Tam intihar etmeye hazırlanırken birisi gelip beni tuttu ve geri çekti.
Tanımıyorduk birbirimizi ama "sen atlarsan ben de atlarım." Dedi.
Bir insan tanımadığı biri için neden canına kıysın ki. Atlarsan atla dedim önce ama kabullenemiyordum bir insanın benim yüzümden canına kıymasına. Tam atlıyordum sarıldı ve geri çekti. Bir an atlayacakmış gibi yaptı istemsizce tuttum sarıldım geri çektim. Acaba tanıyor muyum diye düşündüm ama hiçbir yerden tanıdık gelmiyordu. En sonunda o soruyu sordum. "Tanışıyor muyuz?" "Hayır tanışmıyoruz ama galiba ikimizde kalben bitiğiz." "Tanımadığın bir insanı neden kurtardın ki?" "Kurtardım çünkü kararını değiştiremezsem belki birbirimize arkadaş oluruz diye düşündüm." "Peki. Sende mi söndün kalben?" "Evet." Gözlerinden anlayabiliyordum ruhunun, kalbinin çok incindiğini o kadar güzel bakıyordu ki bana kışın kar yağarken sıcacık kahfemi yudumlamam gibi bir huzur vermişti. Onu tanımıyordum ama sanki küçüklüğümden beri tanıyormuşum gibi hissediyordum. Sanki onu çok uzun süredir tanıyordum. Nedensizce, sebepsizce onun hakkındaki her şeyi bilmek,öğrenmek istiyordum. Ben onu tuttuktan sonra yavaş yavaş geri çekilmiştik sanki hiç istemiyormuşçasına. Tanımadığım bir adama körü körüne bağlanıyordum sanki. Onu kalbime çok yakın hissediyordum. Güneşin batmasına 1 saat falan vardı. Güneşin yaydığı ışık düşüncelerimi dolduruyordu. Aynı anda ona her şeyi sormak,onu tanımak istiyordum ama aynı zamanda da bu çok ileri olur zaten sarıldım çocuğa yanlış anladı kesin diye düşünüyordum. Biraz gözlerimi sık sık kaçırarak gözlerine bakmaya çalıştım. Belki de milyonlarca defa göz göze gelmiştik. Resmen hiç tanımadığım birinin kış güneşiymiş gibi içimi aynı anda hem ısıtmasına hem de soğutmasına alışıyordum.