Acı.
Hissediyordum.Varlığımın her bir zerresi bunu tadıyordu.Omuzumdan başlayıp bütün vücuduma doğru yayılan bu acının bir tarifi olamazdı.
Alnımda boncuk boncuk biriken teri elimin tersi ile silip gözlerimi yola çevirdim. Eve dönüyorduk ve bu hoşuma gitmişti.
"Hayır henüz iyileşmedi."
E yanımda birisi ile konuşuyor arada kaygılı gözlerle bana bakıyordu belki de ben öyle umuyordum çünkü bakışları hep aynıydı.
"Daha kendini iyileştirebilecek kadar büyü bilmiyor."
Sıkıntılı çıkan sesi bu durumdan hoşlanmadığını belli ediyordu.
"Öyle bir dünya yok kendi kendine iyileşecek."
Telefon görüşmesi sonlandığında başımı cama yasladım.Dağ evine giren yolda sarsıntı ile ilerleyen araba alnımı cama vurmama sebep olsa da başımı oradan çekecek kadar dahi gücüm yoktu.
Ev görüş alanıma girdiğin de buraya ilk geldiğim günü hatırladım.Ev hala aynıydı peki ya biz ?
Araba evin önünde durduğunda E cipten inip arabanın önünden doğru dolandı.Camdan doğru izlediğim bedeni her zamanki kadar kusursuz geliyordu gözüme. Bu belki de benim görmek istediğimdi fakat bu adamın sahiden gerçek üstü bir tavrı ve duruşu vardı.
Kapım açıldığın da içeri dolan soğuk ile düşüncelerim dört bir yana uçuştu.
"İyi misin?"
Ensemde biriken bir ağrı topu dudağımı ısırmama neden olsada kafamı salladım.
"İyiyim sadece yürüyebileceğimi sanmıyorum eğer Edis'e söylersen o beni taşır. "
Bana tuhaf bir bakış atıp üzerime eğildiğinde emniyet kemerimi çözdü fakat geri çekilmedi.
"Benim aptal kızım sence seni o ite taşıtır mıyım ?"
Nefesinin soğukluğu yüzüme vurarken dudaklarına bakmamak için büyük bir dirayet gösterip bakışlarımı gözlerinde tuttum.
"Sadece başına bela olmak istemiyorum."
Sesim fazla güçsüz çıkıyordu ve bu benim elimde değildi. E beni kollarının arasına aldığında başım omzuna düştü ve saçlarım siyah kazağında dağıldı.
"Onu olalı çok oldu."
Ona cevap vermek yerine kokusuna sığındım.Soğuk kokuyordu ve tuhaf bir koku daha.Fakat buna henüz bir cevabım yoktu.
"Parfümün güzel kokuyor. "
Bu sefer cevap vermeme sırası ondaydı galiba.
"Arka cebimde anahtar var versene."
Elim arka cebine gittiğin de büyük bir dikkatle anahtarı almak için uğraştım .
"Burada yok düştü galiba."
E kapıyı açtığın da ağzım şaşkınlıkla açıldı.
"Beni kandırdın."
Beni hiç umursamadan salona doğru giderken ona atabileceğim en ölümcül bakışları atmaktan geri durmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMHERİ
FantasyBir kehanet ve bir kara büyü. Birinin yaşaması için diğerinin ölmesi gerek. Kanlı bir savaş ,şiddetli bir tutku . Sentiro cu diemo. (Karanlıkta parlayan yıldızlar karanlığa aittir. )