bölüm 5

7 0 0
                                    

"Öldüm , Öldüler , Öldük "

Prenses olmak her kız çocuğunun hayalidir. Ya da prenses elbisesi almak , ya da prensesler kadar güzel olmak. Ben de isterdim çoğu zaman. Eğer bir kız çocuğu prenses olmak istemiyorsa ya hiç masal dinlememiştir, ya da masaldaki başka karakteri sevmiştir. Bizim gibi annesiz ve babasız büyüyen çocukların işi biraz zordur çünkü karakterlerimizi kendimiz belirleriz. Bize yön gösterecek kimseler olmaz. Verdiğimiz kararlara da kimse karışmaz. Üç yıldır intikam istememiştim ama elime bir fırsat geçmişti. Değerlendirmeliydim. Değerlendirdim.

Patron ile aramızdaki anlaşmada ufak bir değişiklik yapmıştık.

🔄1 saat önceye ışınlanalım . 

Uzay karşındaki Nefes denen kızın panik ve deneyimsiz hallerine dayanamıyordu. Sevimlilik değil aptallıktı bu. Daha 18' inde bir bara bile ilk defa gelmiş , çalışmaktan bahsediyordu. Patron da kabul etmişti zaten. Kabüldü sesi güzeldi. Çok güzeldi. Tuhaftı ,konuşmuyordu. Gizemliydi. İşte bu yüzden onu hiç sevmemişti. Patronun başına kesin iş açacaktı. Zaten şimdiden patron başlamıştı oraya buraya emirler yağdırmaya.

Uzay düşünürken Nefes aklına gelen güzel fikirle çantasındaki tükenmez kalemi çıkartıp, "patronla konuşmam lazım"yazdı.

" Oldu hanımefendi rezervasyonunuz var mıydı"? Nefes bir an afalladı. Böyle yerlerde rezarvasyon ile randevu alacağını hiç tahmin etmemişti. Uzay karşısındaki afallayan yüze bakıp ufak bir kahka patlattı. "Şaka yapmıştım bekle haber vereyim müsait ise konuşursu- yani o da pek konuşmaz sen yazarsın o okur , canı ister ise konuşur" Nefes başını salladı. Bazen bacağını deşen adamın , karşısındaki adam olduğunu algılamakta güçlük çekiyordu. Kesin Uzay'ın kişilik bozukluğu vardı. Evet evet bipolardı bu çocuk.

Yaklaşık beş dakikanın ardından Uzay buz gibi bir ifadeyle geldi. "Seni bekliyor koridorun en sonundaki oda." Demek ki patronun odası karanlıktaki kırmızı da değildi. Uzay ' ın yüzüne bile bakmadan odaya ilerledim. Elimi yumruk haline getirip kapıya iki kere vurdum ve o tok sesin çıkmasını sağladım.  Kapıyı açtım ve karşısındaki siyah koltuğa kendimi bıraktım ve o "pufff" diye sesin çıkmasına sırıttım. Asker botları olan ayağımı da karşımdaki masaya bıraktım. Böyle koltuklar Fazilet hanım ' ın odasında da vardı ve ben hep böyle otururdum. Deli olurdu. Ben evimdeymiş gibi davranırken gözünü bile kırpmadan bana bakıyordu. Odası sıradan odalar gibiydi. Sade ama şık. Kendimi hafif kaldırıp masasının üstündeki kâğıdı aldım. "Anlaşma değişsin intikam almak istiyorum başka yollarla para kazanabilirim" kağıdı önüne uzattım. Kağıdı okuyup masasına bıraktıktan sonra "neyin ve kimin intikamı bu anlat ama yazarak değil . Hani şu insanların ağzıyla yaptığı şey ile" dedi .

Pekala konuşabilirdim. Biticekti sonuçta. İntikam alacaktım. Hem o çocukların intikamını aldıktan sonra istediğim kadar konuşalirdim.

Üç yıl önceye ışınlanalım bi

Elimde eski otobüs kartı ile zorladığım kapı bu defa açılmak zorundaydı ve bu defa yakalanmamalıydım. Fazilet hanım geceleri eve neredeyse hiç gitmezdi ve yurtta kalırdı. ve eğer ben bu kapıyı açamazsam ailemi bulma hayallerim suya düşerdi. Günün yorgunluğu ve heyacanı ile kartı sert bir biçimde ileri soktum. Gözlerim ilk başta inanmasa da hemen alıştı bu gerçeğe. Gecenin ta iki buçuğuydu ve yakalanırsam en ağır cezaları alırdım. Ağzımdaki feneri elime alıp kapıyı arkamdan yavaşça kapattım.
Bilgisiyarın başlat tuşuna bastıktan sonra çıkan 'dırırım' sesine ufak bir küfür ettikten sonra titreyen ellerimle tuşladım NEFES KORAN. Kimse bilgisiyara dokunmaya cesaret edemeyeceğini düşünmüş olacak ki şifre yoktu bilgisiyarda. Fakat sadece benim dosyamda şifre vardı. Garipti hem de fazlasıyla.

Şifreyi fenerbahçenin kuruluş tarihini bile denememe rağmen açılmamıştı ki bu vampir olduğum şüpelerimi tetikliyordu. Olmuyordu arkadaş! açamıyordum şifreyi. Masayı kısaca inceledikten sonra çekmeceleri kurcaladım. Hoş , ne aradığımı bile bilmiyordum. Ufacık bir işaret bile içimdeki umut küllerinin tutuşmasına işaretti.

Birden masanın üstündeki mutlu aile çerçevesi çekti dikkatimi. Yetimliğimi yüzümüze vurmak istercesine gülümsüyorlardı objektife. Fotoğrafa transa girmişçesine bakarken sol alt köşedeki ufak yazı çekti dikkatimi.

N/K00351

Odada sadece klavyenin çıkardığı tiz sesler yankılanıyordu. Dosya açıldığında içimden zafer çığlıkları atmaya başlamıştım bile. O 'enter' tuşuna bastığımda herşey için çok geçti.

Bir adres...

Bir tarih...

Bir saat...

Bir hesaplaşma...

Saatin de tarihin de bu günü göstermesi hiçbirşey ifade etmese de garipti. Ama hey! Ben bugün ailemi bulacaktım!

Adresi bir kâğıda not edip parmak uçlarımda yethimaneyi terk ettim.

Taksi param olmadığı için koşa koşa aradım adresteki evi. Ne pijamamı ne de oraya buraya savrulan saçlarım umrumdaydı, içimde tutamadığım bir mutluluk vardı. Yolun ortasında durup "Ailemi buldum ulan!" diye zıplayıp bağırdım sonra ışığı açılan bir ev görünce biraz daha koştum.

Koştum koştum koştum

-tabanlarım parçalandı-
-umursamadım-
koştum
koştum koştum koştum koştum

Ayakkabılarım ayaklarımdan fırladı
- umursamadım-
koştum koştum koştum koştum

-Taşa takılıp düştüm-
-umursamadım-
koştum ve koştum.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                        Aileme gidiyordum ben. Aileme. Kavramın anlamını bildiğim ama asla hisseedemediğim yere. Hissetmeye. Sonumu bilsem hissetmek ister miydim ki ?

Sonunda buldum gecekonduyu. Usulca pencerenin kenarından baktım evin içine. Evin eşiğinden bile yemek kokar sanıyordum. Gecenin bu saatine rağmen kahkahalar atılır sanıyordum.

Beklediğim bu değildi...

Diğer ailelerde mi böyleydi?

Kesinlikle beklediğim kapının eşiğindeki kan kokusu değildi ,mutluluk kahkahaları değil de acı çığlıklar atılıyordu. Her yerde içki şişesi vardı ve adam yerde yatan beş çocuğu demir sopayla vuruyordu.

"Baba vurma lütfen"

"Biz sana hiçbirşey yapmadık"

"Canımız çok yanıyor lütfen "

"Susun lan susun Allahın piçleri. Bıktım lan hepinizden yeter , yeter artık bitireceğim hepinizi"

Adam yerdeki bira şişesini aldı ve hıçkırarak ağlayan çocuğun kafasında parçaladı.

Konuşamadım...
Koşamadım...
Bağıramadım...

O adam yanındaki kadınla beraber beş çocuğu ve bir bebeği öldürdü.

Ben

Kurtaramadım

Öldüm.

Öldüler.

Öldük.

✳Günümüz✳

Anlattım. Karşımdaki adını dahi bilmediğim adama herşeyimi anlatmiştım. Biraz fazla kanıyordu yaram şimdi. Biraz daha acımıştım.

"Serdar adamları topla koçum adamları Nefes'e birkaç şey öğreteceğim. İntikam alacağız"

Sanki her gün rutinlik şeylermiş gibi söylediği şeylere hayranlıkla baktım.

"Operasyon adı ne abi?"

"Operasyon adı" gözlerime baktı ve devam etti "Son çiçek".

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 19, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SON ÇİÇEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin