"Adın ne?" diye sordum. "Nefes" dedi. Nefes... "Peki ya senin adın ne?"
"Anıl"
"Anıl. Güzel isim"
"Seninki de güzel isim" dedim. "Seni daha önce buralarda görmemiştim. Yeni mi taşındınız?" dedim. "Hayır. 3, 4 yıldır buradayız. Ben seni bir kere gördüm. Yanında birkaç çocuk vardı"
"Olabilir. Arkadaşlarımla vakit çok geçiririz de"
"Ne güzel"
"Senin arkadaşlarınla aran nasıl?"
"Bir iki tane var. Çok iyi aramız. Ve bide kuzenim var o kadar"
"Biz kardeş gibiyiz. Her şeyi beraber yaşadık bu güne kadar. Ve benimde bir tane kuzenim var öyle. Şuanda bizde kalıyor zaten" dedim. "Benimki de öyle" dedi. O sırada markete gelmiştik. "Ee neler alıcaksın?" diye sordu. "Bilmem. Abur cubur dedi kuzenim. Sen?"
"Bende aynı. Ama daha çok çikolata ve meyveli yoğurtlar" dedi gülümseyerek. "Kızlar çikolataya bayılır değil mi?"
"Kesinlikle" dedi. Abur cuburların olduğu reyona geldik. Bir kaç paket cips aldım. Nefes ise binlerce çikolata. 2 kutu reddbulu da attım sepete. "Kafa yapmasın gece gece" dedi Nefes. "Yok bundan bir şey olmaz" dedim. Çerez de aldım ve birkaç çikolata. Nefes te aldıklarıyla kasaya yanıma geldi. Sıra olmadığı için direk geçtik kasaya. "Hepsi sizin mi beyefendi?" dedi kasadaki kız. Nefes'in aldıklarını kasanın ucuna koyduğunu görünce elimle göstererek "hepsi evet" dedim. "Bunlar ayrı olucak" dedi Nefes. "Hayır hayır bir" dedim Nefes'i yanıma çekerek. Ödemeyi yaptıktan sonra poşetlerle dışarı çıktık. "Benimkileri ödedin. Olmaz öyle birşey" dedi. "Oldu bile. Ben istedim hem"
"Borcum olsun" dedi. "Tamam olsun" dedim sırıtarak. Nefes'in aldıklarını ona verdim. "Nerede oturuyorsun?" eliyle bizim evin yanındaki evi işaret etti. "Yok artık yanyana mıyız birde?" dedim gülerek. "Öyleymiş" dedi şaşkınlıkla. Evinin önüne gelince "iyi geceler ve eğlenceler kuzeninle" dedim. "Sana da" dedi gülümseyerek ve içeri girdi. Sessizce kapıyı açarak bende evime girdim. Kapının dibinde ki Berke "Neredesin lan bekliyorum kaç saattir" diye söylenmeye başladı. Elimdekileri ona verip odama çıktım.
Herşeyi odamın balkonunda ki masanın üzerine koyduk. "Helalll. Reddbul da almışız" dedi. Üzerimde ki tişörtü çıkarıp bir köşeye attım. "He aldım işte"
"Hayırdır lan sen de bi haller var"
"Ne olacak olum"
"Var var işte sökül bakayım"
"Ulan birşey de gözünden kaçsın" neredeyse 10 dakika önce yaşadıklarımı anlattım. Ağzı açık beni dinliyordu. "Vay be kız güzel miydi peki? Kadere bak yani şu evde oturuyor" dedi yanımızdaki evi işaret edip. "Aynen öyle"
"Güzel mi peki?"
"Güzel kız ne diyim. Benim ki gibi turuncu saçları var. Hafif dalgalı ama upuzun. Masmavi gözleri ve uzun kirpikleri. Bembeyaz teni. Melek gibiydi aynı" dedim. Tıpkı bir melek gibiydi. "Vay be adı neymiş?"
"Nefes"
"Oha ya. Kıza gel lan. Abi bu kız senin kaderin bak söylemedi deme. Şu kuzenini merak ettim. Kız böyleyse kuzeni kim bilir nasıl?"
"Ulan gevşek sakin be. Saçmaladık- ça saçmaladın sende" ufak bir kahkaha attı. O sırada Nefes'lerin oturduğu evin ışıkları yandı. Evlerimiz apartman değildi. Şu yabancı ülkedeki evler gibi 2, 3 katlıydı. Balkona kumral saçlı bir kız çıktı. Nefes'e benziyordu. Kuzeni olmalıydı. Daha sonra ise Nefes. "Bu o işte" dedim Nefes'i göstererek. "Vay be..." dedi Berke. "Neyse olum bakma lan" Berke'yi dürttüm. "Taş lan"
"Hee taş" dedim. Ben telefonla oynarken Berke de aldıklarımı yiyordu. "Bırak lan şunu da azıcık muhabbet edek" dedi telefonumu elimden alarak. "Ne konuşcaz lan ver telefonumu"
"Hadi ama. Buldum şarkı söyle kuzen lütfen" dediği gibi odama girdi ve elinde gitarımla geri geldi. "Ne söyliyeyim? Hem bu saatte?"
