"Junjin-shi, son kısmı tekrar alalım."
Sesleri kontrol adam söylediğinde Kyungsoo heyecanla kasılıyordu. Çok uzun zamandır bir şarkı kaydetmemişti ve ilkinde de kendisinden bir yıl sonra çıkış yapan SHİNHWA'nın karizmatik üyesi ile birlikteydi. Şarkısında ona eşlik etmeyi kabul ettiğine hala inanamıyordu düşen kariyerine rağmen. Ayrıca eşofman ile geldiği de düşünülürse daha fazla rezil olamazdı herhalde.
Kayıt bitmek üzereyken onun yaptığı her bir hareketi dikkatle izliyordu. Üç yıl içinde idollüğe dair birçok şeyi unutmuştu buna şarkı söylemek de dahil, henüz kendi kısmı kaydedilmeye başlanmamıştı ve sesinin iyi çıkıp çıkmayacağından bile emin değildi. Başını eğerek saçlarını karıştırdı. Gerginliği bir sonraki boyuta geçmek üzereydi.
Tam da o sırada yanına oturan kişiyle koltuğun sarsıldığını hissetti. Kim olduğuna bakmak istemiyordu çünkü yeterince yerin dibine geçecekti birazdan, biriyle karşılaşmak tercihleri arasında değildi. Fakat koluna dokunan bir el ile bakışları üstüne çekilmeye zorlandı. Onunkinden büyük ve kuvvetli olduğundan başka seçeneği yoktu.
"Ne oldu?"
Kabaydı, karşındakine ne cevap vereceğini bilemeden konuşmuştu.
"Sakin ol. Bu kadar gerilmene gerek olmadığını biliyorsun."
Yine de diğeri onu anlıyordu, yanındaydı ve hiç bırakmayacaktı. En azından öyle demişti. Kim Jongin'e güvenmek konusunda hala derin şüpheleri vardı elbette. Onun riyakarlığı ve umursamazlığı Kyungsoo'yu derin tereddütlere sokuyordu. Ancak bir şekilde ona kapılıyordu da. Dediklerine uymak her zaman en doğru şeymiş gibi davranıyordu çünkü.
"Biliyorum ama-"
Aniden kayıt stüdyosundan çıkan kişiyle ayağa kalktılar. İkisi de hafifçe önünde eğildi ve Jongin kendi boylarındaki adamın elini sıktı. Ondan yaşça büyüktü hem de baya. Lakin Junjin'in de ona saygısı vardı. Genç bir idol olarak kendi izlerinden gitmesi takdire şayandı doğrusu.
"Sizinle tekrar karşılaşmak güzel Kai-shi. Ve burada kimleri görüyorum? Yüce Do Kyungsoo değil mi bu?"
"Hyung yapma!"
Utanarak gülümsedi ona. Sahne arkalarında ona en çok sahip çıkan SHİNHWA olmuştu. Solo artist olmak zor zanaattı. Her şeyin altından kendi başınıza kalkmak, her türlü zevke tek başınıza hitap etmek zorundaydınız. O zamanlar bu grup ise bir sürü sorunla uğraşmasına rağmen müziklerini en güzel şekilde halka sunuyordu. Tabi bu sırada da eğlenmeye devam ediyorlardı. Kyungsoo'yu aslında ilk gören Hyesung olmuştu ancak sonrasında hepsiyle yakınlaşmıştı.
Çocuklar sanki kendi gruplarının bir parçası gibi davranmaya başlamıştı küçüklerine. Junjin şimdi o korkan ufaklığın böylesine güçlü yetişkin bir adam haline gelmesine şaşırıyor ama aynı zamanda takdir ediyordu. Gözlerinin önünde büyümüş gibi hissetmekten kendini alamamıştı.
"Şimdi de mütevazılık mı yapacaksın? Geri dönüşün duyulduğunda çıkış parçan bir numaraya yerleşti tüm listelerde. Yirmi yıl sonra tekrar all-kill yaptın. Seni bücür nasıl başarıyorsun bunu?"
Koluna acıtmadan vurdu onun. Dilini tutamayan bir abiye sahip olmak onu kızdırmasına kızdırıyordu ama hoşuna gitmediğini söyleyemezdi.
"Abartma hyung, bir de ödül alayım istersen? Kore halkını bilirsin, üç gün sonra adımı bile hatırlamazlar."
"Tanrım! O zaman niye şarkı kaydettim ben? Büyük bir hit olacağını düşünmüştüm."
İkisi aralarındaki sıcak muhabbeti sürdürürken Jongin kenarda dışlanmış bir şekilde izliyordu onları. Birinci jenerasyondan değildi, konuştuklarını az-çok anlayabiliyor, anılarından hiçbirini bilmiyordu. Baştaki konuşmalarına katılmaya çalışmış ama itilmiş gibi hissetmişti. Uzun zamandır yakın olan iki insanın arasına girmek her zaman yabancı yapardı üçüncüyü.
Sessizce koltuğa tekrar oturup dudak büzdü. Nefret ediyordu işte. Kyungsoo'nun herkesle anlaşmasından, herkese gülmesinden, herkesin onu sevmesinden. Kendisi onu buraya getirmişti. Kendisi onu iyi etmişti. Kendisi onu ikna etmişti. Kendisi onu bulmuştu. Peki, bunca zaman neredelerdi?
Neden o dönünce kıymete binmişti?
Neden daha öncesinde onu arayıp bulmamışlardı madem çok değerliyse?
Oturduğu yerde küp üstüne küp biniyordu. Sağ bacağını sallayıp dudağının içini ısırmaya başladı. Yoksa sinirden kahkaha atacak ve yıkıp geçecekti. Onun en inatçı hallerine katlanmışken şimdi herkesin en iyi, en sakin hallerini görmesi gerçekten haksızlıktı. Bir süre daha onların konuşmasını dinledikten sonra sıranın hiçbir zaman kendine gelmeyeceğini anlayarak terk etti odayı.
Belki de bazı şeyleri belli edemiyordu.
***
Odasında oturup önündeki evrakları kontrol ederken kapısının çalınmadan birisinin girdiğini duymuştu. Tam küfür etmek için ağzını açarken üstünde siyah bir tişört ve kot pantolonla odaya giren bembeyaz tenli çocuğu gördü. Aklından bir an onun vampir olabileceği geçmişti ama bunu fark etmek için geç kalmış olabileceklerini düşünüp boş verdi.
Aniden ona doğru uzatılan parmakla sanki itilmiş gibi sırtı yaslandı sandalyesine. Kızgın olduğu fazlasıyla belliydi. Bakışları donuk olduğu kadar yüz ifadesi kendisini döveceğini haber veriyordu. Kaçmak için etrafa bakındı yalnızca gözlerini oynatarak. Hiçbir çıkış yolu yoktu ne yazık ki.
"Sen! Her şeyi üstüme yıkıp nasıl kaybolabilirsin?"
Suçunu duymasıyla alayla kaşlarını kaldırıp gözlerini kırpıştırdı. Ağzı hafifçe açılmış ve gözleri kısılmıştı. Ayağa kalkıp az önceki korkak halini arkasında bıraktı.
"Pardon? Her şeyinle ben ilgilenirken ne demek oluyor bu?" Masanın etrafını dolanıp tam önüne geçti. Boyu ondan uzun olduğu için kafasını kaldırmasına neden olmuştu, bu da yüzünde sinsi bir gülümseme yarattı. Eğlenmeye başlıyordu.
"Bütün yapacağım düetler sırasında kaçtın. Bir kere bile dinlemedin. Benim için düzenlenen akşam yemeğinin yarısına kadar bile kalamadın. İşin varmış. Peh! Sıkıldığını itiraf etsene. Sanırım emeline ulaştığın için benden sıkıldın. Öyle mi Kai-shi? Yoksa sizi sıkıyor muyum?"
Son cümlesiyle girdi dibine kadar Kyungsoo. Onu çok sinirlendirmişti. Jongin'in kendisine değer verdiğini sanıyordu, onun farklı olduğunu düşünmüştü. Sonuçta onu buralara kadar getiren oydu. Herkes tarafından unutulmuşken onun tarafından bulunmuştu. Peki, neden şimdi her şey tam tersine dönmüş gibi davranıyordu?
Kızgınlığına üzüntüsü eklenirken diğerinin yüzü dümdüz olmuştu. Söylediklerinde haklılık payı olduğunu biliyordu ancak inkar etmesini beklemişti en azından, bunu bile yapmayacaktı demek ki. Dürüstmüş diye düşündü Kyungsoo. Yalan söylemek istememesi de doğru bir karardı.
"Seni boşladığımı mı düşünüyorsun her saniye aklımdayken? Kyungsoo-shi, neden orada bulunmadığımı merak ediyorsanız size söyleyeceğim. Düetlerin ilkinde yanınızdaydım ama sizi başkalarıyla daha fazla görmek istemedim. Etkinlikte şarkıcılar yetmezmiş gibi oyuncular da vardı. Herkes etrafınızda size pervane olurken tek başıma ne kadar da güzel parıldadığınızı ve bunu herkesin gördüğünü düşündüm. Ki haberiniz olsun, sik gibi hissettiriyor. Bu yüzden de erken ayrıldım. Başka bir sorunuz var mı?"
"Beni öpmek için ne kadar zamandır bekliyorsun?"
"Çok, çok uzun zamandır."
"Boşuna beklemişsin."
-Azra
EHU
E
H
U
Bu hikayede bütün hislerimi dökebiliyorum sonunda, hep hayal ettiğim KaiSoo sahnelerini yazıyorum nedense üç senedir KaiSoo day hikayeleri beni kurtarıyor gibi... Her şeyi bekleyin bu hikayeden he ne yazacağım belli olmaz jsncskjn
Bu hikaye Kim_Nini kişisine aittir, hep kalacak kişiye.