💫17

2K 218 55
                                    

Bu ara hiç içimden gelmşyor yazmak... Ondan gecikiyor, üzgünüm  :/

  Ellerim üşürken birbirlerine sürtüp biraz olsun ısıtmaya çalışmıştım, ancak pek de işe yaramıyordu. Hoseok'u yanıma çağırmıştım, çünkü aramızda yaşadığımız gereksiz gerginlik artık beni yıpratıyordu. Junsoo'ya olan öfkemi Hoseok'a yüklüyor, bütün hıncımı ondan çıkarmaya çalışıyordum. Daha sonra ise Jimin bunun çok anlamsız olduğunu göstermişti bir şekilde.

  Aslında Hoseok'a platonik takıldığım günleri hatırlatıp konuşup durmuştu.

  Yanımdan geçen çiftlere öylesine bir göz gezdiriyor, yakışıp yakışmadıklarına bakıyordum. Aslında sabırsızdım, çünkü Hoseok biraz gecikmişti. Eh, bu da daha fazla sıkılmama neden oluyordu. Yine de onu arayıp çabuk olmasını falan söylemeyecektin tabii ki de. Öte yandan elimde döndürüp durduğum telefon bunu yapmaya itiyordu beni.

"Selam,"  duyduğum kadife ses ile gözlerimi nehirden ayırdım ve ona baktım. Boynuna doladığı kırmızı atkısı ile yüzünün yarısı neredeyse kaybolmuştu. Sevimli duruyordu, kesinlikle inkar etmeyecektim.

"Hoş geldin. Nasılsın?"

"Buraya kadar yürümek yorucuydu ama iyiyim, sen?"

"İyiyim, galiba,"  kafasını yavaşça salladıktan sonra yanıma oturmuş, nehri izlemeye başlamıştı. Konuya nasıl girecektim emin değildim. Açıkçası özür dilemek ve kendimi affettirmek, açıklama yapmak konusunda oldukça sıkıntı çekiyordum. Bu yüzden Hoseok beni bir şekilde konuşmaya iteklese mükemmel olacaktı.

"Taehyung"

"Hoseok,"  aynı anda isimlerimizi söylediğimizde ona baktım. Ufak kıkırtısı kulaklarıma dolarken dudaklarıma bir gülümseme konmuş, tamamen ona doğru dönmüştüm.

"Sen söyle."

"Ben... Konuya nasıl girerim bilmiyorum cidden. Ah... Bunu söylemek cidden zor."

"Dinliyorum."

"Hoseok, ben... Ben senden özür dilerim,"  ne dediğimi anlayamamış gibi birkaç saniye sonra yüzüme bakmış, ardından hafif dolgun dudaklarını aralamıştı. Benden bunu beklemediğini fazlasıyla belli ediyordu.

"Ne? Doğru mu anladım?"

"Junsoo'ya olan öfkemi senden çıkartıyordum, çünkü onunla çok yakındın."

"Bu seni rahatsız mı ediyordu?"

"Elbette! Her ne kadar sana sürekli laf sokup rekabet etsem bile, seninle çok sık vakit geçiriyordum ve birden... Birden o herif gelip seni benden aldı,"  çocuksu bir isyanla dile getirdiğim cümlelerim beni rahatlatmış, Hoseok'u gülümsetmişti. Sanırım bundan olumsuz bir şey demeyeceğini anlayabilirdim. Yine de vereceği herhangi bir cevaba hazır olmam gerektiğini de farkındaydım.

  Hâlâ bir şey demeden bana bakıyor, yalnızca gülümsüyordu. Bundan rahatsız değildim. Çünkü Hoseok'un gülüşü o kadar mutlu ediciydi ki, saatlerce izleyesi geliyordu insanın. Sıkılmadan bakabiliyordunuz ve tek derdiniz o gülüşün bozulmaması oluyordu bakarken. Hatta bakmıyorken bile demek daha doğru olurdu.

"Seninle hâlâ yakınım. Hâlâ iyiyiz. Fakat ilk geldiğinde bana çok yakın davranıp ardından uzaklaşan da sendin. Neden Taehyung? Seni kıracak bir şey mi yaptım?"  parmaklarıyla oynarken sorduğunda yerimde huzursuzca kıpırdandım. Doğruları mı söylemeliydim, yoksa geçiştirmeli miydim, bilmiyordum. Öte yandan bundan sonsuza dek kaçamazdım. İlla ki bir gün itiraf etmem gerekecekti, geciktirmemin işleri daha çok yokuşa süreceğini farkındaydım elbette. Yine de korkuyordum işte. Çok fazla korkuyordum.

"Hoseok... Bunu nasıl anlatırım bilmiyorum."

"Sadece anlatmaya ne dersin? Dolandırmadan."

"Oraya ilk geldiğimde dikkatimi çekmiştin. Ne zamandı net hatırlamıyorum, seni sık sık görüyordum ancak gözümde yalnızca yakışıklı biriydin işte,"  derin bir nefes aldıktan sonra kafamı nehre doğru çevirdim. Hoseok'un yüzüne bakmaya hazır hissetmiyordum.

"Bir gün pratik yapmak için salona gelmiştim ancak salon doluydu. Küçük bir kızla dans ediyordun, kızın kim olduğunu bilmiyorum. O kadar güzeldiniz ki Hoseok. Bir an senin ne kadar iyi bir baba olacağını düşündüm, düşledim... Tanrım, çok utanıyorum,"  ellerimi yüzüme kapattığım anca parmaklarımın üstünde soğuk parmakları hissetmiştim. Ellerimi yavaşça yüzümden çektiğinde direkt göz göze gelmiştik ve benim ilk gördüğüm onun büyük gülümsemesi olmuştu.

"Yani benden, duygularından kaçmak için mi uzaklaştın?"

"Ben... Evet,"  üzgünce mırıldandığımda ellerimizi kenetlemiş, ardından yanağıma tüy kadar hafif bir öpücük kondurmuştu.

"Buna gerek yoktu. İlgimi hep çekmiştin. Gerek yüzün, gerekse karakterin... Benim için mükemmelin tanımıydın Taehyung. Keşke bana en başta söyleseydin."

"Peki şimdi? Şimdi nasıl?"

"Seninle olabilirim. Junsoo ile sandığın gibi uzun süreli bir olayımız yok. Olamazdı da."

  Hızla ayağa kalkmış, onu da yanıma çekmiştim. Birbirimize oldukça yakın dururken ikimiz de gülümsüyorduk. Hoseok çok güzeldi. Kendime hakim olamayacağım kadar güzeldi ve bu güzellik yalnızca bana saklı kalsın istiyordum.

"Jung Hoseok, en kısa zamanda sana sırılsıklam aşık olacağıma söz veriyorum."

"Kim Taehyung, sana olan hoşlantım o kadar çok büyüyüp aşka dönüşecek ki, beni sana, seni bana bağımlı yapacağım."





Ehehehheehhehehehe İŞŞŞŞTE YAZDIM BEEEE ZKKDMZMDMDMSND BEN BEĞENDİM İNŞ SİZ DE BEĞENMİŞSİNİZDİR

SİZİ SEVİYOM, SONRA GÖRÜŞÜRÜZ💜

The Show°VHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin