Shane ve Alice diğer kızlara haber verip Planet'e geçti. Shane oturmuş kahvesini içerken Alice hala sinirli sinirli ona bakıyordu. Aralarında sessizlik vardı. Kafede oturan kızlardan bazıları Shane ile konuşmak için masaya geliyordu ama Alice bakışlarıyla hepsini kovuyordu. Haklıydı öyle yapmakta. Carmen'de bu kadar hasar beklemiyordu. İlk gelenler Tina ve Bette oldu. Alice ile selamlaşıp oturdular. Kimse onu umursamıyordu. Sinirlendi ve garsondan votka istedi. Sabah sabah kafayı bulmaya niyetlenmişti. Siparişi gelince ondan önce Bette bardağı aldı ve bir yudum içti, bardağı hala elinde tutuyordu. Bu duruma sadece dudaklarını ısırarak karşılık verdi. Son günlerde alışmaya başlamıştı ama aldığı yeni haberler ile keyfi yerinde değildi. " Bu kadar telaşlamanıza gerek yok. Bir kere sevişsek kendine gelir." dedi Shane sandalyeye yaslanarak. Diğer masada oturan kıza göz kırpıp dudaklarını emdi. Kız anında gülümsedi ve öpücük attı. Yanında oturan Alice kıpkırmızı kesildi ve elinde tuttuğu su dolu bardağı Shane'in kafasından aşağı boşalttı. " Ya insan gibi davranırsın yada davranmanı sağlarım!" dedi tehditkar bir sesle. Kafasını sallamakla yetindi.
............Jenny, Tina, Bette, Helena, Alice ve Shane evin kapısını çalıp beklediler. Kapıyı Carmen'in ablası açtı. Herkes içeri geçerken bir anda Shane'in koluna yapıştı ve yüzüne yumruğunu geçirdi. Canı acımıştı ama böyle bir şeyi de bekliyordu. "Bunu sen düğünden kaçtığından itibaren yapmak istiyordum. Seni aradım ama bulamadım. Bugüne kısmetmiş!" dedi. Kimse ses etmeden eve girdi. Salona geçtiler. Salon da doluydu, Shane hariç diğerlerini güler yüzle karşıladılar. Carmen'in annesi ortalıkta yoktu. Herkes oturmuş ona yer kalmamıştı. Bilerek yapıyorlardı. Haklılardı. Cam kenarına gidip yaslandı. İkramlar dağıtıldı. Ona özellikle vermediler. Ceketinin cebinden matara çıkarıp içindeki içkiden birkaç yudum aldı. Bunu gören Tina yanına gelip elinden şişeyi aldı ve çantasına koydu. " Yaptığın doğru değil, Alice gelecekti zor oturttum. Sessizce hiçbir şey yapmadan bekle" dedi ve yeniden oturdu.
Biraz sonra anne geldi, gözleri yaşlıydı. Shane'in yanına geldi ve ona sarıldı. Kulağına " Kızım perişan halde. Halüsinasyonlar görüyor. Seni görüyor. Ona bir tek sen iyi gelebilirsin. Yalvarırım yine kaçma!" dedi, hala ağlıyordu. Şaşkın, yorgun ve üzgün hissetti kendini. Yaptıkları omuzlarında büyük bir ağırlık bırakmıştı. "Söz veriyorum onu bırakmayacağım. Tüm bunlar benim suçum. Korktum babam gibi olmaktan, karımı ortada bırakıp kaybolmaktan korktum" dedi fısıldayarak. Anne geri çekildi ve alnını Shane'in alnına yasladı. "Bu sefer sakın korkup kaçayım deme. Bu sefer seni öldürürüm." dedi sert bir ses tonuyla. Sadece kafa sallayabildi.
....................Shane bir süre kapı önünde dikildi ve derin bir nefes alıp kapıyı açtı. Carmen yatakta uzanıyordu. Zayıflamıştı ve gözleri çökmüştü. Yanındaki koltuğa oturdu, ellerini tutup öptü. Böyle olsun istememişti. Carmen gözlerini açtı ve gülümsedi. "Sonunda geldin. Çok özledim seni" dedi ve doğrulup Shane'in dudaklarını öptü geri çekilmedi, karşılık bekliyordu. Shane elini saçlarına dolayıp üst dudağını öptü. Bu beklemediği bir şeydi. Şuanda onun bağırıp öfkesini boşaltması gerekiyordu.
Bir süre daha öpüşüp dudaklarını ayırdılar. Carmen Shane'in ceketinden tutup üstüne çekti. Öpüşmeye devam ettiler. Ellerini Carmen'in göğüslerine atıp sıktı. İnlemesini duyunca dudaklarını boynuna getirdi ve öpmeye ısırmaya devam etti. Carmen'in elleri ensesine gitti ve sanki bir uykudan uyanmış gibi Shane'i üstünden itti. Ağlıyordu, ne yaptığının farkında bile değildi onu öperken. Onu ne kadar sevse de düğün günü terkedilmişti ve Shane'un canına okuyacaktı.Geç gelen bölüm için üzgünüm artık kaç kişi okuyorsa iyi okumalar.