Çok iyi hatırlıyorum. Sene bilmem kaç...
Her Çarşamba olduğu gibi sabah okuluma gitmiş derslerime girmiştim. O zamanlar tabi daha eğlenceli gelir dersler bilirsiniz çocukluk heyecanı işte. Daha hiçbir sorumluluk, ağır dersler, hayatın yükü yoktur omuzlarımızda. Sadece ekmek almak, çöp atmak ve 1 + 2'yi bilebilmekten ibrettir hayatımız. Hep öyle olur sanıyorduk. Yanıldık... Hayatımı değiştiren o gün, en büyük pişmanlığım...
Klasik bir okul çıkışıydı yine. Annem her zaman ki yerinde beni bekliyordu;
-Kızımmmm! Bak buradayım gel hadi.
Annemi karalıkta bulmakta zorlansamda gördüğümde kocaman gülümsemem ile sarılmıştım boynuna. Biraz oyalandıktan sonra evin yolunu tutmaya başladık. Yeni evimiz cehennemin dibindeydi taşınalı fazla da olmamıştı ama hala alışmakta güçlük çekiyorduk. Çarşı yolundan gitmeyi düşünmüştük. Ama onun için bir ara yoldan geçmek zorundaydık. Okul çıkışı olduğu için kalabalıktı yol. Çocuklar cıvıl cıvıl her kafadan bir kahkaha çıkıyordu. Ben ise çoktan annemi geçip küçük duvara tırmanmıştım tabiki annemin uyarılarını duymazdan gelerek . Annem bana yetişince yürümeye başladık ben duvardan, o kaldırımdan. Duvarın demirli yerine geldiğimizde ise:
-Kızım in artık bak demirlere takılırsın
Uyarılara kulak asmayıp devam etmek istiyordum kenardan kenardan yürüyebilirdim elbet.
İşte o anda bir polis belirdi karanlıkta epeyce göbeği olan şişko kırmızı yanaklı bir polis amca. Beni sevimlice uyardı oradan inmemi ve annemin sözünü dinlemem gerektiğini vurguladı. O tenha yolun sonuna kadar bizle yürüyebileceğini de teklif etti. Annem teşekkür ettikten sonra yola devam etmeye başladık.
Her şey normal gidiyor sanmıştım. Çarşıya vardığımızda tekrar teşekkürle uğurlamıştık onu.
Ya daben uğurladık sanıyordum...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Umutlarım
غير روائيO küçücük bedenimle bilememiştim bir savaşın başlangıcı olduğunu...İleri ki yaşlarda sahip olunabilecek bir yükü sırtlanmak zorunda kalacağımı...