Kan gibi süzülen mürekkebe bakıyordum... Yakında benim de kanım süzülür müydü böyle? Kurtaranım olur muydu? Çok acı çeker miydim? Korku dolu gözlerle bakıyordum mürekkepten akan kırmızılığa... Hiç uyumamış sadece kâğıda bakakalmıştım! Güneş doğmuş öfke ile bakıyordu etrafına. Yaşamdan bıkmış gibiydi o da! Aslında içinde acı yaşayıp yapmacık bir ifade ile gülen insanlara bakıyordu. Onlar hak ediyor muydu bunları ? Düşünmeden edemiyordu.
Ellerimin tersi ile gözyaşlarımı silerek dolabımın karşısına geçtim ve siyah dar bir kot üzerine ise kayık yaka bir bluz giyerek bileğime beyaz kelebekler olan siyah bir bandaj taktım. Saçlarıma su dalgası şeklini verdim ve çantamı sol omzuma atarak korku dolu bir ifadeyle evden çıktım. Sarsak adımlarla yol da yürürken arkamdan takip edildiğim hissine kapıldım. Adımlarımı hızlandırarak okula ilerlemeye başladım.
Korku tüm bedenimi esir almıştı. Arkamı dönüp bakmaya fazlasıyla korkuyordum! Okul bakış açıma girince derin bir 'oh' çektim ve adımlarımı daha da hızlandırarak içeri girdim. Okul da az kişinin olması beni her ne kadar ürpertse de dar ve bir o kadar da ürkütücü sokaklardan daha rahatlatıcı geliyordu.
Derin derin nefesler alırken karşımda Buğra'yı görünce stresle sakinleşmeye çalıştım! Ama sadece çalıştım! Çünkü kalbim sakinleşmek için hiç çaba sarf etmiyordu! Ondan yardım istemek her ne kadar aklımdan geçse de sorunlarıma onu dâhil etmek istemiyordum! Bu yüzden gözlerimi kaçırarak yanından ilerlemeye başladım.
Tam yanından geçecekken kolumdan tutularak kendine çevirmesi planladığım tüm kurgularımı bozdu! Ah bu çocuk! Ellerim boynuna dolalı bir şekilde olunca ister istemez gerilmeye başladım. Onun da elleri belimi hapsetmişti. Her zaman ki gibi ifadesizce gözlerime bakıyor birşey söylemiyordu. Kalbim fazlasıyla hızlı atıyor, göğüs kafesim gergince inip kalkıyordu. Ellerimi boynundan çekerek "Belimi tutmanın nedenini öğrenebilir miyim?" dedim gerginliğimi atmaya çalışarak.
Ellerini belimden çekti ve "Asıl benim sana sormam gerek! Birşey mi oldu?" dediğinde isteksizce gözlerimi kaçırdım. Gözlerimi yerde bir noktaya sabitleyerek "Hayır bir sorun yok! Hem olsa da seni ilgilendirdiğini sanmıyorum!" dediğim an öfkeyle "Doğru beni ilgilendirmez ama bir daha sakın bana emri vaki konuşma!" diyerek ilerlemeye başladı. Kokusu benden uzaklaştıkça sonunda ölüm bekleyen bir uçurumdan düşecekmiş gibi hissediyordum. Oflayarak sınıfa girdim ve başımı masaya gömerek Meyra'ları beklemeye başladım. Birden saçımdan çekilince ufak bir inilti çıktı ağzımdan. Kaşlarımı çatarak hızla başımı sıradan kaldırdım! Karşımda Ege'yi kollarını göğsünde birleştirmiş bir biçimde gördüğüm an çatılan kaşlarım gevşemiş yerini komşuya bırakmıştı!
Meyra kolumu masanın üzerinden iterek üstüne oturdu ve tek kaşını kaldırarak "Dün neler olduğunu hemen anlatacak mısın yoksa darp kullanmamı mı istersin?!" dudağımı büzerek ellerimi Saçlarıma daldırdım ve "Acıdı ama..." dememe kalmadan Barış gözlerini devirerek "Anlat artık!" dedi. Dün yaşanan herşeyi anlatmaya başladığım da Ege sinirle yumruklarını sıkmış bana bakıyordu. Bir an korkmadım değil! O ne ayol sanki herşeyi ben yapmışım gibi bakıyorlardı! Barış gözlüklerini çıkararak gözlerini yere sabitledi. Meyra ise saçma sapan hareketler sergileyerek dinliyordu. Barış şüphelenmişçesine "Buğra'nın sana yardım etmesi bana hiç normal gelmedi sonuçta insanları tehdit eden birisi ne olmuş olabilir de sana insaflı olmuş olabilir ki... Ah! anlayamıyorum?" Barış'ın demiş olduğu kelimeler tek tek aklımı kurcalamaya başlamıştı. İntikam ateşi... Neye ve kime bağlıydı bu oyun?
Neden! Neden canımı yakmaya çalışıyorlardı? Sebebi olmalıydı büyük bir sebep hem de ? Peki ya o sebebi öğrendiğim de güçlü durmayı başarabilecek miydim? Barış'ın dediği cümle içerisinde bir çok şey barındırıyordu. Tuhaf ama kendimden emin bir şekilde "Hayır! O yapmaz!" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM ATEŞİ
Teen Fiction'Asel Yıldız. 'Babasının bilinmeyen bir nedenden dolayı iflas etmesi onu her ne kadar etkilese bile ailesine moral vermekten başka birşey yapmıyordu. 10 senelik bir mücadele sonucu hastalığına yenik düşmesi onu berbat bir duruma getiriyordu..Sanki k...