"Siktir et saati. Şu Onur Bayraktar'ın şarkısını söyle"
"Tamam ama gitara gerek yok"
" tamam tempoyu vercem ben sana" eliyle masaya hafifçe vurmaya başladı. O sırada şarkıya girdim. "Lalayla lalayla lalayla lalalay...
Toz pembe masallarım vardı benim seninle, gidiyorduk arka mahalleler de el ele.
Yolu uzatırdık ya hatırladın mı senle? Gömleğimde kokun duruyor koydum öylece.
Sevgiler bitse de hatıralar hep kalıyoor, senin hatıraların içimi parçalıyor.
Kardeşlerim siktir et hep mami unut diyor. Unutmak denildiği gibi kolay olmuyor.
İçimi döküyorum sana ben her bestem de, her yerde seni görüyorum inan bu semtte.
Kardeşim dedi cigaraya az tütün ekle, hayalleri sarıp içelim şimdi üçlüye.
Seviyordun ya hani hem de deliler gibi. Seni benden başka söyle biri hiç sevdimi? Haklısın sende kaldıramadın bu sevgimi...." Nefes'in bana baktığını fark ettim.
"Tribe girdim ulan harbiden neden gittin?
Sensizliği koyuyorum yine bu folyoyaaaa. Dumanı üflüyorum bak hayalin karşında. Mahşere kadar söz vermiştin hatırlasana. Kıyamet felan mı koptu ayıkamadım ya... Lalayla layla layla layla lalalayy..."
Gülümsedim. Nefes'in de gülüm- sediğini gördüm. Hepsi alkışlamaya başladı. "Harikaydın kuzen" dedi Anıl. "Çok güzel söyledin" dedi Nefes. "Saol" dedim gülümseyerek.
Uzun bir süre öylece oturup sohbet ettik balkonda. Tabi Nefes ve kuzeni de katıldı sohbetimize. Uzun zamandır tanıyordum sanki onu.
📜📜📜📜📜
"Uyanun uşaklar" kulaklarını çınlatan ses yüzünden kalkmak zorunda kaldım. Derdin neydi be teyze gelip de başımız da ötüyor- sun? "Anne bir git Allah'ına ya" dedi Berke. "Olmaz da öyle bur şey. Kalkun hem misafur vardur kahvaltuda"
"Kim o misafir?" dedim saçlarımı karıştırırken. "Supriz supriz turuncum bekleyruz aşağu sizu haydi da" Allah'ım neydi bu günahım da bir uykuya bile izin yok? Sıkıntıyla yataktan çıkıp lavaboya girdim. Yüzüme soğuk suyu çarptığım da biraz da olsa kendime gelmiştim. Öylece aşağıya indim. Minibollar sıraya dizilmiş beni izliyordu. "Günaydın minibollar" dedim. "Günaydın Anıl abi" dedi Burak heyecanla. "Yine çıplak bu" demeyi ihmal etmediler. Mutfağa doğru ilerlerken kulağıma sesler gelmeye başladı. "Günaydın" dedi beni gören annem. "Sana da Zeliş sultan" dedim su içerken. "Üzerini giyin oğlum misafir var"
"O kim?"
"Yan komşumuz" suyu tükürmemek için kendimi tuttum. "Ney ney?"
"Yan komşumuz dedim oğlum"
Şaka mı bu? Yan komşu hangi komşu? Düşündüğüm komşu değildir umarım. O sırada mutfağa Berke girdi. Şort ve atlet giymişti. "Günaydın teyzelerin en güzeli" dedi anneme. İkisi sohbet ederken bahçe kapısından içeri Nefes girdi. Oksürmeye başladım. Berke ise kahkahalar attı. "Helal oğlum helal" dedi annem. Nefes arkasını döndü hızla. Üzerimde birşey olmadığı için olsa gerek. "Pardon şey" dedi ki annem onu yanına çağırdı ve konuşmaya başladı. "Bu güzel kız Nefes. Komşu kızı oluyor. Çok tatlı ve güzel biri değil mi? İyi anlaşaca- ğınıza eminim" dedi. Anlaştık biz zaten. Annem Nefes'e bir kaç tabak verdi. Nefes'te onları arka bahçeye götürdü. Odama çıkıp üzerime tişört geçirdim ve aşağı indim. Bahçeye çıktığımda herkes oradaydı. Mavi gözlü bir kadın bana bakıp gülümsedi. Berke'nin yanındaki boş sandalyeye oturdum. Nefes'in tam karşısına. "Senin oğlun hangisi Zeliş?" dedi mavi gözlü kadın. Sanırım Nefes'in annesiydi. "Evet. Anıl bu işte" boş gözlerle onlara bakıyordum. "Nefes'in annesi Ayşe ablan Anıl" dedi annem. Ayşe ablam? "Anladım" dedim gülümseyerek. "Ee yaş kaç gençler?" dedi Ayşe abla. "18 olucam" dedi Berke. "Bende 18 olucam" dedim. "Benim kızım da 17 yaşına girecek"
"Ne zaman?" dedim. "21 Eylül" dedi Nefes. "Peki ya sizin ki?"
"8 Ağustos" dedim. "10 Aralık" dedi Berke. Nefes'in kuzenine "senin ki kaçı?" diye sordu Berke. "10 Ağustos. 17 oluyorum" dedi kız. "Adın ne bu arada?"
"Eylem" dedi. Berke'nin gülümse- diğini gördüm. Eylem'inde öyle. Annemler kendi aralarında sohbete dalmıştı. Bir kaç birşey yedim ve "ellerinize sağlık hanımlar" diyerek kalktım masadan. Telefonum çalmaya başladı. Evet yine ve yeniden Ensar arıyordu. "Buyur baş belası" dedim. "Aaa ben ve belalık. Tam üzerine kondun abi ya. Neyse ben yine sıkıldım dışarı çıkcak mıyız bugün?"
"Senin ben varya. Otur lan götünün üzerine"
"Banane aga ya gezek işte. Lunaparka gidelim please, please"
"Off... Tamam bekliyorum" dedim ve telefonu kapattım. Bu nedir abi ya. Annemlerin yanına gittim. "Annecim biz dışarı çıkıyoruz" dedim Berke'yi oturduğu yerden kaldırarak. "Nereye?"
"Dışarı çıkcaz çocuklarla"
"Hangi çocuklar?"
"Hadi ama anne sevgilim olanlar" dedim gülerek. "Tamam tamam ama bir şartla"
"Dinliyorum Zeliş hanım"
"Kızlarıda götürüceksiniz" ney? Ney? Ney? "Olur" dedi Berke. "Tamam olur isterlerse tabi" dedim. Annem Ayşe ablayla konuşup kızlara döndü. "Gider misiniz kızlar? Vakit geçirin"
"Yük olmayalım onlara" dedi Nefes. "Ne yükü gelin işte" dedim. "Tamam olur" dedi gülümseyerek. "10 dakikaya hazır olun o zaman" dedim ve Berke ile odama çıktım. Siyah pantolonumu ve üzerine mavi tişörtümü giydim. Saçlarımı biraz düzelttim. "Ooo yakıyoruz Anıl bey" dedi Berke. "He he" dedim. Oda giyindikten sonra aşağı indik. Çocuklar gelmişti bile. "Ooo beyler" dedi Oğuz. Sarıldık birbirimize. "Kızlar nerede?" dedim anneme. "Onlar giyinmeye gitti. Kapıda bekleyin gelirler şimdi"
"Tamam çıktık biz" kapıya çıktığımızda sokak lambasının orda bekledik. Ensar banka yatmıştı. "Kim bu kızlar abi?" dedi Oğuz. Dünkü olayları anlattım. Ve bu sabahkileri. "Vayy kader mi? Ne lan bu?" dedi Ensar. "Kader kader" dedi Gökhan. O sırada Nefes ve Eylem'i gördük. Bembeyaz dizlerinin biraz altında bir elbise giymişti Nefes. Meleklerden farksızdı şuanda. "Vay be hatunlara bak" dedi Ensar. "Aa pardon yengeler" diye düzeltti. "Ne diyon lan sen?" dedim kafasına vurarak. "Gidebiliriz" dedi yanımıza gelen Nefes. "Kim bunlar?" diye sordu Eylem. Sırayla hepsini tanıttım. Yolda yürümeye başladık. "Lunaparka dime" dedi Ensar. Nefes'e baktım gülümsedi. "Olur mu?" diye sordum. "Harika" dedi. "O zaman istikamet"
"Halıcı Ahmet" dedi Ensar. Hepimiz gülmeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adını koyamadığım DUYGUSUN...
Teen FictionHayat hep aynı değil mi? Terk edilmeler, aldatılmalar, yalnızlıklar, gözyaşları... Biri bizi bırakır o gitti diye hayatımızın bittiğini sanarız. Aslında hiç de öyle değil. Biz sadece onsuz geçen günlere hazır olamıyoruz. Yada öyle sanıyoruz. Hayat...