"Senden nefret ediyorum."
Yanarak can vermiş bir kadın için çok ağır sayılmazdı bu sözler. Daha önce çok kez duymuştu bu kelimeleri. En sevdiklerinden duymuştu bu kelimeleri. Artık yakmıyordu canını eskisi kadar. Alışmıştı. Tüm o kötü şeylere, tüm o ağır ihanetlere ve bütün o acılara alışmıştı artık. Düştüğünde kimsenin ona yardım etmeyeceğini anlamıştı. Bu yüzden düştüğünde kalkmayı öğrenmişti. Kendi ayakları üzerinde dimdik durmayı da öğrenmişti. Bunları hayatındaki yalanla dolu olan o yaratıklardan öğrenmişti. Onlar öğretmişlerdi her şeyi. Kendi menfaatleri için yalan söyledikleri, aldattıkları, o güçsüz, eski genç ve masum kız çocuğu yoktu ama artık. Artık güçlü, yaşadıklarından ders almış bir kadın vardı.
Karşısında ki aciz olan bu adama ve yanında kendinden emin duran ama bir o kadar aptal olan o kadına baktı. Mutlu değillerdi aslında. Ama öyle davranıyorlardı. Bu genç kadını yıkmaya çalışıyorlardı yeniden. Genç kadın hiçbirşey demedi ve onlara inat olan buruk gülümsemesiyle arkasını dönüp gitti.
Bir kez bile bakmamıştı onu bu denli mahvetmeye çalışan o çok sevdiği adama. Unutmamıştı. Unutamazdı, biliyordu. Ama pişman olmak istemedi sonradan. Sadece yürümeye devam etti.
Yürüdüğü yollar onlara aitti. Burada attıkları her adım her iz hala duruyordu aynı yerde. Hiç gitmemişti. Ne tarafa baksa bir anısı vardı. Bu şehir bu genç kadının tüm o can kırıklarını barındırıyordu.
"Ve bazende böyle, sadece acı veriyordu bu şehir."
12.02.2018
Pazartesi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Kırıkları
Short StoryHikayemizin masallardaki gibi, mutlu sonla bitmesini isterdim bende, herkes gibi. Ama olmadı. Haketmedik. Belki de sevmeyi bilemedik. ~