若いホソク
BİR
YOONGI yatağında sessizce kıvrılmış, kulaklığından çalan müziğe ritim olarak başını sallarken elinde kitabını tutuyordu.
yoongi, "yıldızları sayıyorum, kalbim senin için gidiyor," diye mırıldanıp, romanının diğer sayfasına geçti.
memnuniyetle sessizlik içinde otururken, telefonunun titreşimi bunu bozdu. iç geçirerek kitabı bıraktı ve telefonunu cebinden çıkardı.
kim taehyung
hyUnGgGg
yoongi iç geçirdi ve isteksizce ona cevap verdi.
min yoongi
ne istiyorsun sıçan
birkaç dakika bekledikten sonra sonunda cevap aldı.
kim taehyung
benimle partiye gel (:
min yoongi
hayır
kim taehyung
amA HYUNGGGGGGG
min yoongi
hayır
kim taehyung
LÜTFEN
min yoongi
hayır
kim taehyung
):
min yoongi
...
iyi.
kim taehyung
:D
yoongi iç geçirdi ve telefonunu yatağa fırlatıp, yastıklardaki rahat pozisyonundan kalktı ve gardırobuna doğru yürüdü.
yoongi, "uzun bir gece olacak," diye mırıldandı.
╳╳╳╳╳
yoongi, genç olanı bulmak üzere sonsuz insan kalabalığının arasına girdi.
kahverengi gözleri odayı taradığında, karşıda diğer arkadaşlarıyla oturan genç çocuğu gördü.
dans etmekten daha da fazlasını yapan bir çiftin yanından geçerken, "pardon," diye mırıldandı.
arkadaşıyla yüz yüze gelmek için o ve yirmi yaşındaki çocukla arasındaki mesafe her saniye daha da küçüldüğünde, rahatlamayla iç geçirdi.
taehyung onu, "yoongi hyung!" diyerek karşıladı ve kolunu gözle görülür şekilde rahatsız olan erkeğin omzuna doladı. "eğleniyor musun acaba?"
"acaba," diye mırıldanıp omuz silkerek kolunu omzundan çekti ve genç olan surat astı.
taehyung, "cidden dışarı daha çok çıkman gerekiyor, hyung," dedi. "tüm gün odandasın, kitap okuyorsun ve uyuyorsun. hep aynı şeyi yapmaktan hiç sıkılmıyor musun?"
"hayır, eğlenceli."
taehyung gözlerini devirdi. "kesin öyledir. biliyorsu-"
yoongi'nin arkasından gelen, "taehyung! naber?" sesi, konuşan çocuğun lafını kesmişti. yoongi sesin kime ait olduğunu görmek için başını çevirdiğinde iki erkekle göz göze geldi.
yoongi, birisinin diğerinden daha kısa olduğunu ve koyu kahverengi gözlerinin saf sıkkınlıkla dolu olduğunu aklına not etti. elleri, kot ceketiyle uyum halinde olan yırtık pantolonunun ceplerinde, kaskatı bir şekilde arkadaşının yanında dikiliyordu. yoongi orada olmak istemediğini bu duruşundan anlayabiliyordu.
diğer yandaki arkadaşı ise hayatı parti olan birisine benziyordu. gülümsemesi bütün odayı aydınlatabilirdi ve etrafına arkadaş canlısı, dertsiz bir hava saçıyordu. yoongi, kendisini ona ve çekici kestane gözlerine kaptırmaya engel olamıyordu. elini ipeksi yumuşaklıkta saçına geçirip yoongi'ye gülümsedi ve yoongi o anda nefesinin kesildiğini hissetti.
taehyung, "hyung, bu benim arkadaşım, hoseok," diye tanıttı. "hoseok, bu yoongi hyung."
yoongi, onun mükemmel hatlarını süzmeye devam ederken, sanki bir sanat galerisindeymiş de, hoseok da sanatmış gibi hissediyordu.
yoongi'nin düşünceleri, hoseok ona, "bu benim arkadaşım, jimin," dediğinde kesilmişti.
yoongi, jimin'e baktığında, jimin ona bakarak başını sallamış ve yine bakışlarını kaçırmıştı. ona göre, bu ikisi zıt kutuplardı. yoongi, hoseok gibi parlak bir insanın nasıl jimin gibi birisiyle arkadaş olabileceğini merak etti.
kısa olan erkeğe duyduğu hafif ilgiye rağmen, ilgisi hemen önünde duran mükemmel gözlü erkeğe geri döndü. yoongi, kendini bu çocuğun güzelliği ve karizmatik kişiliğine hayran olurken bulmuştu.
onu daha da çok tanımak istiyordu.
hoseok ona, "hey yoongi, benimle içecek almaya gelir misin?" diye sordu.
yoongi, bir anda gelen teklife karşı şaşırmıştı, ama yine de onunla gitmeye karar vermişti.
insan kalabalığına dalıp, bütün içeceklerin dizildiği mutfağa doğru yürüdüler.
hoseok bir gazoz şisesi açıp, "ah, sonunda, çok susadım," dedi ve başını arkaya atıp gazlı içecekten büyük bir yudum aldı.
yoongi'ye göre, hoseok, daha bir saatten bile az bir süredir tanımasına rağmen her şeyde efor bile sarf etmeden iyiydi. yoongi kendini, hoseok'a hayranlık duymaktan alamıyordu.
hoseok, yoongi'nin düşüncelerini bölerek, "ister misin?" diye teklifte bulundu.
yoongi başını salladı ve hoseok'un elinden şişeyi aldı ve soğuk gazozdan bir yudum aldı.
hoseok güldü.
yoongi ona sorar bir şekilde baktı. kaşları kalkık bir şekilde, neyin bu kadar komik olduğunu merak ediyordu.
"teknik olarak ilk dolaylı öpücüğümüz oldu bu, değil mi?"
yoongi, hoseok'un patavatsızlığına şaşırarak gözlerini kocaman açmıştı ve hoseok da cevap olarak sadece omuzlarını silkmişti.
"ne? doğru."
yoongi kaşlarını çattı. "dur, ilk dolaylı öpücük dedin."
"e yani, dedim."
"ilk derken? gelecekte daha fazla dolaylı öpücüklerimiz mi olacak yani?"
hoseok yüzündeki yaramaz sırıtışla yaklaştı. "yani, hemen şimdi ilk dolaysız öpücüğümüzü de gerçekleştirebiliriz."
yoongi, genç olanın sözlerine şaşırsa mı, onu öpse mi, yoksa espri mi yapsa bilememişti.
bu yüzden bunun bir şaka olduğunu düşünerek sadece güldü. hoseok'un sert bakışıyla karşılaştığında gülüşü anında solmuştu. tereddütle hoseok'a yaklaştı ve önünde durdu. kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyor, nefesi daralıyordu. yukarı baktığında hoseok'un parlak gülümsemesini gördü ve içi eridi.
sanki oda ve içindeki herkes yok olmuştu da, sadece ikisi kalmıştı.
ve onu daha bir saatten bile az bir süredir tanımasına rağmen, yoongi şuna karar vermişti;
jung hoseok bambaşka bir şeydi.
YOU ARE READING
WILD.
أدب الهواة[ YOONMIN ] heyecan peşindeki park jimin, min yoongi ile tanışıyor.