Bölüm 8 - Hastane Kanadı

1.1K 95 16
                                    

"Hugo!" diye cırladı Rose. İlk defa böyle hissediyordu. Korkmuş ve çaresiz. Hemen kardeşinin yanına gitti.

"Hugo, uyan! Hadi kardeşim, lütfen! Benim için, hadi!" Rose çok akıllı biriydi. Acil durumlarda ne yapılması gerektiğini de bilirdi. Oysa böyle bir durumla karşılaştığında her şeyi unutmuştu. İyileştirici büyüleri, iksirleri, haber vermesi gereken kişileri, yapması gereken müdahaleleri... Tek düşündüğü kardeşinin kanlar içerisinde yerde yattığıydı. Ve tek yapabildiği ağlamaktı.

O sırada diğer taraftaki vagon kapısı açıldı. İçeri biri geldi. Rose kafasını yavaşça yukarı kaldırdı. Bu Scorpius'tu! Ama tren bomboştu, onun burada ne işi vardı? Rose bu soruların hiçbirine zaten cevap veremezdi. Hemen onun yanına koştu. Scorpius da biraz dehşetle onun yanına geliyordu.

"Scorpius!" diye cırlamak ve feryat etmek arası bir sesle konuştu Rose. Scorpius, ona sarıldı. O da ağlamaya başladı.

"Kim? Kim yapar ki bunu?" Scorpius ise daha soğukkanlıydı. Acaba neden böyleydi ki?

"Rose, onu hastane kanadına götürmeliyiz." O sırada Rose da Scorpius'a sarıldığını fark etti. Yavaşça geri çekildi ve Hugo'nun başına gitti. Evet, şimdi daha iyiydi. En azından biraz daha soğukkanlı davranabilirdi. Ayrıca Scorpius da yanındaydı. Scorpius, Hugo'yu kaldırdı. Rose ise yanlarında yürüyordu.

"Yardım edin, biri bize yardım etsin!" diye bağırdı ama trenin etrafında kimsecikler yoktu. Hiçkimsenin çekmediği arabalara yöneldiler, Profesör Flitwick kapının önünde duruyordu (O da ölmedi, evet.).

"Olamaz! Bayan Weasley! Neler oldu böyle?" Rose ise hızla açıkladı.

"Bilmiyoruz, profesör. Ben vagona geldiğimde böyleydi." Ne kadar soğukkanlı davranabilse de hala gözlerinden yaşlar akıyordu. Profesör Flitwick hemen onu hastane kanadına götürmeleri gerektiğini söyledi.


Şu anda Hastane Kanadı'ndaydılar. Madam Pomfrey açıklama yapıyordu.

"Başından kötü darbe almış. Bunun bir büyüyle mi olduğunu, yoksa büyüden sonra yere düşüp kafasını çarpmasıyla mı olduğunu şimdilik bilemeyiz. Kötü bir darbe almış ama ağlamanızı gerektirecek bir durum yok Bayan Weasley. Tüm Quidditch maçlarında bundan çok daha kötü vakalar olur." diye belirtti Rose'un içini rahatlatmak için. Ve ekledi.

"Şimdi Bay Malfoy'la birlikte geciktiğiniz akşam yemeğine gidebilirsiniz."

"Hayır." diye kesin cevabını verdi hiç düşünmeden. "Scorpius gitsin. Ben Hugo'nun yanında kalıyorum." İçindense kardeşinin Hogwarts'taki ilk günü böyle olduğu için üzülüyordu. Oysa onun ilk günü ne güzel olmuştu. Büyük Salon'da tek kalıp etrafı incelemişti. Scorpius'la birlikte Hogwarts'ta kaybolmuştu. Tablolara sorarak yolunu bulmuştu ve Severus Snape'in tablosuyla konuşmuştu. Kardeşiyse haddini bilmez bir terbiyesiz tarafından bu hale getirilmişti. Kim Hogwarts'a yeni gelmiş bir çocuğa saldırmak isterdi. Kendine eğlence arayan iki küçük Slytherin'li mi? Belki de biri bunu yanlışlıkla yapmıştı. Yo, yo bu yanlışlıkla olmuş olamazdı.

"Rose kalıyorsa ben de kalıyorum." diye bir cevap vermişti Scorpius. Rose ise ona sadece teşekkür edebilmişti. Hogwarts'ta 4. yıllarına girmişlerdi ve Scorpius bu zamana kadar hep ona yardımcı olmuştu. Bunun için ona minnet borçluydu, ona asla borcunu ödeyemezdi. Aradan yaklaşık bir saat geçti. Saat kaçtı acaba? Rose ve Scorpius, Hugo'nun yanındaki boş sedyede oturuyorlardı. Zaten onlardan başka da kimse yoktu. Rose, Scorpius'un omzuna başını koymuştu. Yorgundu.

"Şimdi kesin Jessie'ler ve Albus'lar bizi her yerde arıyorlardır." Başka binalardan olsalar da arkadaş grubu olarak Scorpius ve birkaç arkadaşı, Rose ve arkadaşları (Jessie, Erica ve Ashley) ve Albus ve arkadaşları (Luke, Leon ve Jackson) takılıyorlardı. Farklı binalardan olmaları fark etmiyordu. Sürekli birliktelerdi. Bu yüzden biri ortadan kaybolsa hemen diğerlerinin haberi olur ve birbirlerini ararlardı. Rose devam etti.

"İlk günden Hastane Kanadı'nda olduğumuzu tahmin edememişlerdir. Ama Jessie'nin aklına gelir. Kısaca az sonra burada olurlar." dedi kendini gülmeye zorlayarak. Aklına üç sene önceki ilk günü gelmişti. Geç kalmıştı ve Ortak Salon'a girdiği ilk anda Jessie yanına gelmişti. Sonra Erica ve Ashley ile tanışmıştı. Dünyada onlardan daha iyi arkadaşların olması imkânsızdı. Albus ve Scorpius hariç tabi. Onlar da kızlar kadar yakındı ona. O sırada aklına bir şey gelmiş gibi doğruldu Rose.

"Scorpius?"

"Rose?"

"Herkes gitmişti. Senin vagonda ne işin vardı?"

"Seni etrafta göremeyince aramaya çıktım."

"Peki, neden Albus veya Jessie'ye sormadın?"

"Bilmem. Seni göremeyince aramaya çıktım." Rose'un aklına bir an trendeki tek kişinin Scorpius, Hugo ve kendisi olduğu geldi. Ve Scorpius bir anda Hugo'nun olduğu vagonda ortaya çıkmıştı. Ve Hugo'yu yaralayan kişi belirsizdi. O kişi sen olmadığına göre...

"Hayır, böyle bir şey olamaz. Benimle o kadar ilgilendi. Sırf ben ve Hugo için burada kaldı. Yardım etti. Böyle düşündüğüm için bile kendimden utanıyorum." diye söyledi içinden. İyi ki bunları içinden düşünmüştü. Ya Scorpius duysaydı? Çok utanırdı. Ve Scorpius çok kırılırdı. Nedeni bilinmez birden Rose'un içinden bir bulantı dalgası geldi...

Albus, Quidditch maçlarından sonra mecburen Hastane Kanadı'na gelirdi. Rose ve tüm arkadaş grubu da hep onun yanında olduğu için burayı avuçlarının içi gibi biliyorlardı. Rose, bir anda Scorpius'un yanından kalktı ve koşarak lavabo bölümüne geçti. Ve orada kustu. İçinden Albus'a teşekkür ediyordu. Yoksa lavabo bölümünü bilmediği için Scorpius'un önünde kusardı herhalde.

"İğrenç." diye mırıldandı kendi kendine. Sifonu çekti. Ve yüzünü yıkadı. Biraz bekledi ve kapıyı açtı. Scorpius kapının önündeydi.

"Büyük ihtimalle şu anda ishal filan olduğumu düşünüyor." diye düşündü. Sonra da "Ha ha ha, ne kadar komiğim." diye düşündü. O böyle düşünürken Scorpius,

"Ne oldu?" diye sordu.

"Bilmiyorum, bir anda bulantı geldi. Sonra da bildiğin üzere kustum."

"Madam Pomfrey'e söyleyelim." dedi Scorpius endişeyle.

"Saçmalama Scorpius. Herhalde Hugo'yu böyle gördüğüm için oldu."

"Bari şurada bir yere uzan Rose."

"Başka şansım yok, değil mi?" dedi çaresizlikle Rose. Scorpius ise hayır dercesine başını tamamlandı.

"Tamam!" diye söylenerek sedyeye gidip uzandı Rose. Zaten çok yorgundu.

"Burası çok rahat. Acaba sedye değil de yatak mı?" diye düşünürken uyuyakaldı...

Rose uyuyalı beş dakika olmuştu. Scorpius; Rose'un baş ucunda yarı kıvrılır, yarı uzanır, yarı oturur, yarı sarılır bir pozisyondaydı. O sırada Albus ve Jessie geldi.

"Çocuklar, söyler misiniz? Burada neler oluyor?"

Öncelikle yeni bölümü geciktirdiğimi biliyorum. Çok geciktirdim. Herkesten çok ama çok özür diliyorum, diğer hikayeme yeni başlamıştım onun kurgusuyla ilgilendim. Sonra da işlerim çıktı derken böyle oldu. Ama artık yine eskisi gibi yayınlayacağım. Yaklaşık 1600 okuyana ulaşmışız. Bu yüzden okuyan, vote'layan ve yorum yapan herkese teşekkür ediyorum. Unutanlar için hatırlatayım da vote'ları unutmayın :D

Size bir şey danışacağım. Hikayeye oyuncu koymayı düşündüm. Neredeyse herkes hazır. Rose, Holland Roden olacak. Ama bir türlü Scorpius için birini bulamıyorum. Bir yardım edin :D Umarım beğenirsiniz :D

SCOROSE HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin