Bölüm 7

38 4 1
                                    

Kim Tae Hyung çarşamba gecesi düzenlenen müzikaldeyken, etrafına yine bir kiz sürüsü toplamıştı ve bu kızların tümü Tae Hyung'un yaralı eline ne olduğunu sorup durdular.
Yazarınız bu delikanlının elini nasıl yaraladığını bilmiyor - aslında Bay Kim tüm gece boyunca bu konuda rahatsızlık verici derece ketumdu. Rahatsızlıktan bahsetmişken, söz konusu beyefendinin tüm bu ilgiden rahatsız olduğu gözden kaçmadı. Aslında yazarınız, Tae Hyung'u, abisi Nam Joon'a bu bandaj evde bırakması gerektiğini söylerken duydu.
-Lee Min Ah
-Seoulnews, 16 Nisan 2017
Neden, neden, neden kendine bunu yapıyordu ki?
Her yıl ailesi herkese birer bilet alıyor ve Jae Hee her yıl, bir daha bu yapımcıların muzikaline katılmayacağına dair yeminler ediyordu.
Ve Jae Hee her yıl kendini son nesil Kwang-Choi kızlarının Mozart'ın resitallerini katledişini izleyip irkilmemeye çabalarken buluyordu.
Bu acı vericiydi. İnanılmaz derece, korkunç şekilde, iğrenç biçimde acı vericiydi. Bunu tarif etmenin başka bir yolu yoktu.
Daha da kötüsü Jae Hee hep ön sırada ya da ön sıraya yakın Bir yerde otururdu, bu da acısının katlanmasına neden olurdu. Üstelik sadece kulaklarının için değil. Birkaç yılda bir yaptıkları şeyin ancak işitsel kanunlar karşısında işlenmiş Bir suç olduğunun bilincinde olan bir Kwang-Choi kızı olurdu. Diğer kızlar keman, piyanolara ilgisiz bir iştahla yaklaştığında, bu zavallı kızın yüzünden acı okunurdu. Bu, Jae Hee'nin çok iyi tanıdığı bir ifadeyi.
Bu, o anda orada olmak yerine dünyanın herhangi bir yerinde olma arzusunu yansıtan bir ifadeydi. Bunu gizlemeye çalışabilirdiniz ama sıkılmış gergin dudaklarınız sizi hep ele verirdi. Ve elbette tavana Ya da yere çakılı kalmış gözleriniz de.
Tanrı biliyor ya... Jae Hee'nin yüzünde de aynı Bu ifade Bir çok kez görülmüştü.
Belki de Kwang-Choi gecelerinde evde kalmak yerine buraya gelmesinin nedeni buydu. Birileri cesaret verici bir gülümsemeyle, müzikten zevk alıyor numarası yapmalıydı.
Ayrıca, yılda sadece bir kere gidip Bu acı verici eziyeti çekmek çok da zor değildi.
Yine de gizli kulak tıkaçlarını icat edenin bir servet kazanacağını düşünmeden edemiyordu.
Kızlardan oluşan dörtlü hazırlanıyordu. Jae Hee ikinci sıranın ortasında bir koltuğa oturdu, bu çileyi kiz kardeşide çekecekti.
Seul Gi "En arka köşede mükemmel iki yer var", diye fısıldadı Jae Hee'nin kulağına.
Jae Hee koltuğun minderine kendini yavaşça bırakırken "Artık çok geç " dedi.
"Tanrım bana yardım et" diye inildedi yaşca küçük olan.
Jae Hee eline tutuşturulan programın broşürünü incelemeye başladı. "Eğer biraya oturmazsak, Bir başkası oturacak" dedi.
"Benim istediğim de bu zaten!"
Jae Hee kardeşinin kendisini duyabilirsin için ona eğilerek fısıldadı." Burada gülümseyip kibarca oturabiliriz. Lee Jong Min gibi bir kadının buraya gelip kıs kıs güldüğünü düşünsene."
Seul Gi etrafına bakındı." Jong Min'i burada gideceğimizi sanmam."
Jae Hee yanıt vermek için ağzını açtı ama o anda yanına oturan kişinin Jin A olduğunu fark etti.
"Jin A" dedi Jae Hee sevinçle. "Evde kalmayı planladığın sanıyordum."
Jin A sırıttı, teni yeşil denecek kadar soluklaşmıştı. "Açıklayamam ama buradan uzak duramadım. Yolculuk kazası diyelim. Bunu izlememek mümkün değil."
"Ya da bi durumda dinlememek " dedi Seul Gi.
Jae Hee gülümsemesini engelleyememişti.
"Geldiğimde kızlar hakkında konuştuğunuzu mu duydum?" dedi Jin A.
"Jae Hee'ye dedim ki burada otursak da oturmasak da kötü bir resital olacak. Ve hatta benim fikrime göre,Min Ah bu seferki yazısında kızcağızları mahvedecek."
"Bilemiyorum" dedi Jin A düşünceli bir ifadeyle." Bu kızlara çok takılmıyor. Neden olduğuna emin değilim."
Arkalarından çatlak bir ses "Ben biliyorum." dedi.
Kızlar arkalarına döndüklerinde, Bayan Hwang'ın suratlarına sallanan başrolünü gördüler.
Jae Hee elini burnuna götürme refleksine hakim olamayarak yutkundu.
"Ben Min Ah'ın bunu yapmasının sebebini biliyorum." dedi yaşlı kadın.
"Öyle mi?" diye sordu yaşı en küçük olan.
"Onun kalbi yumuşak, şunu görüyor musunuz?" çelloyu çalan kızı göstererek. Bunu yaparken az kalsın Jin A'nın kulağında bir delik açacaktı.
"Evet" dedi Jin A kulağını ovuştururken." Ama artık onu duyabileceğimi sanmıyorum."
"Şükran duymalısın, bana daha sonra teşekkür edersin." dedi kadın.
" Şu kıza baksanıza Ne kadar acınacak halde. Ve öyle de olmalı. Ne kadar kötü çaldıklarının farkında olan tek kişinin o olduğu belli. Diğer üçünün Bir sivrisinek kadar müzik bilgisi yok."
Jae Hee kardeşine kendini beğenmiş Bir bakış attı.
"Şuraya yazıyorum, " dedi Bayan Hwang." Min Ah denen kişi Bu muzikalin bahsini yapmayacak."
"Bu ilginç bir teori" dedi Jae Hee.
Yaşlı kadın kendinden memnun Bir şekilde arkasına yaslandı. "Evet öyle değil mi?"
Jae Hee kafasını salladı ." Sanırım haklısınız."
"Ah. Ben hep haklıyımdır."
Jae Hee sandalyesinde arkasına yaslanarak önce arkadaşına sonra kardeşine bakarak " Benim de bu korkunç müzikale gelme sebebim aynı" dedi.
"Yaşlı Hwang'ı mı görmek?" dedi Jin A.
"Hayır. Onun gibi kızlar yüzünden. Çünkü onun ne hissettiğini anlayabiliyorum. " dedi çello çalacak olan kızı göstererek.
"Saçmalama " dedi Seul Gi. "Sen topluluk önünde hic enstrüman çalmadın ve eğer yapmış olsaydın hakkını verirdin."
"Konu müzik değil, Seul Gi."
O sırada yaşlı kadına çok tuhaf bir sey oldu. Kadının yüzü değişti. Hem de tamamen değişti, büsbütün başka bir insan oldu. Değişim inanılmazdı. Gözlerinde buğulu, dalgın Bitr bakış peyda oldu. Ve genelde hafifçe kısık, köşelerinde alaycı bir eğim olan dudakları yumuşadı." Ben de o kızdım, Jae Hee" dedi. Sesi o kadar kısıktı ki Jin A ve Seul Gi duymak için one eğilidiler.
Ama Bayan Hwang'ın gözleri sadece Jae Hee'nin üstündeydi." Hee yıl buraya gelmemin sebebi bu, aynı senin gibi."
Ve Jae Hee Bir anlığına bu yaşı geçkin hanımla arasında çok tuhaf bir bağ olduğunu hissetti. Bu son derece çılgıncaydı, çünkü cinayetleri dışında hiçbir ortak noktaları yoktu. Ve yinede bu saygın kadın kendisini seçmişti. Ama kadın, Jae Hee'nin son derece düzenli ve Bir o kadar sıkıcı hayatında ışık yakmış gibiydi.
