Telefonumun zil sesiyle uyanmıştım. Saate baktım hemen.Sabahın köründe arayan Klaus'du. Galiba aradaki 5 saat farkı unutmuştu. Suanda uykuya o kadar ihtiyaçım vardı ki kalkıp telefonu tamamen kapatıp geri yatabilirdim. Ama bana ulaşamazsa anında 20 kişiyi odama yollardı.Bunu biliyorum çünkü daha önce de olmuştu.Beni çok düşünüyordu ve en ufak bir şeyde bile endişelenip en kötü kurguyu kuruyordu kafasında. Mecburen açtım telefonu. Onun o sert ve kalın sesini duydum."Hadi kalk uykucu." diye benle dalga geçiyordu. Gülmedim hatta gülemedim. Cidden çok uykuluydum. "Ne için aramıştın ?" diyerek direkt konuya girmek istedim böylece tekrar uyuyabilirdim.O da bunu anlamış olmalı ki hemen neden aradığını anlattı. Anlattıklarının özeti şuydu : Bilgisayarın aç ve mailine bak. Senin olman gereken öğrenci orada anlatılıyor. Ismim değişmemişti zaten değiştiremezlerdi de. Ismim bana ebeveynlerimden kalan son şeydi galiba.En azından hatırladığım son şeydi. Bunu asla ve asla değiştirmelerine ya da benden almalarına izin vermezdim , veremezdim. Neyse ki okulların acılmasına 1 hafta vardı. Bu süre içinde eğlenebilir ve etrafı keşfedebilirdim . Kısaca mailimdeki özgeçmişimi okudum. Normal biri gibiydim. Bu beni güldürmüştü çünkü aslında normal kelimesi bana o kadar zıttı ki anlatamam anca gösterebilirim. Pekala madem bu kadar erken uyanmıştım o zaman ben de normal biri gibi çıkıp dolaşırdım. Yataktan fırlarcasına kalktım hemen yüzümü yıkayıp üzerime sportif giysiler geçirdim. bilgisayarı kapatıp yerine yerleştirdim. 2. kattaydım asansörü kullanmadan -ki asansörleri hiç sevmem - girişe indim. Ordaki görevli beni görünce biraz şaşırdı ve bi kaç saniye aval aval baktı. Ona bakıp gülümsedim o da kendi işine döndü. Kapıyı aralayıp dışarı çıktım. Ama bir şeyi unutmuştum : Ben buraları hiç bilmiyordum. Ama bu biraz daha güzeldi. Bir yeri keşfetmenin ve öğrenmenin en iyi yolu orada kayıp olmaktır. Benim düşüncem bu yönde neyse gözümü kapatıp derin bir nefes aldım sonra sağ tarafa doğru gitmeye karar verdim. Hafif tempoyla yolun kenarından yürümeye başladım.
Etraf beklediğimden daha canlıydı. Etrafta akşamdan kalmalar ,dükkanlarını açmaya çalışanlar ve amacını bilmediğim ya da kestiremediğim insanlar vardı. Ben ise kendi halimde yolunda gidip etrafı inceliyordum. Tam yeni acılmış bir kafeyi incelerken sağ omzuma birisi çarptı ve bu çarpma oldukça hızlıydı. Refleks denilebilecek bir hareketle bana çarpıp giden kişinin kolundan tuttum. Olay çok hızlı olmuştu.Karşımda genç kumral bir kız endişeli gözlerle bana bakıyordu. Gözleri bir bana bi' kendi koluna gidip geliyordu. Bir şey söyleyemedi ,tabi ben de. Onu teklikeli biri sanmıştım ve neredeyse kolunu kıracaktım.Sonunda ''Şey pardon . Size çarptığım için özür dilerim izin verirseniz biraz acelem var da.'' diyebildi. Ben de otomatik olarak kolunu bıraktı küçük bir gülümsemeyle birlikte arkasına dönüp tekrar hızlandı. Konuşmasına bakılırsak fransız olabilir ve yaşı neredeyse benim kadardı ya da benden 1 yaş küçüktü.Kafamı çevirip tam adım atmıştım ki çok gürültülü bir ses duydum. Kulaklarım çınlamaya başlamıştı. Görüşüm de bulanıklaşmaya başladı. Ah evet biraz geç algıladım durumu ama bu bir patlamaydı. Bana pek de uzak olmayan bir yerdeydi. Kendimi silktim ardından arkamı döndüm. Cidden awashington'a gelirken böyle bir şeyin olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Bir kafe tarzı bir yerden dumanlar yükseliyordu etrafta yardım çağrısı yapan insanlar vardı. Sağda solda cam kırıkları ve cafeden fırlamış eşyalar vardı. Yardım için o tarafa doğru koştum. Neyse ki sabahın erken saatleriydi. Başka bir zaman olsaydı bu olay,...Neler olacağını tahmin bile edemezdim.Hızlı bir şekilde ilerlemeye devam ederken yüzü oldukca sakin sanki her şey normalmiş gibi karşımdan gelen bir adam gördüm. Kirli bir sakalı siyah saçları vardı. Bu tipi hemen aklıma kazıdım aslında ben her şeyi aklıma kazırdım isimleri,adresleri,tipleri ve olayları ... Yardım isteyen birini duydum o sırada. Kafamı çevirdim ve karşımda daha 2 dk önce karşılaştığım kızı gördüm. Karnını tutuyordu ve yardım istiyordu. Sözlerini bazen acı bir inleme ile yarıda bırakmak zorunda kalıyordu. Yanına diz çöktüm. Ona sakin olmasını yardımın en kısa sürede burada olacağını söylüyordum ama sanki beni duymuyormuş gibi yardım istemeye devam etti. Galiba olaylar ona çok gelmişti ve şoka girmişti. Karnına baktım,elini götürdüğü yere. Sivri demir bir levha saplanmıştı. Böbreğini parçalamış olabilirdi ya da sadece yakınında da olabilirdi. Her ne olursa olsun acilen yardım gerekiyordu. Etrafta hâlâ ambulans yoktu. Bir de Amerikanın başkentinde olacaktık. Nerede kaldı bu lanet ilk yardım ! İlk yardımı ben yapmalıydı. Küçüklüğümde bunlar bana zorla öğretilmişti . İyi ki de öğretilmişti. Öncelikle bildiğim bir şey varsa o da saplanmış metal levhanın hareket ettirilmemesi gerektiğiydi. Eğer hareket ederse çevresindeki iç organlara zarar verebilirdi ve suan bulunduğu yer çok kritikti. Lanet olsun yanımda hiç bir malzeme de yoktu. Tek yapabilceğim ... O sırada yerde yatan kız gözlerini bana çevirmiş sanki korkunç bir şey görmüş gibi bakıyordu. Anlamsızca kala kaldım. Sonunda fark edebildim o bana değil ellerime hatta ellerimdeki kana bakıyordu. Kendi kanı olduğunun farkında mıydı acaba ? Ya da yaralandığının ve karnının kanadığının ? Cidden durum karmaşık bir hal almaya başlamıştı.Acaba Klaus burda olsa ne yapardı... Damarlarımda kanın hızlandığını ve ısındığını hissetmeye başladım . Koluma bakınca damarların belirginleştiğini görebiliyordum hatta hareket edebildiğini. Sakinliğimi korumam gerekiyordu yoksa bu durum benim için de ciddiye dönüşebilirdi. Şuanda yapabilceğim bir şey yoktu en azından aklıma gelmiyordu. Böyle devam etmemeliydi. Kanımın ilk çoştuğu zaman Klaus ordaydı ve beni sakinleştirebilmişti ama suan kimse yoktu. Eğer etrafınmda beni sakinleştirebilcek biri yokken bu durum ile karşı karşıya gelirsem diye meditasyon yapmayı öğretmişti. Bu sağda solda öğretilen sahte meditasyon değildi. Gerçek meditasyondu. Kuruluşun kaynakları sayesinde gerçek meditasyonu öğrenebilmiştim. Hemen meditasyona başladım. Burdaki amaç zihni gerçek dünyadan ayırıp daha derinlere inmektir. Bu sayede herhangi bir dış etmen benim düşünmeme engel olamazdı. Kalp atışlarımı dinlemeye başladım. Damarların atışını .. 17,18,19,20,21 ...Evet şuan dış dünyadan somutlanmıştım. Sakin kafayla düşünebilirdim. O kızı ambulans gelene kadar dayanamazdı. Kanaması fazlaydı. Aklıma geldi. Neden bu kızı bu kadar aklıma takmıştım ki. O da etraftaki diğer yaralılar gibiydi.Neden buna yardım etmek için bu kadar zorluyordum ki kendimi ? Belki de başkalarına yardım edebilirdim ve onları kurtarabilirdim. Aklım yine karışmaya başladı. 2. aşamaya geçmem gerekti. Bu aşamada zihnin mantıksal bölümü ile duygusal bölümünü ayırıp tartışma ile sonuca varabilirdim.Diyaframdan derin derin nefes almaya başladım. Sonunda iki farklı ses vardı kafamda.Aynı beyin 2 farklı düşünce...
