Bölüm şarkısı : Evanescence - My Immortal (Şarkıyla birlikte okuyun:D)
*****ROSE*****
Jason öylece kalkıp gitti. Hoşçakal bile demeden. Ne yapıyordu bu çocuk? Önce gelip Peter' ın elinden alıyor daha sonra ise hiçbir şey olmamış gibi kalkıp gidiyor. Anlamadım. Anlamamı da beklemeyin bir zahmet. Erkek denen o tarih öncesi, odun kökenli, koca beyinlerinin sadece nohut büyüklüğünü kullanan ve kullandıkları kısmıda yemek yemek, tuvalet ve belden aşağı için heba eden varlıklardan - yer kapladıkları ve oksijen harcadıkları için varlıklar yanlış anlamayın hepsi tam anlamıyla var ama yoklar anlayacağınız - bahsediyoruz.
Jason gittikten sonra öylece oturdum. Bacaklarımı karnıma çektim. Gözlerimi, güçlü ve acımasızca kıyıyı döven dalgalara çevirdim. Jason' ın ceketinin hâlâ bende olduğunu o an yeni farkettim. Bu ceket o kokuyordu. Sıkı sıkıya sarılmak geliyordu içimden. Ona ait olan her şeye deli gibi sarılmak.
Ne diyorsun sen Rose?
Kapa çeneni iç ses. Ne kadar kendi kendime konuşup düşüncelerimi engellemeye çalışsamda her zamanki gibi işe yaramadı.
Dünyaya haykırmak istiyordum. Küfretmek. Hatta ağlamak istiyordum. Hıçkırıklar içinde. Elimde değildi bu sefer ağlayamıyordum. Sadece öfkeliydim. Nasıl bir insan bu aptalın yaptığı gibi yapar. Arkasına bile bakmadan çekip gider.
Cekete daha çok sarındım. Bunun sebebi tanımadığım, soyadını bile bilmediğim sadece Jason adlı mega yakışıklı şahsın ceketi olması değildi. Tek ve gerçek sebep üşümemdi. Hava ciddi anlamda soğuktu. Bir de sahilde şort ve ince bir kısa kolluyla otursanız gelin de üşümeyin.
Denizi izlemeye devam ettim. Rüzgar saçlarımla oynuyordu. Hırçın saçlarımsa bundan memnundu sanırsam. Ama ben değildim. Bağırmalıydım. Her yana, her köşeye, her kulağa...
Dayanamadım.. Ayağa kalktım. Yavaş adımlarla iskeleye doğru yürüdüm. Çevrede kimse yoktu. Burası cidden çok ıssızdı. Peter' ın neden beni buraya getirdiğini ve çığlıklarıma kimsenin duymamasına cevaptı.
Yürüdüm ve iskelenin en ucuna doğru ilerledim. Deniz sadece bir adım uzağımdaydı. İçimden kocaman parçaların koptuğunu hissettim. O an vücudumda büyük bir öfke, nefret dalgası hissettim. Ve istediğim ama asla bu zamana kadar yapamadığım şeyi yaptım. Avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım.
"Senden nefret ediyorum. Sizden nefret ediyorum. Hayatımdan nefret ediyorum. Yaşamaktan nefret ediyorum. Ölmek istiyorum. Ölmek istiyorum. Ölmek istiyorum. Sadece ölmek. Bıktım bu şekilde olmaktan bıktım. Roselyn olmaktan bıktım. Ölmeliyim. Bana yapılanlardan, bana yaşattıklarınızdan nefret ediyorum. Sizden, tüm dünyadan nefret ediyorum."
Sesim kısılmıştı. Boğazım acımaya başlamıştı. Bacaklarım ise beni taşımaz bir hal almıştı. Bir anda kendimi gerçekten çok yorgun ve güçsüz hissettim. Daha fazla ayakta duramadım ve dizlerimin üzerine çöktüm. Bu şekilde fısıltılar eşliğinde devam ediyordum. Yüzüm denize dönüktü. Çıplak bacaklarımı hedef alan dalgaları umursamadan devam ettim.
"Ne zaman vazgeçeceksin? Ne zaman peşimi bırakacaksın. Hayatımda sadece senin bana çektirdiklerin yüzünden ağladım. Değer mi he değer mi? Bıktım anla lütfen bırak peşimi. Senden nefret etmeye devam etmek istemiyorum. Artık bırak peşimi Peter..."
Jason..
Jason' ın adını söylediğim anda yüzümde saçma ve cidden çok aptalca bir gülümseme oluştu. Bu çocuk nasıl beni gülümsetiyor. Hiç anlamıyorum. Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Denizle konuşmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bazen Sadece Seversin
ChickLitHayatta her şeyin bir başlangıcı vardır ve her başlangıç beraberinde sayısız bela getirir. Bu belayı önlemeyi denesek de olmuyorsa ne olacak şimdi? Elimizden tek bir şey gelir o zaman "BAZEN SADECE SEVMEK" .