Severus Snape cevap verdi:
"Evet genç bayan. Sanırım birinci sınıfsınız bu şaşkınlığınızı ilk gününüz olmasına bağlıyorum. Sizi bu kadar şaşırtan nedir?"
"Şe... Şey. Adınızı çok duymuştum ve siz, yani, siz..." Snape burkuk bir şekilde güldü.
"Ölmüştüm değil mi? Ölüler hayalete dönüşebildiği gibi tabloya da dönüşebilir genç bayan. Sizi tanıdığım birine benzetiyorum ama..."
"Ah, evet. Kendimi tanıtmadım. Ben Rose, Rose Weasley."
"Şimdi anladım. Weasley ve Granger'ın kızı olmalısın." Rose şaşırmadı çünkü adamın annesi ve babasını tanıdığını biliyordu.
"Şey efendim. Ben Gryffindor Ortak Salonu'nun yerini arıyordum."
"Üst katta, tam burada. Görüşürüz genç bayan."
"Teşekkür ederim efendim." Rose şaşkınlığını unutarak heyecanlı bir şekilde merdivenleri çıkmaya başladı. İçinden lütfen merdivenler değişmesin diye tekrarlıyordu. Sonunda üst kata geldi ve Şişman Kadın tablosu önünde duruyordu.
Tablo konuştu:
"Genç bayan. Bu saatte bir 1. sınıfın dışarıda ne işi var?" Rose cevap bulamadı hemen şifreyi söyleyip içeri girdi.
"Lion's paw." Aslanın patisi. Ne saçma bir şifreydi. Aslında geçmiş şifrelere bakılırsa (domuz burnu gibi) pek de saçma gelmiyordu. İçeri girdi. Ve resmen büyülendi. Ne sıcak, insanın içini ısıtan bir yerdi burası. Kırmızı rengi insanın gözünü yormuyor, aksine evinde gibi rahat ettiriyordu. Sanki sarıyordu onu. Özellikle şömine ve önündeki kanepe... Bir gün oraya en yakın arkadaşlarıyla oturup kim bilir neler konuşacaktı. Herkes konuşuyordu birbiriyle, ama ne yüksek sesle ne de çok alçak. Rahatsız etmiyordu bu sesler. O sırada bir kız önüne geliverdi. Bu kızı seçmen şapka töreninden hatırladı. Şu çok güzel olan, Jessie Heaven'dı bu. Sarı saçlı, yeşil gözlü.
"Merhaba, sen Rose'sun sanırım. Aynı odayı paylaşıyoruz. Odada bizden başka iki kişi daha var. Seni merak etmiştik. Gel kızlar yatakhanesine gidelim." Rose şimdiden bu kızı çok sevmişti. Birlikte harika bir ikili olacaklardı. Kızlar yatakhanesine çıktılar. Burası da tıpkı ortak salon gibi, insanı evinde hissettiriyordu. Karşılarında da iki kız duruyordu işte. Onu gördüler ve gülümseyerek konuşmak için yaklaştılar. Saçları açık kumral, sarıyla kahverengi renk arası olan konuştu.
"Merhaba Rose. Ben Erica Castle." Yanındaki siyah saçlı kız konuştu.
"Ben de Ashley. Ashley Cambridge." Tüm bu kızları çok sevmişti Rose.
Okuyan, vote'layan ve yorum yapan herkese teşekkür ediyorum. Umarım beğenirsiniz :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SCOROSE HİKAYESİ
FanfictionOlayların ardından yıllar geçti. 19 yıl veya daha fazlası belki. Düşman aileler dost oldu, Sonunda savaş sona erdi. 19 yıl sonra Hogwarts'ta neler oluyor? Yeni aşk maceraları, yeni insanlar, ve yepyeni bir hikaye. Peki bunlar olurken Malfoy ve Weasl...