Çocuk çığlıklarıyla açtım gözlerimi. Lütfen teyzemler gelmiş olmasın diye geçirdim içimden. Üzerimde hissettiğim bedenle arkamı döndüm. Hadi ama tam da onlardı. Küçük kuzenim gelmiş üzerime çıkmıştı her zaman ki gibi. "Hadi kalk Anıl abi" senin Anıl abinin ben var ya. "Napıyorsun kızım sen ayıp da ayıp. Kalk" hızla yataktan çıktım. "Yine çıplak bakmayın" hepsi gözlerini kapattı. "Çıplak değilim alt tarafı tişört yok üzerimde"
"Kesun öyledur kesun" dedi içeriye giren Berke. "Vay koçum hoşgeldin" dedim ona sarılarak. "Hoş bulduk uşağım" karadeniz şilvesini asla bırakmazdı. "Ula sizin bu küçük uşaklaru dışaru çıkar da" şilveyle konuşmayı ihmal etmemiştim.
Üzerimi giyindiğim gibi salona geçtim. Aile kahvaltısı hazırlanmış- tı. Teyzem beni gördüğü gibi sarıldı. "Benum yakuşuklu uşağum nasilsun?" dedi. "İyidur iyi" dedim. Sofraya geçtik hep beraber. Bizim minibollar dört bir yanımı sarmıştı. Sağımda Beril, solumda Özge, yanında ise Burak. Bir insanın kuzenleri olunca ve birde küçük yanmış olur. "Ha bu çocuk ne zaman evlenecek?" teyzemin sorusuyla gözlerim açıldı. Annem gülmeye başladı. "Ne zaman kız bulursa o zaman" dedi. "Anne bi saçmalamayın. Babam daha demiyor evlen diye. Kaç yaşındayım hem varmı haberiniz?" dedim. "17" dedi gülerek Berke. "18 olucak yani" diye ekledi. "Yok kız mız istemiyorum" dedim. "Olmaz. Gel sana karadenuzdan bulalum bi kız"
"He teyze başka. Susun kırmak istemiyorum kalbinizi" dedim.
📜📜📜📜
"Ee ne yapıyoruz kuzen?" dedi Berke. "Ne bileyim git Ensar'ı ara yapar sana o bir şeyler" dedim. "Yok be gelmez hem" el hareketi çektim ve "aha gelmez kuzen. Sen bi pizza var de nasıl geliyor" güldü. Telefonunu çıkarıp Ensar'ı aradı ve hoparlörü açtı. "Alo"
"Alo ne yapuyorsun uşağum?" dedi Berke. "Sence ne yapayrum uşağum verecek halim yok dur da oturayrum sen?"
"Anıl'lara geldum senu bekleyrum"
"Yok ben gelmeyrum"
"Tüh bir de pizza almuştuk da"
"Vallaha mı?"
"He vallaha"
"Tamam geliyorum. Bu aç Gökhan'ı da alıyorum. Oğuz da aynı şekil. Yada dur lan denize gidelim" dedi. "Tamam bakarız" dedi Berke ve telefonu kapattı. "Ben demiştim" dedim. "Ee ne yapıcaz?"
"Dünden haber verseydiniz geliceğinizi çocuklarla beraber denize giderdik dışarısı cehennem sonuçta"
"Gidelim abi ne olucak? Hem saat daha 9" dedi. "Lan siz saat kaçta geldiniz?"
"8 olmalıydı"
"Oha oha sabah ezanı okunmadan geliceniz bi gün var ya. Tamam ara çocuklara sen haber ver eşyalarını hazırla. Bizde kalıcaksınız zaten yolda da birkaç bişeyler alırız" dedim. Gelde denize git. Zaten kafam bin beşyüz. Anca karı kız kesmek için git sen Berke zaten.
Çantaları bagaja koyduktan sonra sürücü koltuğuna ben geçtim. Ehliyetim hem motor hem de arabadan vardı. Son gaz yolda ilerliyordum. Yanımda oturan Gökhan camdan dışarı izlemekten başka birşey yapmıyordu. Arkada ise Oğuz, Berke ve başları Ensar olarak deliler kopuyorlardı. Hala daha aklındaydı o kız kardeşimin biliyordum."Hatunlara bak lan" dedi Berke. "Lan bırakın karı kız kesmeyi" dedim. "Abi kızlar bakmaz sana dicem ama benim ki gibi kaslı bir fiziğin var yani. Ve bide senin o mavi gözlerin" dedi Ensar. "EE hadi denize giriyorum ben o zaman" dedi Oğuz. "Şu Tekirdağ'ın suyuna girmemek olmaz bende geliyorum" dedi Ensar. Onlar ve Berke denize girerken öylece oturmuş bekleyen Gökhan'a döndüm. "Yeter ama"
"Ne?" dedi. "Tamam aşıksın ama denize girsen mi? Biraz gülsen mi?" "ne bileyim?"
"Aradın mı onu sabah?"
"Evet. Uyuyordu hatta. Dün geceden dolayı çok yorgundu. İyi olduğunu söyledi"
"Tamam işte ne güzel. Şimdi gülüyorsun hayata dair tepki veriyorsun"
"Tamam"
"Yürü lan git denize gir" dedim. Gülerek ayağa kalktı ve denize doğru ilerledi. "Anıl davetmi bekliyon?" Berke'nin omuzlarında ki Ensar'a baktım. Hızla denize girdim bende. Ensar'ın kafasına bir tane patlattıgım gibi suya düştü. Onun o hallerine kahkaha attık. Bir süre öylece yüzdük, yarış yaptık.
"Gidelim artık" dedim. "Biraz daha duralım abi ya" dedi Ensar. "Durduk yeteri kadar hadi" dedim ayağa kalkarak. Eşyalarımızı toparlayıp eve döndük.
📜📜📜📜"Ulan dokunma yanıyor lan siktiğiminin çocuğu yürü lan" acıyla ağzıma geleni saydırmaya başladım. Güneşten dolayı denizde kıpkırmızı olmuştum. Her yerim yanıyordu. "Ulan Ensar neyin vardı da gidelim dedin denize. O deniz sana girsin inşallah" ben acı içinde kıvranırken Berke halime kahkahalar atıyordu. "Gülme lan"
"Napıyım olum çok komiksin"
"Öyle mi?" dediğim gibi koluna yapıştırdım bir tane. Acıyla bağırmıştı. "Ne oldu kuzen?" dedim alaycı tavrımla. "Anne nerde senin bu iyi gelicek dediğin krem. Ölüyoruz burada hadi da" bağırarak konuşmuştum. "Ula neyunuz vardu da bu kadar yandinuz ha?" dedi teyzem gülerek. "Sorma teyze ölüyoruz resmen" dedim. Elinde yeşil renkli kremle yanımıza geldi annem. "Şimdi yarına bir şeyiniz kalmaz bunu sürelim" dedi annem. Yanımıza gelen minibollar "yine çıplak bunlar diye bağırdı. " kaslarınız çok şekil Anıl abi" dedi Burak. "Saol uşak seninde olur ilerde merak etme" dedim. O sırada annemin sırtıma sürdüğü kremle bağırdım. Yakıyordu. "Anneee... Yavaş la yavaş. Yakıyor bu... Nane mi var bunda? Ula bu ne böyle. Senin Ensar var ya yedi ceddini kovalasınlar inşallah" bir yandan bağırıyor bir yandan da Ensar'a saydırıyordum. Berke'nin bağırışlarıda benimkilerle karışmıştı. "Anne yavaş. Yandım yandım" uzun süren acılardan sonra vücudumuzda ki kremler kurumuştu.
"Bu nedir abi ya? Öldürseler bir daha deniz gitmem. Güneş kremi neden sürmediysek?"
dedi Berke yatağımda yatarken. "Malızda ondan" dedim. "Berke"
"He"
"Aynı yatakta yatıcak değiliz dime koçum"
"Bilmem. Aman ne olacak gel yat işte"
"Yürü lan üzerime çıkıyorsun sen benim hep. Küçükken nasılsan şimdide aynısın"
"Yav çıkmam üzerine yat uyu işte"
"İnşallah" dedim yanına uzanarak. Telefonumu alıp oyun oynamaya başladım. Kapı birden açılıp içeriye babam dalınca olduğum yerde sıçradım. Bu ne böyle odaya dalmalar baba? "Ha hoşgeldun uşağum" dedi şilvesi ve neşesiyle Berke"ye. "Hoşbulduk enişte de ben şimdi sana hiç sarılmayayım cayır cayır yanıyordum daha yeni yeni geçti" dedi Berke. "Naptınız yine siz?" dedi. "Valla baba hep o Ensar'ın suçu. Denize gidelim diye tutturdu ve sonumuz böyle oldu" dedim. Kahkaha attı. "Ula siz varya. Neyse hadi iyi geceler he üzerinizi de giyinin"
"Neden?"
