Zehirli Gül

479 20 14
                                    

Yine iç çekti sarışın çocuk. Bu aralar çok iç çekiyordu. Kızıl bir Weasley yüzünden kırmızıdan ve güllerden soğumuştu. En sevdiği çiçek olan gülden. Ama gülleri de onun yüzden sevmemiş miydi, Rose Weasley...

Ah, Albus geliyordu işte. Şimdi yüz tane soru sorup başının etini yiyecekti. Scorpius hemen yanağında ki bir damla yaşı sildi. Albus onu bu halde görürse sinirlenip James'e ya da Rose'a patlayabilirdi. Bu bir kere olmuştu ve Scorpius Albus'u zor durdurmuştu. Albus sevdi mi tam seviyordu. Kim olursa olsun. Ama Scorpius öyle değildi. Bu sadece Rose'a karşı olan duygularında olmuştu ve bu duygu onu mahvediyordu.

"Ne oldu Scor? Yine Rose'u mu düşünüyorsun?" Scorpius normal gözükmeye çalışarak yanına oturmuş olan Albus'a döndü "Hayır Al. Her oturduğum da Rose'u mu düşünmek zorundayım? Sadece oturuyorum." Albus ona inanmamış bir şekilde bakıyordu. 'Bu çocuk aptal mı? Hala benden bir şey saklayamayacağını öğrenememiş.' diye düşünmedi değil Albus. "Scor benden hiç bir şey saklayamıyorsun. Rose için kendini bu kadar üzmene değmez. Hem bak sana bir şey söyleyeceğim. Lily'i sana ayarlayalım. O seni seviyor. İlla bir çiçek seveceğim dersen de zambakları seversin. Yani aynı, bir şey değişmez. Sadece sevdiğin çiçek türü değişir."
İşte bu gerçekten komikti. Scorpius kendini tutamayıp kahkaha attı. "Al, keşke sorun sadece sevdiğim çiçek türü olsaydı. Ama teşekkürler. Lily'i bana ayarlamak istediğin için. O senin kardeşin ya hani." Albus muzipçe sırıttı "Hiç önemli değil Scor. Yani kardeşlerimizi paylaşabiliriz. Sen benim kardeşimle, ben senin kardeşinle. Dördümüz takılabiliriz." Scorpius tekrar bir kahkaha attı. "Bence sen gidip Wailing'e bir sor. En fazla ölürsün." Albus yüzünü astı "Senin bu kardeşin niye beni sevmiyor? Yakışıklıyım, çapkın değilim, en önemlisi de abisinin en yakın arkadaşıyım." Scorpius artık bu muhabbetden sıkılmıştı.

Albus'un ensesine vurarak ayağa kalktı. "Ben gidiyorum. Sen bu konuyu derinlemesine bir düşün. Ben gelince de bir çare bulalım." Albus, Scorpius'un dediğini duymamıştı. Astronomi Kulesinin altında ki bir bankta oturup kitap okuyan Wailing'e takılmıştı gözü.

Scorpius nerdeyse bir saattir Hogwarts'ta boş boş dolanıyordu. Yapacak bir şeyi yoktu ki, boş boş dolanmasın. Yorulmuyordu da. Sadece dolanıyordu.

En sonunda dolaşa dolaşa Astronomi Kulesine gelmişti. Balkona doğru ilerledi. Parmaklıklara yaslanıp yere oturdu. Hiç bir şey düşünmek istemiyordu. Yaklaşık yarım saat kadar oturmuştu ki bir baykuşun kanat çırpma sesi geldi. Ona bir mektup geliyordu.

Yine o kızlardan geliyor olmalıydı. Artık her gün mektup almaktan bıkmıştı. Onun istediği kız Rose'du. Ama olmuyordu işte.

Mektup yaklaştıkça Scorpius mektup zarfının içerisinde bir şeyin olduğunu fark etmişti. Baykuş aşağı doğru zarfı bırakınca, zarf Scorpius'un ellerine düşmüştü. Scorpius açar açmaz içindekinin Felix Felicis (Sıvı Şans İksiri) olduğunu anlamıştı. Altın renkli sıvıya bakarken bunu kimin gönderdiği sorusu geldi aklına. Hemen zarfı açıp baktı;

Buna ihtiyacın olduğunu düşünüyorum Scor. Rose gidip aşkını açıklayabilirsin. Değerini iyi bil. Bu iksiri almak için Profösör Osbert'ın iksir şişelerini dizdim. Ve inan ki çok zor bir şey bu. Neyse sana iyi şanslar.
Al.

Al onun için çok değerliydi. Her şey de Scorpius'a yardımcı olmuştu. Scorpius cezaya kaldığında bile gelip ona yardım etmişti. Bu fedakarlıklar onun için çok fazlaydı.

Scorpius ani bir kararla hızla ayağa kalktı iksir neredeyse balkonun parmaklıklarından düşüyordu. Son anda yakalayıp derin bir nefes aldı ve mektubu elinde buruşturup aşağı attı. Ama keşke atmadan önce aşağıda kim var bir baksaydı...

Poisonous Rose | ScoroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin