#Rachel Portman- We Had Today
#Stavros Lantsias- Vals Of The Eyes
#Evgeny Grinko- FieldRuhumu pençeleriyle kazıyan şeytanların zincirleri düğüm olmuştu. Dilini yutmuş, sessiz gecenin gölgesi altında cirit atıyorlardı. Bir duvardan, diğer duvara... Ses telleri kopmuş çığlıkları, algılarımı sağır etti. Ay ışığının karanlık gölgesi, parmaklıklı pencereden içeriye gizlice sızıyordu. Kafamın içindeki çark durmadan düşünüp, beynimi yoruyordu. Paslanmış bir İngiliz anahtarıyla kilitlediğim kalbim, ağıtlar eşliğinde uyukluyordu.
Gözlerimi kapattım...
Okyanusun göbeğinde hırçın bir dalganın kucağında; suya değiyordu bir kadının çıplak ayakları. Bir adamın gözyaşlarına uzanıyordu parmak uçlarında büyüttüğü çiçekler.
"Buradayım," diye fısıldadı adam, kadının ruhunun paslanmış kapı kulplarına.
"Her zaman buradaydım," fısıltısı rutubet kokan odanın ağlayan duvarlarına karışıp, kayboldu.
Gözlerimi araladım.
Göz bebeklerim, bir ölümün doğuşuna şahit oldu.
Yerde duran bardağı dudaklarımın arasına alıp, günlerdir açıkta duran kokuşmuş suyu yudumladım. Asit gibi yaktı boğazımı bardağın eskittiği su.
Ayağa kalkıp kirden görüntümü yansıtmayan aynanın karşısında dikildim. Ben aynaya baktım, aynanın içindeki ben de bana. Kasıklarıma uzanan kahverengi saçlarımın uçları, bedenimin ruhumu bir çekiçle paramparça ettiği kırıklarla doluydu. Kapısı kırık ahşap dolabın altındaki çekmecenin kulpunu dışarı doğru çektim. Metal makası parmaklarımla kavrayıp, aynanın içinde bana nefretle bakan kendimle bakıştım.
Gözlerinde paylaştığımız acıların, fragmanını gördüm.
Metal makası; kasıklarımın göğüs kafesimin bitimiyle birleştiği yerde gezdirdim. Baş parmağım ve orta parmağımı yerleştirdiğim makası açtım ve saçlarımın kırıldığım yerlerimden rastgele dökülmesine izin verdim.
Odamın içinde kol gezen sessizlik Latince bir şeyler fısıldıyordu. "Ad astra per aspera..." fısıltısı kulağımdan gökyüzüne, oradan yıldızlara kadar ulaştı.
"Zorluklarla, yıldızlara kadar..." dedi sessizlik çanları vazgeçiş törenime misafir olurken. Öldürdüğüm saçlarımın uçları, köprücük kemiğimin hizasına vardığında makası aynaya fırlattım.
Güzel bir ruh, çirkin bir bedeni gölgesinin altında ezerdi.
Dışarı çıktım. Kar tüm şehri örtüsünün altına gizlemişti. Adımlarım boş sokaklarda, beyaz çarşafın henüz ayak izi değmemiş masumiyetini kirletti. Bir bebek doğdu bilmediğim sokaklardan geçerken, eski gecekondu evlerinin birinde. Başka bir evin ocağı söndü, acı bir ölüm haberiyle. Bir evden düğün çıkarken, bir evden cenaze çıktı. Kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Bu ilk vazgeçişim değildi.
Ayaklarım beni bir ölümün süsleyebileceği en güzel sahile getirdi.
Yosun kokuları...
Ciğerlerim tuzlu suyun huzurlu kokusunu içine çekmeye başladı.
Gözlerimi yumdum.
Ölüme kucak açan bir kadının suya değdi ayakları.
Gülümsedim.
Okyanusun göbeğinde hırçın bir dalganın kucağında; ayakları suya değen kadın bendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİ CENNETTEN DÜNYAYA DÜŞEN ADAM #ValentinesContest2018 Kazananı
Romance# Wattpad Sevgililer Günü Yarışması 2018 KAZANANI "Ruhunu saç uçlarındaki kırıklara düğüm edip, saçlarını kesen kadın ile; Ruhunu denizin dalgalarında bir gemi dümenine düğüm edip, halatı kesen adamın hikâyesi." "Buradan nereye gidiyorsun?" dedim se...