Biletler, bavullar ve biz hazırdık. Havalimanına geleli iki saat olmuştu. Ve uçak hala gelmemişti. Küçük bir büfe de oturup bol salamlı sandviçlerimizi ısırırken anons geldi. Bavulumu tutup sürüklemeye başladım. Bavulumun üstünde kuru kafalar vardı. İnsanlar garip garip baksada benin hoşuma gidiyordu. Richard el çantası almıştı. İkimiz de aynı tip giyinmiştik. Simsiyah. Saçma sapan uzun süren kontroller sonrası uçağa bindik. Neyse ki çantanın içindeki paraları görmediler. Cam kenarına oturmuştum. Her zamanki gibi yine solgun bir yüzüm vardı. Richard ise tam tersi renkli bir kişiliği vardı. Ama nedense bana çok yakındı. Çünkü ben mutlu insanlardan nefret ediyordum. Ben asla mutlu olamamıştım. Ta ki Richard ile tanışana kadar. Harika bir dosttu. Tek dostum. Onun ise her yerde her türlü arkadaşı vardı. Ve bazen soygunlarımıza onlarda katılıyordu. Biz çılgın bir takımdık. Umarım asla beni yalnız bırakmaz. Aslında kendi başımın çağresine bakardım ama onun esprilerine, hareketlerine, eski sevgilileri ile olan maceralarını anlatmasına ve en sevdiğim kimsenin bana yapmadığı bol yanıklı makarnalarına alışmıştım. Tabi o benim onu bu kadar çok sevdiğimi-sadece arkadaş olarak-bilmiyordu. Benim dışardan bakınca sert,odun ve umursamaz bir insan olduğumu biliyordu. Evet öyleydim ama hiç kimse benim iç dünyamı bilmiyordu. O bile. Bunları unutup soyucağımız bankayı düşündüm. O beni heyecanlandırmıştı. İlk kez şehir dışına çıkmıştık. Oranın insanlarını tanımıyorduk. Daha doğrusu tanımıyordum. Richard her yaz erkek arkadaşlarıyla şehir şehir gezerdi. Bunları düşünürken varmıştık. Camdan dışarı bakınca şehrin rengarenk olduğunu gördüm. Kendimce bunun iğrenç olduğunu düşündüm. Sadece siyahı seviyordum.
İnince Richard'ın barmer olan bir arkadaşının yanına gittik. Bizim için bir ev tutmuştu. Ben oraya doğru giderken Richard sonra geleceğini söyledi. Napıcağını biliyordum. Ensesinden tutup "Sen de içmiyceksin. Napıcağımızı unutma" dedim. Değişik bir insandı. Gelmeyi çok istemiyordu. Ama zorundaydı.
Eve gidince soğuk bir duş aldım. Üstüme siyah tayt siyah dar bir tişört ve vazgeçilmezim olan deri ceketimi giydim. Richard da giyinince çıktık. Yürüyerek gidicektik. Yanımda 4 mermilik bir silah bir de çakı vardı. Richard daha donanımlıydı. Bankanın önüne gelmiştik. Benim yanımda banka kartı vardı. Önce ben giricektim. Normal bir vatandaş gibi para yatırmak için geldiğimi söyliycektim. Sonra Richard da gelicekti. Önce polisleri indirecektik. Sonra kasayı bulacaktık. Nedense gereksiz bir heyecan vardı içimde. Ama dışardan rahat gözüküyordum. Derin bir nefes alıp girdim. Polisler bana dik dik bakıyordu. Ne bakıyorsunuz gibi kafamı salladım. Tüm sıralar doluydu oturup bekledim. Bu arada polisler bana doğru yaklaştı. Noluyordu? Rich'e kaş göz hareketi yaptım. O da bankaya girdi. Polisler o tarafa bakınca koşarak lavaboları bulmaya gittim. Richard da peşimden geldi.
-noldu?
-bilmiyorum, bana doğru baktılar. Belki de şüphelendiler
-ya da sadece ilk kez senin gibi birini görünce dikkatlerini çekti.
-(koca bir of çekip)sen yap
-ama senin kartın anlarlar.
-iyi o zaman bekle beni
- peki
Yürüyerek girişe gidip yeniden oturdum. Sonra bir yerin boş olduğunu gördüm. Oraya gittim. Kartımı çıkardım. Para yatırmak istediğimi söyledim. Karşımda ki bayan yaşlıydı. Polisler beni yine fark etti. Napıcaktım? Bir tanesi benim kolumu tutup çekti. Dayanamayıp çakımı çıkardım. Ve adamın eline sapladım. Diğeri hemen silahını bana doğrulttu. Bende elimi kaldırır gibi yapıp belimdeki silahı çıkarıp bir el sıktım. Richard da gelmişti. Elinde bir sürü çanta vardı. Galiba kasayı boşaltmıştı. Koşarak çıktık. Koca bir kahkaha atarak "Bu kadar kolay olacağını bilmiyordum."dedim. Sanki mutluydum. Ta ki kahkahalarım polis Siren sesine karışana kadar. "Polis koş" Richard ile koşmaya başladık. Uzun süren bir kovalamacanın ardından yol ayrımına geldik.
-bu tarafa gidelim, dedim
-hayır, bu tarafa , diye Richard beni kolumdan çekti. Çok hızlı koşuyorduk. Ta ki çıkmaz bir sokağın sonuna kadar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCI GÖZLER
AdventureSakın gözlerime bakma. Asla dediklerime inanma. Ben Marietta Lie ben bir yalancıyım. Ve siz de bana inanan aptallar. Bizim farkımız da bu...