Düşündüğümüz kişiler olmadığımızı keşfetmek ne hoş, değil mi?
Bayan Hwang'ın daha önce söyledikleri genç kızın kulaklarında tekrar tekrar yankılanıyordu.
Ses ona meydan okuyor gibiydi.
"Ne düşündüğümü biliyor musun, Bayan Kang?" diye sordu tamamen yumuşak bir sesle.
"Tahmin bile edemiyorum." dedi dürüstçe .
"Bence sen Lee Min Ah olabilirsin."
Jin A ve Seul Gi şaşkınlıkla nefeslerini tuttular.
Jae Hee'nin ağzı şaşkınlıkla açıldı. Daha önce hiç kimse ona karşı böyle bir suçlamada bulunmamıştı. Bu inanılmazdı... Ve...
Aslında gurur vericiydi.
Jae Hee hafifçe gülümsedi ve önemli bir şey dövecekmiş gibi one eğildi.
Karşısındaki kadın da eğildi.
Diğer kızlar da egildi.
"Ne düşündüğümü biliyor musunuz, Bayan Hwang?"diye sordu genç kız zorlama bir yumuşaklıkla.
"Evet" dedi yaşlı olan.
"Tahminin karşısında nefessiz kaldığımı itiraf etmeliyim ama yazar kadın olduğumu daha önce de söylemiştin."
"O musunuz?"
Hwang Yeun Ki kurnazca gülümsedi." Belki de öyleyim."
Seul Gi ve Jin A'nın nefesi Bir kez daha kesildi, bu kez daha çok ses çıkmıştı.
Jae Hee midesinin burulduğunu hissetti.
"İtiraf mı ediyorsunuz?" diye fısıldadı Jin A.
"Elbette itiraf etmiyorum." diye bağırdı Yeun Ki sırtını dikleştirerek. Bastonunu öyle sert yere vurdu ki ısınan amatör müzisyenler ona baktı.
"Eğer hu doğru olsaydı bile, doğru olup olmadığını söylemiyorum, bunu itiraf etmem son derece aptalca olmaz mıydı?"
" O zaman neden öyle..."
"Seni budala, çünkü burada bir sey anlatmaya çalışıyorum."
Kadın Jae Hee kendini soru sormak zorunda hissedene kadar sessizlikle bekledi." Anlatmaya çalıştığınız nedir?"
"Herkes o yazar olabilir." dedi bezgince yaşlı kadın.
"Evet ama ben değilim. Ben olmadığıma sonderece eminim" dedi kardeşi.
Bayan Hwang kıza bakma zahmetine bile girmedi."Bir sey söylememe izin ver." dedi.
"Sizi durdurabilir miyiz hiç?" o kadar sevimli söylemişti ki iltifat gibi duyulmuştu. Aslında gerçekten bir iltifattı. Jae Hee bu yaşlı kadına hayrandı.
Yaşlı kadın kıkırdadı." Sende göründüğünden daha fazlası var küçüğüm."
"Doğru," dedi Seul Gi sırıtarak. "Bazen çok acımasız olabiliyor. Buna kimse inanmaz ama daha küçükken ..." ablasından yediği dirsek ile susmak zorunda kalmıştı.
"Gördünüz mü?" dedi Seul Gi.
"Diyeceğim şu ki, çoğu insan benim ortaya attığım iddia konusuna yanlış yoldan gidiyor."
"Nasıl bir yol izlememizi önerirsiniz." diye sordu Jin A.
"Herkes çok göz önünde olan insanlara yöneliyor. Anneniz gibi mesela." dedi Jae Hee ve Seul Gi'yi işaret ederek.
Jae Hee ne diyeceğini bilemedi. Annesi dedikodu yapma konusunda uzman sayılırdı ama onun Min Ah gibi bir yazar olduğunu düşünmek biraz zordu.
"Bu yüzden " dedi Bayan Hwang kurnaz Bir ifadeyle." O olamaz."
" Eğer yazar çok göz önünde olan biri olsaydı, şimdiye kadar çoktan kim olduğu bulunurdu. Kimsenin şüphelendiği biri olmalı."
Jae Hee başını salladı garip ama yaşlı kadının dedikleri mantıklı geliyordu.
"İşte bu yüzden de ben hiç uygun bir aday değilim. Kaldı ki sözümü hiç bir zaman esirgemedim bir yazının arkasına mı saklayacağım."
Jae Hee mantık zincirini takip edemediğinde gözlerini kırpıştırdı."Affedersiniz?"
"Ah, lütfen, benden şüphelenen tek kişi sen misin sanıyorsun?"
Jae Hee başını iki yana salladı." Ben hâlâ onun siz olduğunu düşünüyorum."
"Sen göründüğünden daha arsızsın." dedi yaşlı kadın başını sallarken.
Seul Gi one eğilerek esrarengiz Bir tonla " Bu doğru," dedi.
Jin A "Sanırım müzikal başlıyor" dedi.
"Tanrı yardımcımız olsun" dedi Bayan Hwang."Bilmem ki neden... Bay Kim!"
Jae Hee yüzünü sahneye dönmüştü ama Tae Hyung'un adını duyunca tekrar geri döndü. Genç adam insanların dizlerinin üzerinde özür dileye dileye atlayarak sıra boyunca ilerleyerek Bayan Hwang'ın yanındaki boş koltuğa oturdu.
Özürlerine elbette o öldürücü gülücüğü eşlik ediyordu ve bu nedenle en az üç genç kadın oturdukları yerde eridiler.
Jae Hee kaşlarını çattı. Bu iğrençti.
Jin A " Tae Hyung, geleceğini bilmiyordum." dedi.
"Son anda fikrimi değiştirdim. Ne de olsa müzik aşığı biriyim."
Jin A kuru bir sesle " Bu da neden burada olduğunu açıklıyor" dedi.
Tae Hyung kızın yorumunu tek kaşını kaldırarak yanıtladı ve Jae Hee'ye dönerek "İyi akşamlar Jae Hee." dedi. Sonra kardeşinide başıyla selamladı." Seul Gi."
Jae Hee'nin konuşmaya başlaması hiraz süre aldı. O öğleden sonra çok tuhaf ayrılmışlardı ve Tae Hyung şimdi ona dostça gülümseyerek karşısında duruyordu." iyi akşamlar."
Tae Hyung ilgili görünerek " Bu akşam ki programı bilen var mı ?" diye sordu.
Jae Hee bunu takdir etmeliydi.Tae Hyung size öyle bir bakardı ki dünyadaki hiçbir şey sizin sonraki cümlemizden daha önemli değilmiş gibi hissedersiniz.
"Sanırım Mozart. Neredeyse her zaman Mozart çalıyorlar." dedi Seul Gi.
"Ne tatlı," diye yanıtladı genç adam." Mozart'ın hayranıyımdır."
"Bu durumda, hala şansın varken kaçmak isteyebilirsin. " dedi Bayan Hwang ciyakladı ve Tae Hyung'u dirseğiyle dürttü.
"Ah, yapmayın eminin kızlar ellerinden geleni yapacaktır."
"Ah, ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışacaklarından şüphe yok." dedi JinA kaygıyla.
Jae Hee" Şşşş" dedi. Genç kız müzikali dinlemeye çok meraklı değildi ama Tae Hyung'un varlığı onu tedirgin ediyordu. Ona ne söyleyeceğinden emin değildi. Aslında söylemesi gereken şeyler, arkadaşı, kardeşi ve özellikle yaşlı kadının önünde söyleyeceği şeyler değildi.
Işıklar yavaşça söndürüldü. Bu da kızların hazır olduğunu gösteriyordu. Jae Hee kendini hazırladı ve en sonunda işkence başladı.
Ve sürdü... Sürdü... Sürdü...
Jae Hee en çok acı verenin müzikal mi yoksa arkasında oturan adam mı olduğuna karar verememişti. Genç kadın deli gibi kıpırdanırken, parmaklarıyla durmaksızın koyu kırmızı kadife elbisesinin eteğinde ritim tutuyordu.

I Wish Dreams Come True -Kim TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin