Bölüm 2.

449 58 28
                                    

"Hey sen, buraya gel." Bruce ona seslenen adamla elindeki işi, binlerce gazoz kapağı arasından hatalı üretimleri ayıklıyordu, bıraktı ve patronunun yanına gitti. "Tamirde iyi olduğunu duydum, bu kol arızalanmış. Yapabilir misin?"

Banner dili o kadar iyi bilmediği için az konuşuyordu. Başını olumlu anlamda salladı ve etrafına elektriksel ışınlar yayan aleti yalıtkan eldiveniyle tuttu. Temkinli bir 3şekilde aleti açtı ve içineeki sorunu belirlemeye çalıştı, kabloların bir kısmının dışındaki koruyucu plastil zedelenmişti ve bakır teller metale temas ettikçe işlevsiz kalıyordu. Diğerleri bunu görememişti çünkü zedeli kısımlar ters yöne dönük ve üstü kapalıydı. Dokunmak cesaret istiyordu.

Bruce kabloları yalıtkan bantla sardı ve kumabda kapağını kapatıp düğmesine bastı. Patron gururla çalışanına bakıyordu. "Burada çalışmak için fazla iyisin." Bruce gülümsedi. Öyleydi.

❇❇❇

Alnındaki teri sildi ve saate baktı. 20.45. Ellerini dizlerine koyarak soluklandı. Yaklaşık iki saattir koşuyordu, kalp atışları hızlanmıştı ve acil bir durumda bu olmamalıydı. Kilometrelerce koşmasının sebebi buydu, kendini hazırlamaya çalışıyordu.

Eve döndüğünde ilk işi su içmek lldu. Nefesi hala düzene girmemişti, bacak kasları acı içerisindeydi. Düzenli koşmuyordu, dolayısıyla koştuğunda, özellikle de bu kadar uzun süre, soluklanmak uzun sürüyordu.

Şişenin içindeki su bittiğinde şişeyi ve başını yavaşça indirdi. Çekmecenin içinden ucu görünen silah ışığı yansıtıyordu. Bruce duraksadı. Ormanın ortasında ıssız bir yerde oturuyordu. Sesini kimse duymazdı, kimsenin uğramaya tenezzül etmediği bir yerdi. Tanrının bile unuttuğu eski araba ve metallerle dolu hurdalığının oldukça yakınında oturuyordu. Kemiklerini bile bulamazlardı.

O, topluma zararlıydı. Kontrol altına alınamıyordu. Durdurulamıyordu. Kurtuluş yoktu.

Daha fazla düşünmek gereksizdi. Silahı alıp sırt çantasına koydu. Evden çıktı ve yürümeye başladı. Hemen hemen yirmi metre sonra ormanın sınırını belirleyen tellere ulaşmıştı. Yanındaki aletlerle tellerde ufak bir boşluk oluşturdu ve uzun duvarlarla kaplı hurdalığa ulaştı. Dikkatle içeri girdi ve arabaların arkasında bir yere yerleşti. Çantasını yere koyup içindeki parlak silahı aldı. Soğukkanlı olmaya çalışarak, aslında titriyordu, silahın ucunu ağzına yerleştirdi. Gözlerini sımsıkı yumup tetiği çekti. Kurşun aldığı enerjiyle önüne çıkan dokuları parçalarken Bruce yere düştü. Bilincini kaybetti.

olaysız gün sayısı: 7

Durmuş kalp atışları hızlanırkrn derisi yeşermişti yerdeki adamın. Boyutları büyümüş, gözleri açılmıştı. Sinirle doğruldu ve ağzındaki kurşunu tükürdü. Etrafına baktı, çukur gibi bir yerdeydi. Arabaların üzerine çıktı ama o çıkarken hurda arabalar, ufak oyuncaklar gibi, büyük bir sesle üzerine dökülmeye başladılar. Bu kasaba halkını ayağa kaldırmıştı, normalde gözleri önünde biri katledilse dönüp bakmayacak bu bencil ve nankör insanlar gürültüye dikkat kesilmişlerdi.

Bruce uyandığında, hurdalıkta bir yerdeydi. Olmamıştı.

İnsan sesleri geliyordu. Onu arıyor olmalıydılar.

Bunu tahmin etmişti aslında, ölmemiş ve deşifre olmuştu. Askeriyenin oraya çullanması an meselesiydi. Kaçacak çok az vakti vardı. Neyse ki diğer adam çok uzağa gidememişti, çantası hala yanındaydı. Üzerini giydi, daha önce tüm eşyalarını içine doldurmuş olduğu çantasını sırtına taktı ve daha önce planladığı gizli yolları takip ederek kasabayı terk etti.


İnziva || Bruce Banner // kısa hikaye.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin