insanları mutlu etmenin a(nah)tarı vardır arkadaş!...
***
son defa bakıyorum sana
bakıyorum da iyisin hala
yüzünde yine cennet
cennet içinde gizli cehennem
benden sonra artık kim girer
onu ben bilemem
gerçi sevene cehennem olur cennet
olur da geçirmezse cinnet
senin gibisi yok elbet
gelenler yokluktan gelse gerek
***
her şey olması gerektiği gibi gidiyor...
gibi gidiyor ama...
gibi...
***
önce adımı fısıldadılar kulağıma
sonra seslendiler soyadımla
yürümeyi öğrenmek için emekledim
büyümeyi öğrenmek için
koştum
zıpladım
dans ettim
eğildim, öğrendim, gördüm..
işittim, hep konuştum, hep sustum...
araştırdım
gezdim
dokundum
yazdım
sildim
hep sevdim...
sevildim
oldu
evet, sevilmediğimde oldu, sevinmediğimde...
mutsuz oldum, mutlu oldum, inandım...
O'nun olduğuna hep inandım..
taptım, egoya yenildim, dürüst oldum ama yalan da söyledim...
utandım, unuttum, dua ettim, sabrettim...
evet evet ağladım
evet evet güldüm de...
üşüdüm, ısındım ama hep düşündüm...
derini gördüm, gökyüzünü, doğayı bildim, hayvanlar, tüm canlılar, canlı görünüp cansız olanlar, sadece cansızlar, toprak altında evler, yataklar, uyuyorlar, bekliyorlar, bilmiyoruz, bilmediğimiz halde bizler çok konuşuyoruz...
bitmek bilmeyen geceler, hızlı tren misali gündüzler, güneş, ay, gökyüzü lambaları, evet yıldızlar...
saniyeler, saatler, günler, aylar, oofff ulan yıllar!..
istenilen karanlık, istenilip de istenilemeyen şey, neden zor gelir insana şu aydınlık?.
yaşam ve hayat konuştuğumuz ilk gerçek, olmasaydı ölüm...
keşke, pişmanlık, çok acı, kötü, iyi olmalı, her neyse, sakladım, saklandım, sayardım daha binlercesi saymadım...
yattım
kalktım
ve büyüyorum
gerçek parmaklar sayesinde öğreniyoruz hayatları
Allah razı olsun...
***
sesinin rengi kırmızı, bir melodinin içerisinde tek tek kopuyor saçların, yeme duyduklarını, gözlerinin ucu değiyor yaşama, yaşam kalbinde atıyor, susturamazsın sesi, ses var oldukça, sessizlik sadece içinde, rüyanın içinde rüya, uyan-malısın Kaîr...
***
omuzlarından aşağı süzülüyor güneş
sen geceyi üstüne çekiyorsun
sarıyla kırmızı sevişiyor mumun duvara yansımasında
bir elinde şarap kadehi
diğer elinde elim
parmaklarım gezinirken saçlarında
ben dudaklarına şiir okuyorum
bir gecesi daha var yarının
istersen iki kişilik yer ayırtalım?.
***
gözlerimizin konuştuğu kadar,
dudaklarımız konuşsaydı...
yalnızlık,
aşka terfi ederdi...
***
kirlendi ruhum gecenin bu yarısı
uykum kaçtı
son seferini bekleyen bir denizci gibi
hayat
koca bir çamaşır makinesi gibi
döndükçe değişen
döndükçe kirlenen
bende bu makinenin içinde
onlarca kirlenmiş elbiseden biri
ne zaman duracak bu döngü?
ne zaman bitecek?
hiç temizlenemeyecek miyiz?
ak olmayacak mıyız?
biz hiç insan olmayacak mıyız?
benliğimizi keşfedemeyecek miyiz?
kayboldum dönen bu makine de
kayboldum
sesimi duyan yok mu?
kayboldum diyorum
herkes üzerindeki lekeleri başkalarına atıyor
neredeyim ben?
burası neresi?
dur!.
lütfen dönme,
dur!.
son bir kez daha şans ver onlara ama bu sefer merdivenleri tırmansınlar
kimse kayıp düşmesin
kimse birbirine çelme takmasın
kimse, kimseyi üzmesin!.
herkes mutlu olsun,
herkes mutlu olmanın
ne kadar güzel bir şey olduğunu öğrensin...
herkes mutlu olsun..
herkes mutlu olmanın,
ne kadar güzel bir şey olduğunu öğrensin...,eTT