''Anna iyi misin tatlım ? '' Omzuma dokunan el ve tiz bir ses ile kendime geldim. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Kafamı kaldırdım ve kısık gözlerle sevgili cici anneme baktım.
''Anna baban seni çok merak etti. Burada olacağını biliyordum tatlım. Saat çok geç hadi eve gidelim.''
''Sen git. Ben hiçbir yere gitmiyorum.''Omzuma koymuş olduğu elini ittirdim ve annemin mezarına daha da yaklaştım.
''Anna anlıyorum beni sevmiyorsun. Babanla evli olduğum için benden nefret ediyorsun. Ancak bunu aşman ger-''
''Bunu asla aşmayacağım ! Şimdi beni ve annemi rahat bırak ! '' İstemsiz yere fazla bağırmıştım. Wendy üzülmüştü. Yanıma eğildi ve saçlarımı okşamaya başladı. O kadar çok ağlamış ve üşümüştüm ki çok yorgundum. Saçlarımı okşamasını tabii ki istemiyordum ama bir tepki veremeyecek kadar üzgündüm.
''Anna hadi tatlım eve gidelim. Kristina'nın odasının anahtarının yerini biliyorum.'' dedi ve kafamı ani bir hareketle kaldırdım ve Wendy'e baktım. Gülümsüyordu.Söylediği şeye karşılık ben de gülümsedim.
''Hadi şimdi eve gidelim. Baban gerçekten çok endişelendi.''
''Pekala.' dedim ve annemin yanından kalktım. Mezar taşına sarıldım ve öptüm.
''Yarın yine aynı saatte anne.'' dedim ve gözyaşlarımı sildim.Wendy'e döndüm. Anlayışlı bakışlarla bana bakıyordu. Ona baktığımı fark edince gülümsedi. Belki de ona fazla sert davranıyorum. Belki de.
----
''Anna ! '' Babamın sesiyle irkildim. Çok sinirliydi. Her halindern belli olduğu üzere.
''Danniel lütfen biraz kendine gel. Şu an çok sinirlisin.''
''Sen karışma Wendy. Anna buraya gel.''
''Efendim baba.'' dedim saklandığım yerden çıkarak. Salonumuz büyüktü. Altın renkler hakimdi. Annemin en sevdiği. Tüm evi o dekore etmişti.
Dış kapıdan girince içerisi hemen salondu. Ama koltukların olduğu yerlere gidebilmek için 3-4 merdiven inmek gerekiyordu. Merdivenlerden inince karşınıza büyük bir koltuk çıkıyor. İşte orada babam oturuyordu. Sırtı bana dönüktü. Yutkunarak merdivenleri indim ve koltuğa, babamın tam yanına oturdum.
''Anna beni çok korkuttun.'' dedi. Kaşları çatıktı ve bana bakmıyordu.
''Özür dilerim babacım. Zaman nasıl geçti inan bilmiyorum.'' dedim ve başımı eğdim.
''Anlamıyorsun. Onu unutman gerek Anna. Onun anılarıyla yaşayamazsın.''
''Baba yalvarırım anneme ''O'' diye hitap etme. O senin canından çok sevdiğin karındı.'' dedim ve Wendy önümüzden geçip 2. kata çıkan merdivenelere doğru ilerledi.
''Sözlerine dikkat et Annabel.''
Hiçbir şey söylemeden oturduğum koltuktan kalktım ve odama doğru yol aldım.
-------
'' Bayan Annabel.''
''Efendim.''
''Size bir şey getirdim. Hanımım istedi.''
''Wendy mi ?''
''Evet cici anneniz.'' Gittim ve kapıyı açtım. Ne olduğunu çok merak ediyordum. Evet bana kötü daranmazdı ama daha önce bir hediye verdiğini de görmemiştim. Bazen babam onda ne buluyor diye düşünmeden edemiyorum.
''Neymiş ? ''
Kutuyu uzattı ve gitti. Ardından kapıyı kapadım. Yatağıma oturdum ve kutuyu açtım bir not kağıdı vardı.
'' Sevgili Annabel,
Biliyorum ne olursa olsun beni annen olarak görmeyecek ya da onun yerine koymayacaksın. Zaten bunu senden isteyemem. Ancak beni sevmeni isteyebilirim. Ve şunu bilmeni istiyorum ki bu hediyeyi beni sev diye değil söz verdiğim için veriyorum. Babanın haberi olmazsa sevinirim hayatım.
WENDY''
Not kağıdını kaldırdım e altındaki anahtara en az 10 dakika salak gibi baktım. Sonradan anlamıştım. Bu annemin eşyalarının bulunduğu odanın anahtarıydı. Babam annem öldükten sonra onun bütün eşyalarını çatı katındaki bir odaya kaldırmıştı. Önceleri annemi e onun anılarını yaşatmak için her şeyi yapardı. Sonraysa Wendy ile evlendi ve annemi de kafasındaki bir çatı katına kaldırdı. İşte bu yüzden sevmiyordum Wendy'i. Annemin ilk öldüğü zamanlar annem olmasa bile biz bir aileydik. Sonra Wendy ile başka bir aile kuruldu.
Düşüncelerimi bir kenara bırakıp odadan parmak ucunda çıktım. Çok sessiz olmaya özen gösteriyordum. Trabzanların arasından babama baktım. Salonda yoktu. Onu göremeyince endişelendim ve bu endişede haklıydım. Arkamdaki ses ile irkildim.
''Ne o şimdi de benden mi kaçıyorsun ?'' Arkamı dönüp babamı görünce şokun etkisiyle merdivenlerden düşüyordum. Neyseki beni tuttu.
''Tabii ki senden kaçmıyorum. Düşürdüğüm bir şeyi arıyorum.'' dedi ve o sırada anahtarı gerçektende düşürdüğümü fark ettim. Arkaya baktım. Merdivenin üstündeydi.
''Bunu duyduğuma sevindim çünkü benden kaçmanı istemiyorum.'' Alnıma öpücük kondurdu ve çalışma odasına gitti. Ben de hemen anahtarı aldım.
''Bayan Annabel.''İstemsiz olarak bir of çektim.
''Şimdi ne var ?''
''Bayan Penelope telefonda.''
''Ona meşgul olduğumu söyleyemez misin ?''
''Pekala.''
Hemen çatı katına çıktım. Çok heyecanlıydım. Derin bir nefes aldım ve anahtarı pijamamın cebinden çıkardım. Anahtara bakarken dalmış olmalıyım ki arkamda babamın olduğunu hissetmedim.
''Hiçbir zaman uslanmayacaksın değil mi ?'' Arkamı aceleyle döndüm ve babam anahtarı elimden aldı. Hiçbir şey söyleyemedim. Gözlerimden yaşlar dökülüyordu. Anneme kavuşmama o kadar az kalmıştı ki. Ben o şansı da kaybettim.
''İşte bunu yaparak haddini fazlasıyla aştın Anna. Bir daha mezara gitmek yok. Ben aksini söyleyinceye kadar cezalısın odandan dışarı çıkmayacaksın. Ne bu kapının yanına gelecek ne de mezara gideceksin. Seni okula şöfor bırakacak ve o alacak. Şimdi hemen odana git.''