HATA

77 8 3
                                    

İnsanlar ölmek için yaşar. Bu yüzden doğarlar, bu yüzden büyürler. Çabalarlar, güzel bir hayat kurarlar. Bunların hepsinin yok olacağını bile bile. Kendilerinin yok olacağını bile bile...

Odama çıktım. Yatağımı düzelttim. Lanet olsun. Burada hayatım boyunca kalamazdım. Ben buna hazır değildim. Daha anneme ihtiyacım vardı.

Duş almak için can atıyordum. Kusura bakmayın ama bok gibi kokuyorum. Üzerimi çıkardım. Umarım yine Sam odamı işgal etmezdi.

Yarım saat sonra banyodan çıktım. Yani saat bunu gösteriyordu. Öğlen olmuştu bile. Altıma buz mavisi bir şotr üstüme de beyaz bir tişört giydim. Odada kalmayı hiç bir zaman sevmezdim. Gezmek, dolaşmak her zaman daha iyiydi. Yatağımın kenarına oturdum. Komidinin üstündeki fotoğrafı elime aldım. Annem ben babam ve Tommy. Mutlu aile tablosu. O tablo dağıldığından beri hiç bir şey iyi gitmiyordu. Kafamı salladım. Gözleri kırpıştırdım. Ayağa kalktım sonra odadan çıkıp bahçeye doğru yürüdüm.

Etraf yemyeşildi. Bu güzelliğe dalmış yürürken omuzumdaki bir el beni titretti. Hızlıca arkama döndüğümde donup kaldım. Paul. Eski sevgilim karşımda duruyordu. Yaklaşık yedi ay kadar çıkmıştık. Cidden ona deli gibi aşık olmuştum. Baloda onu sarı çiyanla gördüm. O zamandan beri ayrıyız. Ve artık yokluğu canımı yakmıyor. Çünkü alıştım. Başlarda çok üzülmüştüm. Ve sonra dedim ki kendine gel. ''Hey, yaşıyorsun Rob!'' bana sarıldı. ''Sana bir şey oldu sanmıştım.'' onu ittim. ''Çok mu umrundaydım?'' Yeaah! Onu kapak etmiştim. Ama fazla uzun sürmedi. ''Evet, her zamankinden fazla'' dedi. Gözlerine dalıp gitmemek için kendimi zor tutuyordum. Yoksa beni öpmesine bile razı olabilirdim. ''Güzel'' dedim ve ilerledim.

Bir iki adım sonra kolumu tutup çevirdi beni. Kolumu kurtarmaya çalıştım fakat olmadı. Umduğumdan daha güçlüydü. Göz göze geldik ''Bir hata yaptım. Farkındayım. Geç oldu. Ama dayanamadım. Gitmene dayanamadım. Boşlukta hissettim. Mesaj atmaya, aramaya cesaret edemedim. Ama bu olay sonrası. Korktum. Seni kaybetmekten çok korktum.'' Soğuk kanlılığımı korumam gerekirdi. Yokluğunda ağlayarak tanrıya yalvardığım anlar aklıma geldiğinde gözlerimin dolduğunu hissettim. Gözlerimi kırpıştırdım ''Bitti mi?'' dedim. Onun da gözleri dolmuş bana bakıyordu. ''Bitti'' Kafamı salladım. Arkama dönüp yürümeye başladım. Rüzgarında yardımıyla gözümden bir damla yaş aktı.

Kumsala doğru ilerledim. Bir grup voleybol oynuyordu. Onlar nasıl alışmıştı hemen buraya? Tek zorlanan ben miydim? Kalçamın olduğu yere sertçe bir şey isabet etti. Yere baktığımda bir top gördüm. Kafamı kaldırdığımda ise bana doğru ilerleyen bir taş gördüm. Kasları olağanüstü muhteşemdi. Sapsarı saçları dağınıktı ve masmavi gözleri vardı. Elini saçlarının arasında gezdirip yüzünü buruşturdu. ''Özür di..'' sözünü tamamlayamadan topu elime aldım ve ona doğru fırlattım. Hızlı ve çevik bir hareketle topu kendisine gelmeden yakaladı. Şaşkınlığımı gizlemeye çalıştım. ''Özür dilerim demek istemiştim acıdı mı?'' kendine gel Robyn, kendine gel! ''Acıdıysa öpebilirim'' diyerek yüzüne bencil bir gülümseme yayıldı. Aman tanrım kalçamı öpmekten bahsediyordu. Hoşuma gidermiydi orası tartışılırdı. Sonunda ağzımdan bir kaç kelime döküldü. ''Hayır, ben iyiyim'' göz kırptı. Arkasına dönüp arkadaşlarına iki elini birleştirerek mola diye bağırdı.

Saçları gözlerinin önüne düşmüştü. Onları geriye doğru savurdu. Ona salak bir şekilde gülümseyip şezlonglardan birine oturdum. O da gülümseyip yanıma oturdu. ''Ben James. İki yıl önce geldim. Yine aynı sorunlardan dolayı.'' aynı kaderdeydik. Bu bile güzeldi. ''Ben Robyn. Rob'da diyebilirsin. Ben yenilerdenim.'' Batan güneşe bakıp yüzünü buruşturduktan sonra bana baktı. ''Neden burada olduğumuz gerçeğini bilmiyorsun değil mi?'' virüs salgını yüzünden burada olduğumuzu söyledim. Güldü. kafasını salladı gözlerime baktı ''Dudaklarının harika olduğunu biliyor musun Rob?'' gözlerimi devirdim. ''Buraya geldiğimden beri evet.'' Kıkırdadı. Sonra ben de gülmeye başladım. Bir iki dakika kadar güldük nedensiz. Sonra ansızın durdu ve yüzüme baktı. Fark edince ben de yüzüne baktım. Yavaşça yaklaştırdı yüzünü. Ben de sessiz kalmıştım. Öpecek miydi. Gözlerini kapattı ve öpmeye hazırlandı. Bunu bir çok kıza yaptığından emindim. Kendime gelip yüzüne bir tane tokat indirdim. James neye uğradığını anlayamamıştı. Onu daha önce hiç bir kız reddetmemişti çünkü. Aval aval baktı. Ayağa kalktım ve odamın olduğu binaya doğru yürüdüm.

Arkamdan baktığını hissedebiliyordum. Pişman değildim. O beni öpemezdi. Kim oluyordu ki? Kendimi korumuştum sadece. İçimde ise kelebekler uçuyordu. Binanın girişinde Aiden ile karşılaştım. Gözlerimi kaçırdım ve yürümeye devam ettim. ''Robyn!'' durdum ve arkamı döndüm.-Aiden, aman tanrım yine çok tatlııı!- ''Evet?'' kalbim hızla çarpıyordu. Yakınıma geldi ''Olanlar için üzgünüm. Ben.. Ben çok gergindim şu sıralar. Ne yaptığımı bilemiyordum. Özür dilerim'' yüzünde sert bir ifade vardı. ''Önemli değil. Şey..hatta hoşuma bile gitmişti'' bunu söylediğime inanamıyorum.'' Robyn ben ciddiyim. Sen benden küçüksün. Ayrıca senin eğitmenin olacağım. Böyle bir şey asla olmayacak. Kendi yaşıtlarında birini bul'' gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum. Kendimi kullanılmış ve bir köşeye atılmış sürtükler gibi hissediyordum. Berbat bir duyguydu. Beni resmen tersliyordu. Arkasına bile bakmadan dönüp gitti. Gözden kaybolana dek onu izledim. Hala şoktaydım.

Kendime gelince odama doğru yürüdüm. Sırt üstü kendimi yatağa attım. Tavana baktım. Gözlerim dolmuştu. Ona karşı bir şeyler hissetmeye başlamışken bunların olması canımı çok yakmıştı. Beni resmen terslemişti ya. Aşık olmanın iyi olmadığı konusunda kendimi uyarmıştım oysa ki. Yanağımdan düşen bir damla yaş canımın yandığının belirtisiydi.

