*Okumaya başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz 🖤
*Bölüm şarkısı: Chirtina Perri- A Thousand Years 🖤
*Mutlimedia: Seray Lâl Kalfe
*Bir de baştan bir uyarı, bu hikayedeki başrol oyuncular soğuk kanlıdır. Öğk ıyk klişe mlişe demeyin, SONSUZ'dan az çok bilen bilir, elimden geldiğince klişe değil, özgün olurum. Umarım güzel başlangıçları beraberinde getirir. :)
24 kadar kocaman öpücüklerle...⚜️
Kar taneleri yavaş yavaş, birbirine temas etmemeye özen göstererek yere doğru süzülüyordu. Simsiyah gecenin ardından gündüze bırakacağı bembeyaz bir günün habercisiydi bu durum. Ocak ayını çok sevmemin nedenlerinden birisi de buydu sanırım. Bembeyaz, tüm temizliği ve asaletiyle ortaya hazırladığı görüntüyü, insanı kendi büyüsüne kapayarak, içerisinden çıkmak isteyemeyeceği bir dünya oluştururdu kışları, Bursa.
Ne beyaz, benim için sadece saflık, kötülüklerden arınma durumuydu ne de siyah, tüm kötülüklere ev sahipliği yapacak kadar doyumsuz. Bu iki ana renk, bana göre dünyanın temelinden gelen, acı tatlı her durumu görmüş olan harmanlanmaydı. İnsanlar bencilce, kafalarına göre yorumlamıştı onları.
Kışın anlamı da düpedüz insanın kendisini hissetmesiydi. Geçmişinde sonbaharı yaşayıp, yapraklarını hüzünle dökerken, geleceğinde yemyeşil bir hayat arzuluyordu.
Karın süzülüşüne odakladığım bakışlarımı pencereden güçlükle çekebildim. Kolumu yasladığım mermer, dışarının soğuğunu yansıttığı için, kolumun mermere temas eden kısmı ziyadesiyle üşümüştü. Pencerenin kenarında duran ve muhtemelen ihmalkarlığımdan ötürü içmeyi unuttuğum kahve fincanına takıldı bakışlarım. Fazlasıyla soğumuştu. Umursamadım.
Önce kolumun üşüyen kısmını refleks olarak sıvazladım. Parmak uçlarımda hissettiğim soğukluk, tenimin altında dalgalanan bir ürpertiyi beraberinde getirdi. Kendime dokunduğumda, sürekli böyle oluyordu. Kendi kendime temas hâlinde bulunsam dahi, kasılmadan edemiyordum.
Ben, Seray Lâl Kalfe. Çocukluğunu yaşayamayan, doğar doğmaz kadın olmak zorunda kalan bir genç kızdım. 21 yaşımda, güzel sanatlar okuyan birisiyim. Fazla sohbet etmediğimi, soğuk olduğumu söylüyorlardı genelde; fakat ben öyle düşünmüyordum, gereksiz sohbetlere girmek yorucu oluyordu. Bu düşüncemden dolayı bana Lâl isminin tam uyduğunu söylerlerdi ama yine de Seray olarak hitap ederlerdi. Ne ironi ama(!)
"Seray, saat 04:30 ve sen yine ayaktasın. Yine mi uyuyamadın?" Nilay'ın sesi kulaklarıma ulaştığında dalgın olduğum için hazırlıksız yakalanmıştım ve açıkçası bu beni bir kez daha ürpertmişti.
Kendime gelmek istercesine başımı iki yana salladım ve olağanüstü bir üşengeçlikle bakışlarımı Nilay'ın yüzüne odakladım. Nilay ile tanışalı üç yıl oluyordu. Ben öğrenci olmama rağmen, evini hiç şüphe etmeden açmıştı bana. Kendisi bir butikte tasarımcıydı ve işini çok severek yapıyordu, her insanın olması gerektiği gibi işte. Bana karşı kıskanılası bir anaçlığı göz önündeydi. Bu, bana kendimi özel hissettiriyordu.
Sokak lambasının ışığı, loş bir şekilde odanın içinde sızarken, bu güzelliği Nilay'ın yaptığı hamle bozdu. Odadaki beyaz ışığın hakimiyeti gözlerimi kamaştırıyordu ve bu gerçekten göz yorucuydu. Bu duruma karşın yüzümü buruşturdum ve elimi ışığın gelmesini engellemek için gözlerime doğru siper ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARİA | VECD
FantasyKüçük bir kız çocuğunun elinden hayallerinin alınmasının hikayesi... Ruhun, dünyevi gerçeklikten kurtulduğu; kendinden geçme ve coşkunluk haline şahitlik etmek isteyen tüm okurlara ithafen. 🔱MAVERA🔱