho ve JongDae geldi. Yan yana oturdular ve Suho JongDae'nin bacaklarıyla oynamaya başladı. Yüzümü buruşturdum

"Hey çocuklar selam ve bari burda yapmayın." dedim gözlerim n'inci kez devirirken. Suho elini JongDae'nin bacaklarından çekti. 

"O-Oh size de selam. Nasılsınız?" dedi elini ensesine götürerek.

"Pek iyi sayılmam ama üçüncü kolum çıkmadı." dedim gülerek. Jongdae gözlerini devirdi. "Sen ve  senin üçüncü kol fantezin." diye mırıldandı. 

"Hey o fantezi değil budala , fobi."dedim alayla. Elini sinek kovarmış gibi salladı "Her neyse."

    Suho konuşmaya girdi Tao ve beni göstererek "Hey siz! ikiniz hala çıkmaya başla..mpğğğ." 

   JongDae ben Suho'nun ağzına sandalye fırlatmadan önce o manyağın ağzını kapadı. Suho'ya bir adet *taogittiğindegöreceksin* bakışı attım. Suho da sonunda anlamış olacak ki böğürmeyi bıraktı.  JongDae Suho'nun bileğinden tutup tuvalete doğru sürükledi. Ah bu çocukların birbirlerini susturma şekilleri...

    Ortam olanlardan sonra haklı olarak sessizleşmişti. SeHun neredeyse ağlayacak gibiydi. Tao da çaktırmamaya çalışarak ona bakıyordu. Her şeyim "Bırak şu lanet aşıkları yollarını kendileri bulsunlar." derken vicdan denen o susmak bilmeyen tiz ses "Yardım et seni piç." diyordu -ki gördüğünüz üzere vicdanım bile pislik-. Zaten işini doğru dürüst yapmayan vicdanımı bir kenara bıraktım ve masadan kalkıp yanlarından ayrıldım.

     Odama gitmek için uzun koridordan geçerken bizim çılgın dörtlünün fısıldaştığını duydum. Onlara çılgın dörtlü diyorum çünkü hiçbiri diğer gözetmenler gibi değildi. Diğerleri çocuklar üzerinde ilaç deneyleri yapar, çoğu zaman onları öldürür ve hiçbirşey olmamış gibi öbür çocuğa geçerlerdi. Ama onlar bizimle konuşur ve deneylerde ölmememizi sağlardı. Çılgın dememin sebebi tabi ki de bu değil. Onlar bize süper güçler kazandırmaya çalışan süper güçlü gözetmenlerdi. Bende en son hal değişimi üzerinde çalışıyorlardı. Sanırım işe yararsa kendimi buharlaştırıp sonra tekrar eski halime dönebilme yetisine sahip olacağım. Jong Dae'nin de mıknatıs olmaya başladığını duymuştum.

    Başımı duvara yaslayıp dinlemeye başladım.

"Eğer kendini kontrol edemezse kendi zamanı içinde sıkışıp kalır." Luhan konuşuyordu. Konu ilgimi çekmişti dinlemeye devam ettim.

"Bu zaman kontrolü değil Min sadece bedenini  zamana göre şekillendiriyor. Ruhu buna dayanamaz."  dedi Kris.

"Ne zamandan beri bu çocukları düşünüyoruz ha?" diye sordu Xiumin soru daha çok kendine gibiydi. Kimden bahsettiklerini anlamıştım, son zamanlarda Tao üzerinde zaman kontrolü için deneyler yapıyorlardı. Endişelenmeye başladım.

"Küçük meleğimizi kaybettiğimizden beri." dedi ağlamaklı bir sesle Yixing. Küçük melek? Kimdi acaba? Öğrendiğimden beri yüzlerce kişi ölmüştü. Belki daha öncesine ait biriydi. Sonra düşüncelerim Tao'ya kaydı. Acaba onu ne bekliyordu? Umarım sonu kötü olmazdı...

~~Sehun'un Bakış Açısı~~

    O lanet arkadaş bozuntusu beni Tao'yla yalnız bırakıp gittikten sonra dakikalarca Tao'yla bakıştık. Dayanamayıp gözlerimi kaçırdım ancak o aynı yere bakmaya devam etti. Yanına gittim.

"Hey Tao muhteşem arkadaşımız Kai tarafından ekildik. Bence artık gitmeliyiz." dedim hiç de benden beklenmeyecek bir sevimlilikle (!) *Jobless burda çarpılır* Ama cevap vermedi. Hala aynı yere bakıyordu.

"Hey orada bir şey mi var?" elimi gözünün önünde salladım. "Heey orada mısın?" cevap yoktu endişelenmeye başlamıştım. Kris'i bulmam lazımdı. Nedenini bilirdi o. Son bir umutla Tao'yu bir kez daha sarstım. Cevap yoktu. Gözlerime hücum eden yaşları geri yollamaya çalıştım ama pek başarılı olduğum söylenemez.

    Koşarak yemekaneden çıktım ve çılgın dörtlünün odasına girdim. Kris ve Yixing bir şey hakkında tartışıyordu.

"Tao'ya bir şeyler oldu çok garip hareket etmiyor bir şey yapın." elim titriyordu.

Yixing'in elindeki kalem düştü ve Kris'in kucağında bayıldı. Kris de iyi gözükmüyordu.

"Lanet olsun neler oluyor burada!!!"

*Öhöm öncelikle çok özür dilerim bir ay falan oldu değil mi? Yani ben olsam okumaya devam etmezdim. Ama birkaç oy gelince az biraz şımardım. Açıkçası Kris olayından sonra hiç yazasım yoktu zaten 1. bölümü paylaştım daha ne kaybederdim ki? Ama Jobless daha da işsiz kalınca onu hayata bağlayan tek şey yazmak olur. İşte böyle anlardan birinde yazdım. Umarım beğenerek okursunuz. Oy önemli değil ama yorumlar benim için önemli yorum yaparsanız çok sevinirim. Jobless'tan sevgilerle.*

DeneyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin