"Memnun oldum. Sanırım oda arkadaşıyız." diyerek cevap verdi Rose.
"Evet, öyleyiz. Niye bu kadar geç kaldın. Kayboldun sandık." dedi Erica.
"Sadece Büyük Salon'da biraz bekleyip etrafı incelemek istedim. Ama Hogwarts hayal edebileceğimden de büyükmüş." Yataklarına geçtiler ve sohbete orada devam ettiler. Ashley:
"Değil mi ya. Açıkçası ben merdivenlerden çok korktum. Kafanı kaldırıp yukarı baktığında sonsuza dek gittiklerini düşünüyorsun." Ashley'nin bu şaşkınlığı hepsini güldürdü. Erica devam etti:
"Bence de büyük. Ve çok sevimli bir yer. Hayaletler bile. Eskiden sevimli bulabileceğim tek hayaleti Casper sanıyordum." Bu sözler üzerine hepsi güldü.
"Muggle dizileri izlediğini bilmiyordum." dedi Rose.
"Babamın ailesi Muggle'mış. O da Muggle'larla birlikte büyümüş." dedi Erica.
"Benim annem de öyle." Rose onun gibi insanlar olmasına şaşırmıştı. Bir süre daha konuştular. Saat ilerlemişti.
"Artık yatsak iyi olur bence. Saat epey geç oldu. Yarın çok uzun bir gün olacak. Düşünsenize Hogwarts'ta ilk günümüz. Bence yarını iyi değerlendirmeye bakalım." dedi Rose.
Artık uyumaları gerekiyordu. Işıklar kapatıldı, herkes yatağa girdi. Erica yatağın içinde konuştu:
"Hey, sana bir şey soracaktım. Baykuşunun adı ne?" Rose uyumadan önce son kez konuştu:
"Hedwig."
***
Sabah olmuştu. Rose her zamanki gibi erkenden uyandı. Tüm perdeleri açtı. Pencereleri de. Oda güneş ışığıyla dolunca rahatsız olan kızlar, sızlanmaya başladılar.
"Bu ışık da ne? Güneşin içinde yaşıyormuş gibi hissediyorum." dedi Jessie. Erica uyanmamak için diretiyordu. "Rose kapat perdeleri. Saat sabahın yedisi! Güzellik uykumu almam gerek."
"Hadi ama, mızmızlanmayın. Hogwarts'ta yaşıyoruz artık. Dersler erken başlıyor. Erken kalkmanız gerekecek."
"Tamam tamam kalkıyorum. Çok çirkin olacağım, sonra çirkin biriyle evlenmek zorunda kalacağım ve çirkin çocuklarım olacak. Sonra onların da kaderi benle aynı olacak ve çirkin birileriyle evlenecekler. Sonra çirkin torunlarım olacak ve bu böyle devam edecek. Mutlusunuz değil mi?"
"Hey! İnsanlara çirkin dememelisin. Önemli olan içinin güzelliğidir der büyükannem." dedi Ashley.
"Yani, öyle demek istemedim tabi ki. Şakaydı." Konuşmanın gerçekten garipleşmesini önlemek için Jessie şaka yapmaya karar verdi.
"Sırf perdeleri açtık diye bunlar oluyor demek. Yoksa vampir misin?" diye kızları güldürdü. Ashley ayağa kalktı.
"Evet kızlar şimdi şakayı bırakıp toplanma zamanı. Hadi toparlanıp hazırlanalım. Önce yataklar." Rose asasını salladı ve yatağı kapanıverdi.
"Annem bu büyüyü yapardı. Ama ben gerçek bir asayla hiç büyü yapmadım." dedi Ashley. Hogwarts'taki birçok birinci sınıf daha hiç büyü yapmamıştı.
"Temel Büyü Kitabı'ndan. Çok kolay." dedi ve yapılışını gösterdi Ashley'ye.
Rose yine de bu büyüyü her zaman kullanmayacaktı. Eğer sürekli böyle yapacak olursa tembelleşeceğini düşünüyordu. Sonra herkes hazırlandı. Cübbeler giyildi. Pijamalar kaldırıldı. Saçlara çeki düzen verildi. Jessie fazla uğraşmadı. Zaten sapsarı saçları vardı. Onları da açıyordu. Saçlarını taramaktan başka yapması gereken bir şey yoktu. Ashley de fazla uğraşmadan saçını at kuyruğu yaptı. Çok da uzun değildi saçları. Omuzlarına kadardı ve siyahtı. Erica ise ayna karşısına geçti ve bir türlü saçını beğenmedi. Sarı ama kahverengimsiye çalan saçlarını bir o yana bir bu yana sallıyordu. Yandan bir örük yapmaya karar verdi ve sonunda başardı. Başarınca da elini "Superman"gibi havaya kaldırıp:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SCOROSE HİKAYESİ
FanfictionOlayların ardından yıllar geçti. 19 yıl veya daha fazlası belki. Düşman aileler dost oldu, Sonunda savaş sona erdi. 19 yıl sonra Hogwarts'ta neler oluyor? Yeni aşk maceraları, yeni insanlar, ve yepyeni bir hikaye. Peki bunlar olurken Malfoy ve Weasl...