Akşam olmuştu bile. Kapı sesiyle irkildim. Yattığım yerden doğrulup kapıyı açtım. James elinde iki kadeh ve bir de şarapla bana bakıp gülümsedi. Salak gülümsemesine yanıt verdim. İçeri girdi ve geniş koltuğa oturdu. -Oturmadı,yayıldı- yanına iliştim. ''Ziyaretini neye borçluyum?'' yüzüne gülümsemesi yayıldı. ''Sabahki tokatına borçlusun. Her neyse kapatalım konuyu. Biraz konuşup, içmek için geldim'' deyip göz kırptı. Doldurduğu bir kadehi bana verdi. Aklıma takılan soruyu sordum. ''Neden burada olduğumuzu söyleyecek misin? Yani akşamüstü söylemiştin demiştin ya.'' Kadehi dudaklarından ayırıp bana baktı. ''Benim anlatmam doğru olur mu bilmiyorum ama anlatmak içimden geliyor.'' İyice meraklanmıştım. Anlatmasını söyledim.''Hepimiz burada bazı nedenler için varız. Bir şey daha var fakat bunu söylemem doğru olmaz'' kaşlarımı çattım ve devam etmesini söyledim. ''Virüsü şehirlerimize onlar salıyor. Bizleri, yani farklıları ayırabilmek için yapıyorlar'' gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Annemi bilerek mi öldürmüşlerdi? Kardeşimi bu yüzden mi benden ayırmışlardı? Cinlerimin tepeme çıktığı andı işte.

Bahçeden bir çığlık sesi yükseldi. James olduğu yerden fırladı. Elimi tuttuğu gibi dışarı sürükledi. Bahçeye çıktığımızda yerde bir kadın cesedi vardı. Kanlar içinde ve yüzü parçalanmıştı. Midem bulanmıştı. James olay yerine koştu ve oradakilerden bilgi almaya başladı. Bir ses adımı söyledi. Sesin geldiği yöne doğru yürüdüm. Karanlıktı, fakat ses bir o kadar tanıdıktı.

Sesin ağacın arkasından geldiğine emindim. Bir el kolumu çekti ve beni uzaklaştırdı. Paul beni duvara yaslamış ve bağırmaya başlamıştı. ''Ortada bir seri katil dolaşıyor! Olay anınındayız ve sen olayın olduğu ormana doğru gidiyorsun! Aptal mısın kızım sen?!'' Aptal mı? Evet. ''Paul kolumu bırak canımı yakıyorsun'' hafifçe geriye çekildi. ''Canını yakmak istememiştim. Özür dilerim'' gözlerini bana dikti. ''Yapmadığın şey mi?'' yüzümde piç gülümsemesi oluşmuştu. Paul bir elini duvara dayayıp bana yaklaştı. Geriye itmeye çalıştım ama her zamankinden daha güçlüydü. Dudaklarıma yapıştı. Geri itsemde işe yaramadı. ''Paul çekil!'' sesimi duymuyordu. Beni kendisine çekti ve tişörtüme yapıştı. ''Paul! Bırak beni yalvarıyorum!'' Elini çekmeye çalışırken tişörtüm yırtıldı. Gözlerim dolmuştu. Kurtulamıyordum. Bir erkeğin tek bir hassas noktası olabilirdi. Ve gerekeni yaptım. Dizimle hassas yerine bir vuruş yaptım. Geriye doğru sendelediğinde durmadım ve kaçtım.

Gözlerimden yaşlar ard arda düşüyordu. Nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Gözlerim yerdeydi. Her yer bulanık görünüyordu. Sertçe bir şeye çarpıp çığlık attım. Bir elin omuzumda olduğunu fark edince kurtulmaya çalıştım. Başımı kaldırdığımda çığlık atmayı kestim. Aiden karşımdaydı. James'da koşup geldi. ''Ne oldu Rob!? Hey Rob cevap ver!'' Aiden bana bağırıyordu. Konuştum''Paul.. Ondan nefret ediyorum. Yemin ederim zorladı. Gücüm yetmedi. Lanet olsun!'' Aiden gözleri fal taşı gibi açıldı. ''James sen başından ayrılma'' dedikten sonra koşarak uzaklaştı. James yanımda kalmıştı. Hata yapmıştım. Büyük bir hata. Karanlık bana daha cazip geldiği için o karanlıktan gelen sese ilerlemiştim belki de. Bilmiyorum. Fakat hata yapmıştım. Sam'e güvenmekle hata yapmıştım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 02, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RobynHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin