Ben korkağın tekiyim, gözlerimin içinde yatan o cesur kız hiçbir zaman uyanmayacaktı.Babam ve annemin kavgaları yüzünden kırılan cam vazolar eskisi gibi sarılamayacaktı, çığlık sesleri hiçbir zaman kulaklarımdan çıkmayacaktı.Bu ev uğursuzluğun sembolü ve ben de bu evin tek kızıyım evde benim için değerli olan tek yer var oda oyuncaklarla dolu odam.Ama onlar benim gibi yalnızlığı içine sinen bir aptalla oynamak değil aynı odada kalmaktan bile rahatsız görünüyor gibiydiler.Küçükken kolunu, bacaklarını kırıp saçlarını yolduğum oyuncaklarım bile bana düşmandılar.
O zamanlar oyuncaklarıma zarar verdiğimi düşünmezdim çünkü ben zaten kavgaların içinde büyümüş bir kızdım.Ve onların saçını yolmak,bacaklarını kırmak sinirli olduğum zaman bana çok iyi geliyordu.Onlar ağladığım zaman yanımda olan, bağırıp kızacagım tek varlıklardı ve onları asla çöpe atmayacaktım.Birçoğu eskiydi ama yinede hep yanımda taşıdığım bir kumbaram vardı.Bu kumbara benim bütün servetimdi.Yıl boyunca bütün duygularımı yazıp içine atardım. Noel günü gelince o kumbarayı boşaltır içinde yazanları yakardım.Her yıl okuyupta attığım kağıtların içersinde "aşk" hiçbir zaman olmamıştı.Annem mimar,babam ise veteriner. Babam hayvanlara insanlardan daha çok şevkat gösterir.O şefkatin yarısını bana göstermediğinden eminim.Bu sene liseye geçecektim ve okulların açılmasına çok az bir süre kalmıştı.Okulda yakın olduğum tek kız var o da Açelya.Açelya benim gibi yalnızlık ustası bir kız değil.Doğmadan önce aramızda bir bağ kurulduğuna inanıyor ve belki de benim duygularımı önemseyen tek insan.Fakat okullar kapandığından beri hiç aramamıştı acaba bazı bağlar kopmayamı başlıyordu?umarım böyle bişey olmaz derken kapı çaldı kapıya doğru yürürken camdan şırıl şırıl akan yağmur damlalarını gördüm, gözlerimi kapıya yönelttim.Ve şöyle seslendim;
-Kim o?
-Benim dedi bir kadın ama kim olduğunu anlayamadım.Kapıyı açtığımda gördüğüm kadın soğuktan iki büklüm olmuş,yüzündeki kırışıklıklardan akan damlalar gözlerinin bütün sıcaklığını almıştı.Ve bana şöyle seslendi;
-Merhaba kızım.
İlk defa biri bana bu kadar şefkatli bir sesle kızım demişti.
-Merhaba teyze,dedim
Daha önce hiç karşılaşmadığım bu kadının gözlerine bakarak;
-İçeri buyur teyzecim, dedim.
Kadın yağmurda ıslanmış ayakkabılarını çıkarmak için eğildi ve ona şöyle dedim;
-Çıkarmana gerek yok teyze.
Sesim ilk defa bu kadar sevecen ve içtendi.Hafif bir gülümsemeyle içeri girdi.-Adın ne senin? diye sordu
-Başak
-Adın çok güzelmiş tatlım,dedi.
Ve üstündeki ıslak paltoyu çıkardı.Elinden alıp askıya doğru yöneldim.İçimde sebebini bilmediğim bir korku vardı.Babam veya annem eve gelirse bana yaptığım şeyden dolayı çok kızacaklardı.Açıkçası bende kadından korkmuştum gözlerinde çok tuhaf birşey vardı.Sanki denizdeki cesetlerin toplandığı bir maviydi gözleri.Bunları düşünürken omzuma bir elin değdiğini hissettim ve arkamı döndüm gözlerim o mavi gözlerle buluştu.Gözlerinin içinde uzaklara gitmiştim adeta ama o uzaklar çok soğuktu sisli havanın ciğerime dolduğunu hissettiğim an kadının gözlerinin içinden çıkıp yalnızlık dolu dünyama geri döndüm.Ve teyzeye şöyle dedim;
-Bir sorun mu var ?
-Hayır tatlım bir sorun yok sadece lavabonun yerini soracaktım,dedi
-Merdivenlerden inip sola dönerseniz ikinci kapı,dedim.