"Bu sizin küçük minibolların psikolojisi bozuluyormuş sizi böyle görünce de ondan" dedi ve odadan çıktı. "Olum o küçük şeytanların psikolojisi nasıl bozulcak Allah aşkına ya?" dedi Berke. "Sence bozulur mu?"
"Hayır"
"Ee daha ne soruyorsun kuzen. Hadi yat uyu"
"Ne uyucam ya. Biraz dışarımı çıksak kuzen?"
"Yok bu saatte birde. Yat uyu"
"Uyumayalım oturak be oğlum sabaha kadar"
"Tamam oturalım" dedim yatakta doğrulurken. "Abur cubur almaya gidelim önce" dedi. "Ben alırım sen burada kalıyorsun" dedim ve üzerime tişört alarak odadan çıktım. Bizimkiler uyumuştu bile. Sessizce kapıyı açtım ve dışarıya çıktım. Ellerim eşofmanımın cebinde ara sokakta ilerliyordum. Çığlık sesi duydum. Neydi bu şimdi? Etrafıma bakınarak ilerledim. Karanlık sokak köşesinde 2 genç ve bir kız gördüm. Biri öylece dururken diğeri kızın yüzüne dokunuyordu. "Çek o pis ellerini" dedi kız. "Hadi ama güzelim naz yapma" dedi çocuk. 17,18 yaşlarında gibiydiler. Kız ise 16, 17 olmalı. Kızın üzerindeki hırkayı çıkarmaya çalıştı çocuk. "Çek lan o pis ellerini üzerinden" dedim bağırarak. Hepsi bana baktı. "Yoluna git koçum işimize karışma" dedi sarı saçlı olan. "Sana dedim ki çek o pis ellerini kızın üzerinden"
"Çekmezsem ne olur?" dedi bana doğru gelerek. "Ummadığın şeyler olur"
"Neymiş o ummadığım şeyler" dedi. Tam dibimde durduğu için bir adım geri attım ve pis bir sırtıştan sonra kafamı geçirdim suratına. Klasik kafa atmalarım. Bir kaç adım geri gitti sendeleyerek. Diğeri de üzerime doğru gelip bana yumruk atmaya çalıştı. Hızla bunda kurtulup suratına ben kendi yumruğumu geçirdim. Sarı saçlı olan da üzerime gelmeye başladı. İkisininde burnu kanıyordu. "Lan orospu çocuğu" dedi sarı olan. Ne dedin sen duyamadım? Karnına geçirdiğim tekmeyle yere düştü. Diğerine de bir tekme attım ve oda yerde. Sarı olanın üzerine çömelip suratına yumruk atmaya başladım. "Ne dedin sen? Orospu çocuğu mu?"
"bırak lan" dedi. Birkaç yumruktan sonra yakasından tutup ayağa kaldırdığım gibi diğerinin üzerine fırlattım onu. Hızla kaçmaya başladılar ve gittiler. Köşede durmuş ağlayan kızı daha yeni fark etmiştim. Hızla yanına gittim. "İyi misin?" dedim. "Evet. Te... Teşekkür ederim" dedi titreyen sesiyle. "Sana birşey yapmadılar değil mi? İstersen karakola gidebiliriz"
"Hayır hayır ben iyiyim"
"Bu saatte dışarıda tek başına ne işin var?" bir kız olarak bu saatte dışarıda olmaması gerek. "Markete diye çıkmıştım kuzenim bizde bir şeyler alıcaktım" benim de yaptığım gibi. "Bende kuzenim bizde kaldığı için birşeyler almaya çıkmıştım" dedim. "Beraber gidelim mi?"
"Tamam olabilir" sessizce markete doğru ilerledik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adını koyamadığım DUYGUSUN...
Teen FictionHayat hep aynı değil mi? Terk edilmeler, aldatılmalar, yalnızlıklar, gözyaşları... Biri bizi bırakır o gitti diye hayatımızın bittiğini sanarız. Aslında hiç de öyle değil. Biz sadece onsuz geçen günlere hazır olamıyoruz. Yada öyle sanıyoruz. Hayat...