GÖZLERİNDEKİ YABANCI

8.4K 558 128
                                    

DÖNÜŞ

“Her dönüş kavuşmalarını barındırmaz bağrında, bazen döndüğü gün kaybedersin yüreğinde aşkı...”

Babasının ölümü ile "Bir daha asla dönmem!" dediği Karadeniz'e geri dönmüştü Ulaş. Hem de, babasının cenazesi için. Beklenmedik gelen bir telefon, hiç hesapta olmayan bir yolculuk ve geçmişe gömdüğü bir gidiş.

Bütün yol suskun ve durgundu. Arabasını evlerinin bahçesine girmeden park etti ve arabadan inmeden bekledi bir süre. Çığlıkları, ağıtları duyabiliyordu. Gözlerini yummak istedi, içindeki acı katlanılır gibi değildi. Neye üzülüyordu onu bile bilmiyordu aslında. Geç kalmışlığına mı yoksa tükürdüğünü yalayıp buraya geldiğine mi?
‘Asla’ kelimesini anlatıyordu bu yer ona. Asla dönmem, asla affetmem, asla yaşamam... Şimdi ise tam da olmaması gereken yerdeydi; babasının evinde.
Kapıyı çarpıp gidişi hala aklındaydı. Babasının o acımasız sözleri kulağını tırmalıyordu.
“Senin gibi evlat olmaz olsun!” diye gürlemişti. Hem de sadece futbolcu olmak istediği için. Babasına göre o ya Ziraat Fakültesini okumalı bahçelerinin değerini yükseltmeliydi. Ya da İşletme okumalı, şirketi kendisi yönetmeliydi. Başka seçeneği yoktu. Ama o hayalini seçmişti ve hayalinin peşinden gitmişti. Şimdi başarılı bir futbolcuydu, hem de çok başarılı. Ama kayıpları yüreğini hayata karşı mağlup etmişti. Mesela ailesini kaybetmişti, baba ocağını, şimdi de gururunu.

Arkadan ceketini alıp, üzerine giydi ve arabadan hızla indi. Etrafa bakınırken, eski günleri hatırlamaya çalıştı. Buradaki güzel anıları unutmuştu. O gittiği gün vardı bir tek hafızasında.

Zeliha ceketine sarıldı ve evden çıktığı an onu gördü. İnanamıyordu, gelmişti. Dönmüştü. Eli ile ağzını kapattı. Bir iki dakika onu izledi ve sonra dayanamayıp, yanına gitti.
“Ulaş!” dedi.
Adam duyduğu ses ve seslenilen isim ile arkasına baktı. Parıldayan bir çift yeşil göz ona şaşkınlıkla bakıyordu.
Kız koşar adım yanına geldi ve boynuna sarıldı.
“Ulaş, hoş geldin.” Sonra hemen ayrıldı ve adamın gözlerine hüzünle bakıp, mırıldandı. “Başın sağolsun.”
“Teşekkür ederim de, tanıyamadım. Kusura bakmayın.”
Zeliha bir adım geriye giderken, arabanın diğer kapısı açıldı. Zeliha o yöne döndüğünde, içinden güneş gözlüğü takmış, sarışın ve oldukça havalı olduğu belli olan kadın çıktı. Yutkundu. ‘Bu kadın da kim?’ diye düşündü.

Tekrar adama döndü. “Ben Zeliha. Liseden. Hatırlamadın mı?”
Adam utanır gibi baktı kıza. “Şey, uzun zaman oldu sanırım. Aynı sınıfta mıydık?”
“Hayır, aynı okuldaydık ama-“
“Dediğim gibi, uzun zaman oldu. Kusura bakmayın.”
Öte yandaki kadın arabanın kapısını kapattı ve adamın yanına gelip, koluna girdi. “Girelim mi hayatım?”
Zeliha kalbinin ikiye bölündüğünü hissediyordu. Ellerini yumruk yaptı ve tam gideceği an kadına baktı.
“Gözlüğünü çıkar,” dedi havaya bakarak. “Yağmurdan mı koruyorsun anlamadım ki? Malum hava kapalı.” sesi alay eder gibiydi. Kullandığı Karadeniz şivesi ise kıza ayrı bir tatlılık katmıştı. Zira Ulaş bile hafifçe gülümsemişti.

Zeliha önden taziye evine girdi ve Ulaş’ın annesinin yanındaki yerini aldı. Zarife teyzesi onu çok severdi. Olmayan kızı gibiydi Zeliha. Bu beş yılda ona çok yardımı olmuştu.
Ulaş Melis ile elele eve girdiklerinde annesi birden yerinden kalktı.
“Ulaş oğlum!” diye haykırdı. Zeliha ise öldürücü bakışlarla bakıyordu ikisine. Halbuki ne hayaller kurmuştu dönüşü ile ilgili. Bir gün dönerse içindeki tüm duyguları açacaktı adama. Haykıracaktı her şeyi. “Seni seviyorum ula uşak” diyecekti. Düşüncelerinden sıyrılıp, adamla annesini izledi.

Adam annesine sarıldı. Evet işte tam da bu kokuydu özlemi.
“Hoş geldin, demeyi ne çok isterdi şu dilim. Ne çok hayalini kurdum gelişinin. Bu eve girişin böyle mi olacaktı oğlum? Babanı uğurlarken mi sarılacaktım bu kollara? Neden geciktin, niye gelmedin?” kadın şiveli konuşması ile oğluna yakınırken, Ulaş annesine diyecek söz bulamıyordu. Kabullenmese de annesi isyanında belki de haklıydı.
“Özür dilerim, ne desem ki şimdi sana? Kelime bulamıyorum.”
Abisi Ataç göründü kapıda. Ulaş abisini görünce bir an bekledi. Tepkisini merak ediyordu. Adam ağır adımlarla geldi yanına. “Hoş gelmişsin,” dedi ifadesiz sesi ile.
“Hoş buldum abi.”
“Nasılsın?”
“İyi olmaya çalışıyorum.” Abisinin ifadesizliği, duygusuzluğu üzmüştü onu.  Annesine çevirdi yine bakışlarını ve Melis’i yanına çekti. “Anne bu Melis, benim kız arkadaşım. Yanında kalsın da ben de dışarı çıkayım.”
“Tamam,” dedi kadın memnun olmamış bir tavırla.
“Melis, hayatım. Bu da annem, Zarife.”
“Memnun oldum efendim. Başınız sağolsun.”
“Teşekkür ederim,” deyip, Zeliha’nın yanına oturdu kadın.

GÖZLERİNDEKİ YABANCI - KISA HİKAYE / FinalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin