Beni biran sıcak basmıştı. Yusuf Can ın dudaklarına bakarak ne söyliyeceğini merak ediyorum. " Baba Dolunay benim kuzenim. Ve onu korumaya söz verdim."
WTF? Bu çocuk ne diyordu böyle. Sanki babası bilmiycek kuzeninin olmadığımı. Babasına bakarak ne diyeğini merak ettim. "Aa bu senin kuzenin mi? Memnun oldum Dolunay. Senin sayende oğlum bana baba dedi. "
Bunlar ailecek kafayı üşüttü sanırım. Hiç bozuntuya vermeden kafamı salladım. Yusuf Can elimi bırakıp dışarıya çıkarken arkasından koşup omzuna dokundum. "Seni kurtardım diye başıma musallat mı oldun. "
"Ben şey... "
"Sen ney senin yüzünden tanımadığım bir adama baba dedim. Annem bunu duyarsa boynuma atlar. Abim beni keser. Babamın kenikleri sızlıyodur be. Hepsi senin yüzünden. Git burdann. "
Yusuf Can ın gözlerinden damla damla yaşlar süzülüyordu. Yüzüne dokunup yaşlarını sildim. Bileğimden tutup elimi indirdi. Başını boynuma koydu. O an ne yapacağımı bilmiyordum. Gözlerimi kapatıp rüzgarı hissetmeye çalıştım. Arkadan annemin sesi geldi. "Dolunay!!! "
Sinirli bir şekilde bana sesleniyordu. Yusuf Canın kafasını aniden kaldırarak yere düşmesine sebep oldum. Yerden kaldırıp bileğini kavradım. Elleri çok yumuşaktı. Biraz daha tutsam olmaz mıydı yaaa. Ama buna vaktim yoktu. Ve ben neden Yusuf Can ın elini tutmak istiyordum kii? Kendimi anlamaya çalışırken bir yandan tuttuğum eli farkedip koştum. Tabi Yusuf Can da benimle geliyordu.
Nereye gittiğimizi bilmeden Yusuf Canla yer değiştirdiğimizi fark ettim. Ben onu değil o beni çekiyordu. Bilmediğimiz bir yere girdim. Her taraf içki kokuyordu. Midemden gelen kusma dalgası nedeniyle ağzımı tuttum.
"Yusuf Can burası neresi? Bar a benziyor ama... Neden buraya geldik ki? "
"Uff. Çok konuşuyorsun biliyorsun dimi. Neyse. Madem bar olduğunu biliyorsun neden soruyorsun? "
Göz devirerek "Soru sordum neden bana soru soruyorsun ki? "
"Of Dolunay soru sorarken bile soru sormayı nasıl beceriyorsun? "
Sanırım bu konuşma böyle soru sorarak gidecekti. Ben en iyisi susmalıydım. Yusuf Can kolumdan tutarak aşağıya indirdi. Karşımıza girilmez yazılı bir oda çıkmıştı. Tam kapıdan içeri girerken Yusuf Can ın elini bırakarak olduğum yerde kalmayı tercih ettim. "Neden burda bekliyorsun?"
"Girilmez! Yazıyo görmüyo musun? "
"Yine başladık. Burası bana ait. Yani babama. Öldüğünde burayı bana vermiş ben de bar yaptım. Bu bütün sorularını karşılar mı? "
Gözlerimi devirerek içeri girdim. Arkamdan kapı kitlendi. Yusuf Cana bakarken bir tane masaya oturdu. Eline içki şişesi alarak bardak uzattı.
"İçer misin? "
"Kapıyı açar mısın? "
"Açarsam içer misin? "
"İçersem çeneni kapatır mısın? "
"Oturur musun?"
"Hayır! "
"Otur! Dedim"
Pes edip oturmuştum. Ama bu susucağım anlamına gelmiyordu.
Canım sıklımştı. Durmadan önümde duran şeyden içiyordum. Başım dönmeye midem ise daha çok bulanmaya başladı. Sanırım önümdeki içtiğim şey içkiydi. Eyvah! Annem bunu duysa... Ne diyordum ben. Bir anda kafam Yusuf Can ın üstüne düştü.
