Yüzüne bakmak istiyordum, yapamadım. Beni tanımasından korktum. Tabiki de tanıyamazdı ama. Ne bileyim işte o an ki ruh halime vermek lazım. Ama artık çok geç; Otobüs yola çıktı ve ışıklar söndü. ''Cam kenarı neden benim değil ki?'' diye saçma sorular soran iç sesimin düzeyini kısıp çantamdan kulaklığımı çıkarttım, bakın abartmıyorum 10 dakika boyunca kulaklığı çözmeye uğraştım! İster istemez ağzımdan "hay sıçayım sülalene" diye bi cümle çıktı, saniyesinde üstümdeki bi çift gözü ve kokulu soğuk nefesli birini farkettim. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Normaldi. Yani kahverengi göz, kahverengi saç, kirli sakal, heralde 23-25 yaşlarında falan. Emin olduğum tek şey bunları 15 saniyede gözlemlediğim çünkü utangaçlığıma yenik düşüp kulaklığımı çözmeye çalışmaya devam ettim. Sanırım dışardan o kadar sinir bozucu gözüküyordum ki laptop çantasından kulaklığını çıkartıp bana verdi. "Gerek yok" dedim, "Al" dedi. Belki benimle konuşur, belki bi şeyler söyler diye müziğin sesini azalttım.
2 saat geçti be adam, azcık bi konuş. Beni dertlerimle yalnız bırakma, sen anlat ben kafa dağıtayım işte. Düşün Eliz Düşün. Cam kenarında olsaydım en azından yolu izlerdim. Şimdi çok az görüyordum. Yolu izlerken camdaki yansımama baktım. Ne işim vardı ki benim burada. Tamam geride bıraktığım bi işim bi ailem bi arkadaşlarım yoktu ama doğup büyüdüğüm şehirden, İstanbul'dan 90 km/s hızla uzaklaşıyordum. Gözüm sonra onun yansımasına kaydı. O an herhangi birine o kadar çok ihtiyacım vardı ki, anlat dese susmazdım. Belki o da susmazdı. Bi erkeği ne ağlatabilirdi ki, yakını mı ölmüştü yoksa sevgilisinden mi ayrılmıştı? Sanırım bakışlarımı farketti ve o da benim yansımada ki gözlerime baktı. Niye hala gözleri doluydu ki. En son bunu düşündüğümü hatırlıyorum. Sonra uyumuşum heralde. Yine o telefon sesiyle uyandım ve kimse uyanmasın diye hemen telefonu çantadan çıkarttım. Arayanın ablam olduğunu farkettim. Tabiki de açmadım. Unut gitsin, her şey geride kaldı, bitti.
Bir dakika ya! ''Yoksa zil sesimden tanıdı mı beni'' diye kafamı çevirip ona doğru baktığımda uyuduğunu gördüm. Yüzyılın en iyi rahatlamasını yaşadım sanırım. Yolculuğun 3 saati bitmişti bile. Uyumak, uyutmak lazım. Unutmak için.. 1 saat daha uyumuşumdur heralde diye düşündüm. Acaba uyandı mı diye kontrol edecekken 5 saniyelik kalp krizi geçirdim. Çünkü yan koltuğum boştu. Gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalan Yalnızlık
Novela JuvenilÇocuk kalbi okuduğum ilk kitaptı. 4.sınıfta hocanın verdiği ödev yüzünden zorla okumuştum. Kitabı bitirdikten sonra dalga geçerek 'onca acı bi çocuğa fazla, kesin yazar uydurmuştur' diye söylendiğimi anımsar gibiyim. Kitabın bir çocuğun günlüğünden...