"Ne arıyorsun burada?"
"Bildiğini sanıyordum." Karşısında mırıldanıyordu Jongin. Hem kendinden büyük hem de tecrübeli birinin önünde durduğunda sanki otuz yıl boyunca yaşamış olması yok sayılıyordu. Ayrıca onu bir sapık gibi araştırmış, habersizce evine gelmişti. Gerçi pek de habersiz sayılmazdı, sonuçta beklediğini belli etmişti.
"Bilmiyorum. Yalnızca beni aradığını söylediler."
Şaşkınlıkla ağzı açılıp gözleri büyüdü. "Kim söyledi?"
Düşünürmüş gibi yaptı Kyungsoo. Elini çenesinin altına koyup odada bir şey arıyormuş gibi bakındı. Sonra parmağını şaklatıp çenesini hafifçe eğdi ve gözlüğünün ardından baktı ona.
"Bilmem? Belki eski şirketim, arkadaşlarım, akrabalarım ya da eski komşularım arayıp Kai seni soruyor demiş olabilir, hm ne dersin?"
Daha da yerine sinip kamburunu belirgin hale getirdi Jongin. Gerçekten niyeti hiçbir zaman kötü olmamıştı ancak neden yanlış anlaşıldığını da görebiliyordu. Biri de sapık gibi onu arasa muhtemelen çıldırırdı. Ki esmer olan da pek normal biri değildi. On yıldır kariyerini sürdüren ünlü bir idoldü. Diliyle dudaklarını ıslatıp kemirmeye başladı.
"Açıklama yapmayacak mısın?" Sabırsız ses ulaştı kulaklarına.
"Yirminci yıl dönümü geliyor çıkışının. Düşündüm ki belki beraber bir şe-"
"Ne?" Ayağa kalktı birden. Duyduklarına inanamıyordu, bu çocuk ciddi miydi? "Hayır. Ben müziği bırakalı üç yıl oldu. Tekrar geri dönmeyeceğim."
"Hayranların ve senin için hyung."
"Senin hyungun değilim ve hiçbir şey bilmiyorsun Kai. Beni yalnız bırak."
Çıkması için kapıya gidip açtı ve eliyle işaret etti gitmesini. Ancak bilmediği bir şey vardı ki o da Kim Jongin'in kesinlikle inatçı olduğuydu. Sol kolunu koltuğun arkasına doğru atıp sağ bacağını da diğer bacağının üstüne attı. Evi iyice süzüp ıslık tutturmaya başladı ardından. Birkaç dakikanın geçip gittiğini fark edince kocaman gülümsemesini çevirdi küçük adama.
"Kapıyı kapa, evin soğuyacak hyung."
Ufak çaplı bir sinir krizi geçiren Kyungsoo, kapıyı bütün mahalleyi inletecek şekilde çarptı ve az önce oturduğu koltuğa tekrar oturdu. Bedeni sinirle titriyor, gerginlikle sağ ayağını sallayıp duruyordu. Hiçbir şeyden haberi olmayan bir çocuğun gelip de ona ahkam kesmesini dinlemek istemiyordu. Yeterince zor bir karar vermişti zamanında ve bundan vazgeçmek istemiyordu. Yoksa kendisi de gayet iyi biliyordu yirminci çıkış yılının geldiğini. Şirketi her ay arayıp bir şeyler yapmaya ikna etmeye çalışıyordu zaten.
Saf biriyle mi konuştuğunu sanıyordu Kai? Sektörde ondan yedi yıl daha fazla bulunmuş biri olarak, üstüne üstlük ondan beş yaş büyük bir olarak azıcık da olsa saygı göstermesi gerekmez miydi?
Zaten evine bir anda dalması sorun değilmiş gibi?
"Şimdi beni dinleyecek misin?"
Duruşunu düzeltip öne doğru eğildi, bacaklarını açmış ve dirseklerini onlara dayamıştı. Saniyeler içinde olan değişimi ruh halini de etkilemişti aynı zamanda. Ciddi ve kararlı bir hal almıştı. Boşuna buralara kadar gelmemişti sonuçta.
"Evet, başka çarem var mı? Kovuyorum gitmiyorsun da."
"Senin için geldim. Asla gitmem."
Gözlerinin içine bakıp öyle içten söylemişti ki bir ürperti geçmişti Kyungsoo'nun bedeninden. Düşündüğü kadar çocuk değildi belki de.