*Medya: Youth- Daughter
Kahverengiyi hayatımın her döneminde sevmişimdir. Eskiyi hatırlatırdı bana, kaybolup gitmiş ama hep var olmuş eskiyi. Eski kitaplar, eski fotoğraflar, eskimiş aşklar.. Bir yığın eskiye olan yıkık özlemle dolar gözlerim. Toprağın yıllarca süregelmiş, bir sürü ölüye ev sahipliği yapan ve hiç ölmemiş kokusunu alırım hemen oracıkta. Acısı olsa da ağlamaz toprak, daha nice insana yer vardır koca yüreğinde.
Elimdeki kahverengi antika kutuya baktım, geçenlerde evin bir köşesinde bulmuştum, küçükken yazdığım şeyleri saklıyordum bu kutuda. Bir sürü yazı, şiir ıvır zıvırları, yazmayı fotoğraf çekmek kadar iyi yaptığım söylenemezdi.
"Güzel kutuymuş."
Kafamı aniden kaldırdığımda gülen bir yüz karşılıyordu beni, ışıltı saçıyordu sanki etrafa, bir tek bana uğramadan diğer her şeye nüfuz ediyordu.
"Öyledir, fotoğraf mı çektirecektiniz?"
Yanıma oturarak konuşmaya devam etti.
"Aslında hayır, gelecek haftaki tiyatroya davet etmek istedim sizi, ilginizi gördüğüm için. Hem de dün pek tanışamamıştık tanışırız diye düşündüm. "
Nereden çıkmıştı şimdi bu kız? Tanışmasak da olurdu, ne gereği vardı anlamıyordum.
"Tiyatroyla zamanında ilgilenirdim şu aralar pek ilgilenmiyorum, birinin zoruyla gitmiştim dün de. Teşekkürler yine de haber verdiğiniz için ama gelemem."
"Şimdi de benim zorumla gelebilirsiniz o halde, birlikte gidelim, oyunu daha önce de izlemiştim gerçekten harika."
Gülümsemesini yüzüne iyice yayarak beni ikna etmeye çalışıyordu.
"Gerçekten gelemem, ısrar etmeyin lütfen."
Yüzünün biraz düştüğünü hissettim, eski halini alması uzun zaman almadı.
"Peki o zaman siz bilirsiniz. Bu arada ben Hazal."
Uzattığı eline anlamsızca bakıyordum, amacı neydi, ne yapıyordu hiçbir fikrim yoktu. İsmi de onunla tanışmak da umurumda değildi, hemen bir müşterinin gelmesini istiyordum ya da beni bu durumdan kurtaracak herhangi bir şey. Şu durumda elini sıkmaktan başka çarem yoktu.
"Kerem ben de."
"Neler yapıyorsun Kerem burada çalışmak dışında?"
Klişe sorular, klişe tanışmalar... Benim hayatım umurunda bile değildi, bir çıkar elde edecek desem benden ne gibi bir çıkarı olabilirdi ki?
"Aslına bakarsan hiçbir şey yapmıyorum. Eve gidiyorum, içiyorum, yatıyorum, kalkıp işe geliyorum, içiyorum. Bu kadar monoton bir hayat işte. Her hayat biraz monotondur aslında ama benimkinin içinde ufak tefek değişik şeyler de yok. Geçen gün arkadaş ısrar etti, arkadaş da sayılmaz aslında bir tanıdık diyelim, o yüzden geldim tiyatro da."
"Anladığım kadarıyla yalnız yaşıyorsun."
"Evet yalnız yaşıyorum, hayatıma da uzun süre insan almayı düşünmüyorum."
"Peki bunun bir nedeni var mı? İnsanlara güvenmediğin için mi?"
"Elbette her şeyin bir nedeni var, insanları sevmiyorum diyebiliriz kısaca."
Yüzüne bakıyordum, ciddileşen ifadesinin yerini şaşkın bakışlar ve o alıştığım gülümseme almıştı.
"Bu çok genel bir ifade bence. Sonuçta her insan farklı değil mi? Bence önyargılı olmayıp diğerlerine şans vermelisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZLIĞIMI ARARKEN
General FictionNe kadar yanılmıştım, ne kadar yanıltıcıydı her şey. Tüm insanlıkta bir virüs vardı, salgın gibiydi, doğru dürüst düşüncelerden, anlamlı hislerden uzaktı herkes. Paraydı insanları ayakta tutan, belli statülere sahip olmaktı önemli olan, sosyal medya...