Güneş, iki haftanın sonunda Jaseon Hanedanlığına kendini göstermiş bunu fırsat bilen veliaht prens sarayın iç karartıcı aurasından kurtulmak adına yardımcılarıyla ava çıkma kararı almıştı. Yağmur ayinini yaptığında imkansızı başarmış, yağmur yağmasını sağlamıştı. Aslında tek yaptığı dua etmekten başka bir şey değildi. Sadece şansına yağmıştı ve Tanrı biliyor ya, o an şaşkınlıktan dilini yutacak hale gelmişti. O günden beri yağmur dinmek bilmemişti. Halk resmen yeni Kral'ı belirlemiş gibi prense tapacak raddeye gelmişti.
Ama veliaht prens Min Yoongi, bunca şeye rağmen nedenini bilmediği bir şekilde berbat hissediyordu.
"Biraz dinlenmelisiniz majesteleri. İyi gözükmüyorsunuz."
Yoongi yardımcı Hoseok'a bakıp dudaklarından derin bir nefes vermişti. Boğuluyormuş gibi hissediyordu. Yalnız kalmaya ihtiyacı vardı ve bu isteği veliaht prensken resmen imkansıza dönüşüyordu.
"Siz burda kalın, ben biraz yürüyeceğim."
Elindeki ok ve yayı diğer yardımcısı Taehyung'un eline bıraktıktan sonra kılıcını yanına aldı. Bu koca ormanda ona herhangi biri saldıramazdı nede olsa değil mi? Bu yüzden tek başına yürümesinin bir mahsuru yoktu.
"Ama majesteleri... Başınıza bir şey gelebilir."
Taehyung'un zırvaladığı şeyleri dinlemeden yürümeye başlamıştı. Ona karşı çıkamayacağı için dinlemeye tenezzül bile etmemişti. İstediği sadece birazcıkta olsa yalnız kalmaktı.
Ne kadar yürüdü bilmiyordu ama yağmur taneleri, güneşin parlattığı gökyüzünden inmeye başladığında kendini koca bir ağacın altına bırakmıştı Yoongi. Cidden, güneş varken yağmur yağması ona göre fazla ironiydi. Daha doğrusu kıtlıktan çıkmış bir şehre göre fazla ironiydi.
Resmen ağacın altında mahsur kalmıştı ve sıkıntıdan kendine sövmeye başlamıştı. Her şey içindeki saçma sıkıntı yüzündendi. Gözlerini kapatıp ağacın gövdesine iyice yaslandı. Yağmur dinene kadar bu şekilde bekleyebilirdi.
Yoongi ne ara uykuya dalmıştı bir fikri yoktu ama yerdeki kurumuş yaprakların başka birinin adımları yüzünden çıtırdamalarıyla o kişinin varlığını hissetmiş ve kendini uyku aleminden çekip çıkarmıştı. Gözlerini hafifçe açtıktan sonra etraftaki bulanıklığın gitmesi adına bir kaç kez kırpıştırdı. Sonunda görüş açısına koyu kahve küçük gözlerin girmesiyle neye uğradığını şaşırmış bir kaç saniye dibindeki gözlerin içine bakıp kalmıştı. Ardından kendine gelip dibine girmiş olan yüzü alnından ileriye itti ve kendinden uzaklaştırdı. Hala şaşkındı. Cidden, bu manyak kimdi? Ne cüretle Yoongi'ye yaklaşıyordu?
"Kimsin ve ne yapıyorsun?" diye dişlerinin arasından sorduğunda bir eli çocuk kaçmasın diye çocuğun kollarıyla buluşmuş diğer elide belindeki kılıcına uzanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heir To The Throne ♚ Yoonmin
Fanfiction"Ben Park Jimin. Saraydan ve içerisinde veliaht prensin olduğu her şeyden nefret ediyorum." "Ben Min Yoongi. Saraydan ve içerisinde veliaht prensin olduğu her şeyden nefret ediyorum." ♚♚♚ Tüm hakları Min Yoongi'nin damarlı ellerinin arasındaki, Park...