Mantık:Uzaklaş oradan onun için yapacak bir şey kalmadı , daha nice hayatlar kurtarabilirsin
Duygu: Saçmalamayı kes önünde duruyor ve sana bakışını gördün . Korkmuştu ama sanki sana güveniyordu. Cidden onu yüz üstü bırakabilcek misin ?
Mantık : Cidden neredeyse ölü biri için bunları neden düşünüyorsun ki ? Kalk ve diğer seslere yönel. Zamanını burada harcama.
Duygu: Burada olman sence tesadüf mü ? Sabah o saatte kalkman , yürüyüse çıkmak istemen,onla çarpışman ve şimdi ise ilk onu görmen. Bunlar basit bir tesadüf değil bunlar kader.
Mantık : Kader diye bir şey yoktur sadece şans eseri bunla...
Burnum kanamaya başlamıştı. Meditasyonun bu seviyesinde henüz yeterince iyi değildim. Ve burnumun kanaması sınırıma ulaştığımın göstergesiydi. Meditasyondan çıkmıştım. Lanet olsun neden hâlâ ambulans yok ?! Elim ile burnumdaki kanı sildim. Elimdeki kana baktım. Benim kanım. Acaba ? Hayır çok tehlikeliydi. Kanım normal bir insan kanından çok farklıydı. Zaten bunun için secilip eğitim görmüştüm. Kanımda bilinmeyen bir bileşim vardı. Her ay düzenli olarak benden kan alırlardı. Hem de 10 yaşımdan beri. Kanımdaki bu bileşim sayesinde vücuttaki dokular normal bir insandan daha hızlı yaklaşık 4-5 kat daha hızlı. Peki eğer kanımı ona verirsem ? Acaba işe yarar mıydı ? Acaba vücutu bunu kabul eder miydi ? Ama küçük bir sorun vardı: Etrafta bir şırınga yoktu. Vücuduna nasıl kanımı aktarabilirdim ki ? Daha işe yarayacağını bile bilmiyordum. Acaba vampir dizi-filmlerindeki gibi ağzına döksem kanımı ... Hayır çok saçma böyle bir şey yapmam büyükleri kızdırırdı hem. Sonunda siren seslerini duyulmaya başlanmıştı. Sonunda !! Elim ile kanını durdurmak için baskı uygulamaya devam ederken sağlı görevlileri yanımıza geldi. Hemen orada bi' kaç müdahale yaptılar ardından ambulansa aldılar. Ben ise kalkıp yürüdüm. Sadece yürüdüm. Elime buluşmış olan onun kanını , neredeyse meditasyon yüzünden bayılacağımı, ve neredeyse tamamen bir gizem olan kanımı ona vereceğimi göz ardı ederek. Bu gün ise sadece bir tecrübe olarak kalacaktı benim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Apocalypse
FantasyBasit gibi görünen dövmelerin gizemini öğreneceksiniz. Ve geçmişini hatırlamayan bir gençin yaşamı