bölüm 3

6 4 0
                                    


"Kan kaybından geber"

Hangi beyinsiz benim gibi daha hiçbir maddesini bilmeden boş kâğıt imzalardı ki?

Doğru bildiniz tabikide ben.

İmzalamazsam ne olacağını şakaklarımdaki soğuk metal anlatıyordu.

"İmzalamayacağım ne yaparsanız yapın "  dediğim an silahın emniyetini açmışdı yanımdaki yaratık. E bende mecbur imzalamıştım . Nedenini asla anlayamıyordum ama ben bunca şeye ramen ölmediysem daha da ölmezdim.
Üç gün önce barmenin emrivakisine uyup bara gitmemiştim ve bu sabah daha karga bokunu yemeden kapımı yumruklayan üç izbandutla kahvaltı yapmayı bırak pijamalarımı bile değiştiremeden yaka paça buraya getirilmiştim.

Ben barın daha alt katı olup olmadığını bilmeden , beni alt kata yani burdaki ergenlerin (karanlıktaki kırmızı ) diye adlandırdıkları yere getirmişlerdi.

Karşımdaki adamlar pek ergene benzemiyordu .

"Adam 60 yaşında yahu "

" Noldu içsesgülüm benimle iyi anlaşmaya mı karar verdin "?

" biri siksin şu kızı "

Pekala içsesgülümünde iyi dileklerini aldığımıza  göre buralardaki asi tavırlarımıza devam edebiliriz.

Karşımdaki üç gün önceki donuna kadar pircing olan barmen piçimtrak bir havayla konuşmaya başladı "dua et patron el değiştirdi yoksa alırdık senin havanı". Şunlara bak sanki don değiştiriyo dediğinizi duyar gibiyim. :)

Benim konuşmamam onları daha da sinirlendirirken ben keyifle gülüyordum .
Ölürken de bunların sayesinde keyifle ölecem artık. Sabahtan beri ölecen de ölecen tehtit var icraat yok niyeyse. Pircingli barmen bozuntustu konuşmayacağımı anlamış olacak ki etrafımdaki adamları bir baş haraketiyle gönderip karşıma bir sandalye çekti. "Garip bir kızsın şarkı söylemek dışında ölmek üzereyken bile konuşmuyorsun kaprisni bilmem ama O herşeyi biliyor " dedikten sonra nerden çıkardığını bilmediğim siyah bez parçasıyla gözümü bağladı.
Emindim ki  eğer benim yerime başka kızı kaçırmış olsaydı cırlayarak burdaki herkesin anasını ağlatırdı. Biliyordum çünki 3 yıl önceki bende öyle yapardım. Şimdi ise sanki her gün kaçırırılıyormuşum gibi bir tavır sergilemiştim. Utanmasam televizyon isteyecektim adamlardan o derece rahattım.

Umrumda da değildi ölsem ağlayanı bırak cenazeme gelen olmazdı. Sadece bakkalcı Hüseyin amca küçükken çaldığım sakızlar için helallik vermeye  gelebilirdi ki , o da bir ihtimaldi.

Ben tam uyuyacekken kapı gürültüyle açıldı. Yanıma patron dedikleri pezevenk gelse iyi olurdu. Gözümdeki siyah ipi çıkardı. Nerdeee hayaller patron , hayatlar pircingli barmen. Omzlarımdan tutup yüzünü kulağıma doğru yaklaştırdı. " Bak güzelim patron kimseye kara kaşı kara gözü yüzünden ayrımcalık yapmaz. Şimdi konuşmazsan canın daha çok yanacak " dedi. Al işte hep aynı tehtit. Şu göz devirmeyi bi yapabilsem . Bana hala umutla bakıyordu, baksın dursundu köpek. Gıcıklık yapıp ağzımı açtım bi an gözlerinden sinsi ışıklar geçti. Ağzımı kapatıp sırıttım. Önce gözleri kocaman açıldı. Lan burnundan ateş mi çıkıyor,?  Yok yok sümüktür o. Elini omuzlarımdan çekip yüzüme sağlam bir tokat attı. Oturduğum  sandalye attığı tokadın hızıyla devrıldi. Üstelik bacağım sandalyenin altında kalıp ezildi.  Ne yalan söyleyim beklemiyordum ama şaşırmamıştım. Erkeklerde kaşarlık vol. 72728828828 - geç geç biz tutmayalım seni -
Oynuyordu. Ellerim bağlı olduğu için kalkamıyordum. Kafamı hafif kaldırıp ne yaptığına baktığımda sakinleşmek için yumruklarını sıkıyordu. Umarım ki o yumruk bende patlamazdı.

Dişlerinin arasından "konuş" diye tısladı.

Nah bebeğim bu kız da deli inadı var.

Ahh iç ses ahh azından bal damlıyor valla. Sandalyenin havada duran ayağının üstüne oturduğunda acıyla inledim. "Konuş" konuşmayınca  ağırlığını daha da verdi. Bacağım o kadar ağrıyordu ki nefes dahi alamadım. Niye beni konuşturmak istediklerini anlamıyordum. Fazla saçma bir durumdu. Ağırlığının hepsini verip benim ona sırıttığım gibi sırıttı ve sakince "konuş" dedi. Ağrıdan gözlerim sulandı. Kafamı indirip bacağıma baktığımda paslı çivinin baldırıma saplandığını gördüm.

İşin şakası bitmişti işte ama ben o gece nasıl konuşup bağırmadıysam şimdide aynını yapacaktım. Sandalyeden kalkıp baldırıma  saplanan çiviyi hızla çekti. " Kan kaybından geber" diyip geldiği cehenneme geri döndü.

Açlıktan midem bulanıyordu ve bacağım tamamen uyuşmuştu. Belki uyursam geçerdi ama gözlerimi kapatırsam bir daha uyanamayıp karanlığa hapis olabilirdim. İç sesim bile susmuştu. Bu şekilde ölmek istemiyordum ama bacağımdakı uyuşukluk canımı yakıyordu. Çivi çok uzundu ve tek dileğim çivinin damarımı patlatmamasıydı.

SON ÇİÇEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin