Hoseok, annemle tanışmıştı ve açıkçası ikisinin de birbirini çok sevdiklerini anlamamam için salak falan olmam lazımdı.
Akşam yemeğinin ertesi günü annem sürekli ondan bahsederken oğlum demiş, pabucumu çoktan dama atmıştı. Bu kadar sevmesi elbette güzeldi ancak Hoseok'u biraz kıskanmıştım. Sevgilimi paylaşmayı sevdiğim söylenemezdi. Öte yandan ailemin onu bu denli kabul edip benimsemesi güzel hissettiriyordu. En azından Hoseok daha rahat olacaktı.
İlişkimize başladığımızdan beri herhangi bir tartışma yaşamamıştık ancak bir şeylerin patlak vermesi an meselesiydi. Çünkü Junsoon yavşağını sürekli sevgilimin errafında görüyordum ve Hoseok sorun çıkmasın diye bana üstü kapalı anlatıyordu. Bense çok küçük bir an bile olsa gördüğüm herhangi bir şeyin sonucu kendimi tutamayacağımdan emindim.
Eskiden Junsoon ile aramızda herhangi bir sorun yoktu aslında. Hatta yakın arkadaşlar sayılırdık. Sonra bir akşam beraber içmeye gitmiştik ve ben orada alkolün verdiği etkiyle Hoseok'a karşı olan beğenimi dile getirmiştim. Ertesi gün ise Junsoon benimle aniden konuşmayı kesmiş, Hoseok'a yanaşmaya başlamıştı. Başta bunu dert etmemiştim, çünkü Hoseok'un ona yüz vermeyeceğinden neredeyse emindim. Tabii yanıldığımı da kısa bir süre sonra anladım. Hoseok onunla daha çok vakit geçirmeye başlamış ve kendi benliğinden uzaklaşmıştı. Ben de bu zaman boyunca beğeniden çok öfke duymaya başlamıştım ona ve biz bir şekilde rakip haline gelmiştik akademide. Bundan asla memnun olmamıştım ama nedense Hoseok'a karşı olan öfkem ağır bastığından dolayı devam ediyordum.
Hoseok'a karşı koymak cidden neredeyse imkansızdı. Onun bazen içten bir gülümsemesi bile karşısındakinin aklını başından alır, aniden kendine hapsetmesini sağlardı. Çok güzeldi o. Her ruh halinde güzeldi. Ağlarken, gülerken, somurturken bile çok güzeldi. Belki de ben ona olan sevgimden dolayı böyle görüyordum. Yani böyleyse daha iyiydi, çünkü Hoseok'un güzelliğinin herkesi büyülemesini istemezdim. O yalnızca bana ait kalmalıydı, tıpkı benim ona kalacağım gibi.
"Yine ne düşünüyorsun?"
İnce kollar boynuma dolanmış, beni geriye doğru çekmişti yavaşça. Sırtım, sevgilimin göğsü ile buluştuğunda bulunduğum yerin dünyanın en rahat yeri olup olmadığını sorgulamaya başlamıştım bile.
"Önemli şeyler değil. Neler yaptın? Pratiğin bitti mi?"
"Evet, çok yoruldum. Keşke bir sevgilim olsa da bana masaj yapsa."
Gülerek ve aynı zamanda hayıflanarak konuştuğunda elini tuttum. Küçük bir çocuktan farkı yoktu işte.
"Seni asla reddedemiyorum."
"Geçen dondurma yememe izin vermedin?"
"Hava soğuktu, Hoseok. Hastalanmanı istemiyorum."
Yanağımı sulu bir şekilde öptükten sonra saçımı karıştırmış, karnıma hafifçe vurmuştu.
"Sen bakarsın bana."
"Benden başkası bakamaz zaten."
Gülümsemesi daha da büyüdüğünde onu önüme doğru çekip kollarımın arasına aldım. Huzurla doluyordum o yakınımdayken. Tarif edemediğim bir sürü duyguyu aynı anda yaşıyordum ve bu çok güzeldi.
"Hoseok, seni çok seviyorum."
"Seni çok seviyorum Taehyung."
Heheheheeh umarım beğenmişsinizdir, görüşürüz💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Show°VHope
Fanfictiongeniushope: Dünkü şovda gerçekten iyiydin Kim Taehyung, tebrik ederim