Elimde ki poşeti daha sıkı tuttum. Yedi kişiydiler. Karşımızda iki seçenek vardı. Kurtulmak ya da teslim olmak. Ama bence teslim olmak işini iyi yapamayanların tercihi ve ben işimi iyi yapıyordum. Richar da daha yaklaştım. Sadece bana ayak uydurmasını söyledim. Yavaşça yaklaştık. Elimi sakinca havaya kaldırdım. Masum bir surat ifadesi ile " Size karşı gelicek değiliz. Hadi bizi tutuklayın da adalet yerini bulsun. "dedim. En öndeki salak polis bana doğru yaklaştı. Bende ona. tam elimdeki poşeti alıcakken. Poşetin ağzını onun eline dolayarak silahını düşürdüm. O silah ile bir el ona iki elde karşımdakilere sıktım. Üçü gitti dördü kaldı. Elimdeki poşetin ağzını bağlıyip kenara fırlattım. Ama birden karnımdan bir darbe alıp diz üstü yere düştüm. Nedense çok korkunç bir ağrı girmişti karnıma. Birden başıma silah dayandığını hissettim. Göz ucuyla Richard da baktım. Kavga etmekten yüzüme bile bakmadı. Peki ya şimdi napıcaktım? Ve aklıma çakım geldi. Botumun içine saklamıştım. Yavaş hareketlerle ucundan tuttum. Sonra da karşımda duran iki bacaktan sol taraftakine sertçe batırdım. Karşımda ki polis iki adım geri gitti. Artık ayağa kalkabilirdim. Elimi yere koyup kalkıcakken alnımın ortasına sert bir bot yedim. Artık yerde yatıyordum. Bir el silahtan sonra topuğumda kötü bir sızı hissettim. Nolmuştu bana? Niye kaybediyordum. Sinirlenmiştim. Ama başımın ve midemin ağrısı bunu bastırdı. İçimde istemsiz bir korku oluşmuştu. Gözümü kapattım. Sadece silah sesi duyuyordum. Elimle kolyemi tuttum. Uzun siyah bir kolyeydi. Ucunda sivri kuyruklu bir akrep vardı. Gümüş bir akrep. Gözümü daha sıkı kapattım. Ta ki silah sesleri bitip. Sadece Richardın sesini duyana kadar. Bana doğru koşan ayak sesini duydum. Başıma gelmişti. "Marietta gözlerini aç. Hepsini yere serdik. Hadi kalk." Elim hala kolyemdeydi. Canım acıyordu. Ayağa kalkmak istemiyordum. Sonra Richardın elini sırtımda hissettim. Beni doğrultup yere oturttu. Gözlerimi açıp önce ona sonra topuğuma baktım. Onunda kolunda sert bir kesik vardı. Canı acıyor olmalıydı. "Kaşın kanıyor vurulmuşsun da. Nasıl yüriyceksin" Hala konuşmuyordum. Ayağa kalkmaya çalıştım. Richardın eli hala sırtımdaydı. Ayağımın dibinde küçük bir kan gölü oluşmuştu.
-Eve gidelim, dedim.
-Ama ayağın kötü gözüküyor. Önce hastan...
-Hayır. Eve gitmek istiyorum.
Çok sert çıkışmıştım. Ama asla hastaneye gitmem. Çünkü en son 4 yaşımda gitmiştim. Annemi ilk ve son kez hastane sedyesinde görmüştüm. Daha sonra da cenazesinde aslında orda görememiştim. Insanlar daha küçük olduğum için her şeyi unutucağımı ve ciddiye almıycağımı düşünmüştü. Ama ben hayatımın en değerli hazinesini kaybetmişken hissiz davranamazdım. O günden sonra üvey anneler, bir çok kez aldatmış bir baba ve kovulduğum bir evim vardı. Ya da onların evi. Şu an ise sadece Richard vardı.Richard kolunu omzuma koydu. Yavaş yürüyordum. Canım ise çok acıyordu. İki üç metrede bir duruyordum. Sonra Richard isyan ederek" Hadi ama izin verde seni ben taşıyim. Böyle giderse eve varamıycaz zaten böyle gidemiyoruz."dedi. Hayır şeklinde başımı salladım ki ayaklarım yerden kesilmişti. Gözlerimi kocaman açıp Richard da bağırdım. O hala umursamazca yürüyordu. Ben ise emin kollarda olduğumu bildiğim halde buna karşı geliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCI GÖZLER
AventureSakın gözlerime bakma. Asla dediklerime inanma. Ben Marietta Lie ben bir yalancıyım. Ve siz de bana inanan aptallar. Bizim farkımız da bu...