"Yusuf Can senin bu kadar kasların mı vardı? "
"Sen sarhoş mu oldun? Bu zıkkımdan daha önce içmedin mi? "
"Nerden içeyim be. Tabiki de içmedim. Ben Enes e Veliaht diyordum ama asıl gerçek veliahtımız senmişsin yaa. "
"Sen iyice kafayı yedin ne veliahtı ne Enesi? "
"Ya var ya premses hocanın veliaht çocuğu. Onu diyorum işte. Can midem bulanıyo benim."
"Dolunay sakın! Dolunay. Do.. "
Artık her şey için çok geçti midem içinde Yusuf Can ın tişörtü içinde. Bağırarak ayağa kalktı. İşte o an gelmişti. Tişörtü yavaşça çıkarıyordu. Ya da ben öyle görüyordum. Önce ağzı sonra ise gözleri. Ay klima mı açıktı yoksa ateş mi yaktılar? Ikiside değildi. Kaslarını görür görmez vücudumun ittirilerek duvara yapıştığını hissettim.
"Neden öyle baktın Dolunay."
"Şey kas kasların... "
"Kaslarım ne? "
"Burası çok mu sıcak? "
"Daha değil bence. "
Üstüme yavaş yavaş gelmeye başladı.Nefesi boynumdan yüzüme doğru çıkıyordu. Kendimi geriye doğru çekerken Yusuf Canı ittirdim. Kolumdan tutularak koltuğa yapıştım. Üstüme doğru gelmeye başlamıştı. Çığlık atmak istiyordum. Ama nedense biri bana engel oluyordu.
"Yusuf Can napıyorsun delirme. "
"Şş. Sessiz ol ve derin nefes al. Gözlerini kapat. "
Artık dayanamıyordum. Ve son gücüme kadar bağırdım.
"İmdaaaaaat! Yardım edin kimse yokmu? "
Olan gücümle kapıya koştum. Atabildiğim kadar tekme atıyordum. Ayaklarım yerden kesilmişti. Yusuf Can beni kucağına almış kahkaha atıyordu. Içki ona vurdu heralde.
"Ne gülüyosun be pis sapık. İndir beni yere. "
"Sonunda kendine gelebildin. "
"Pislik. Bir kahve yapsaydın kendime gelebilirdim. Gülme. Gülmesene yaaaa. "
"Tamam tamam. Gülmiycem. Ama korkunca çok tatlı oluyorsun be güzellik. "
Güzellik mi? Yanaklarımın kulaklarıma kadar kızardığını hissedebiliyordum. Arkadan kapı açıldı. Tam düşüyordum ki biri beni arkadan tutmuştu. Yusuf Can değildi. Yusuf Can ın eli havada kalmıştı. Arkama baktığımda Enes'i gördüm.
"Enes"
Yusuf Canla aynı anda söylemiştik.
"Siz burda ne yapıyorsunuz? "
Yusuf Canla Enes ın konuşmalarını izliyordum.
"Kız annesinden kaçtı. Ben de buraya getirdim. "
"Iyi halt yedin Yusuf Can. Bide içki mi içirdin. Şu haline bak. Bide taciz mi edicektin kızı. Sana noldu böyle. "
"Içki değildi. Enerji içeceğiydi. Fazla geldiği içinde üstüme kustu. Içki zanettiği içinde piskolojik olarak kafası döndü. Bende korkutunca kendine geldi. Daha önce içmemiş zaten. Niye veriyim ki."
Gözlerimi kocaman açarak Enes'in kollarından kurtulmaya çalıştım. Ikisini de ittirerek koşmaya başladım. Arkadan Yusuf Can ın sesi geliyordu.
"Dolunay dur. Dolunay. Hemen sana durmanı emrediyorum!"
Koşmayı bırakıp kafamı Yusuf Canla Enes ın olduğu tarafa çevirdim. Üstlerine yürüyüp korkutmaya çalışıyordum.
"Siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz? Sen bana emir vercek yaşta mısın Yusuf Can? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
premses hocanın veliahtı
JugendliteraturDolunay kendi çapında dans etmeye çalışan geleceğin doktoru. Ne kadar çalışmasa da doktor olmak isteyen bir kız. Enes ile Yusuf Can ı birbirinden ayıramayan, birini sevgilisi diğerini de arkadaşı gibi gören bir şirinlik abidesi. Kendini kıza kaptır...